Post pandeminin ilk yılı 2022'nin sonuna yaklaşıyoruz ve Rusya- Ukrayna savaşına rağmen bu yılın tarihe nasıl geçeceği henüz belli değil. Şimdilik, iklim krizi dahil global çapta yaşadığımız enflasyon, resesyon, enerji ve gıda güvenliği gibi pek çok ciddi sorunun, kendini daha da fazla hissettirdiği bir yıl diyebiliriz. İyi tarafı; sorunlar kendini o kadar çok hissettirdi ki, farkındalığımız hiç olmadığı kadar yüksek. Dolayısıyla 2022'nin, tüm bu sorunların çözümü için gerekli temellerin atıldığı yıl olacağına inanıyorum. Bu (iflah olmaz) iyimserliğimi, geçen hafta DHL'in Brüksel'de gerçekleşen yıllık global basın buluşmasında öğrendiklerim daha da güçlendirdi. DHL'in her yıl global ticaret haritasının önümüzdeki yıllarda nasıl şekilleneceğini ortaya koyan DHL Trade Growth Atlas Araştırması, her şeye rağmen dünyada ticaretin büyümeye devam edeceğini gösteriyor.
Araştırmaya göre global mal ticareti yüzde 10'un üzerinde büyümeyle pandemi öncesi rakamları yakaladı. (Hatta araştırmayı gerçekleştiren New York Üniversitesi'nden Prof. Dr. Steven Altman, arzda sıkıntı olmasaydı büyümenin daha da yüksek olacağını düşünüyor.)
Ekonomik büyümenin öncü habercisi olarak görülen lojistik sektörünün lider oyuncularından DHL'in, 173 ülkeyi kapsayan araştırmasının bir diğer çarpıcı sonucuna göre Rusya ve Ukrayna savaşına rağmen global mal ticaretinin 2022 ve 2023'te, son 10 yıldan daha hızlı büyümesi bekleniyor.
Türkiye için de iyi haberlerin söz konusu olduğu araştırmaya ilişkin DHL CEO'su John Pearson ile sohbet ederken, yaklaşan kışla beraber artan karamsarlığı değerlendirdik. Pearson, global ticaretin altın çağını yaşadığını ve hiç olmadığı kadar önemli olduğuna vurgu yaptı.
Globalleşmenin, Covid 19 virüsünün yayılmasını hızlandırdığını ancak aynı zamanda pandemiyle mücadelede aşı, maske ve diğer tıbbi ihtiyaçların dünyanın her yerine hızla ulaştırılmasına imkan sunması açısından çözümün de bir parçası olduğuna dikkat çekti.
220 ülke ve bölgede faaliyet yürütmesi sebebiyle DHL'in dünyanın en global şirketlerinden biri olduğunun altını çizen Pearson'a Türkiye'yi de sordum elbette. Türkiye'de 5 yıldır ard arda gelen çift haneli büyümenin keyfini sürdüklerinin altını çizerek söze girdi Pearson ve burada yüzde 60'a yakın bir pazar paylarının olduğunu söyledi. Lojistik sağlayıcılar açısından bakıldığında Türkiye'nin pandemi sürecindeki büyümesini 'olağanüstü' olarak niteleyen Pearson, "Özellikle pandemi sürecinde tedarik rotalarında Türkiye lehine olan değişim bizim büyümemize ciddi katkı yaptı. İstanbul havalimanında yeni bir operasyon merkezi açtık. Ayrıca Türkiye'nin her yerinde yatırımlarımıza devam ediyoruz" dedi. Türkiye'nin önümüzdeki dönemde ekonomik gücü ve coğrafi avantajlarıyla daha da önem kazanacağını söyleyen Pearson'a İstanbul'u Brüksel gibi Avrupa'daki bölgesel merkezlerden biri olarak konumlayıp konumlayacaklarını da sordum. Türkiye'nin büyük tüketim pazarlarına yakınlığının önemine bir kez daha değinen Pearson, şu değerlendirmeyi yaptı: "Önce şunu belirteyim, Türkiye'nin kendisi büyük bir pazar. Buradaki faaliyetimiz Brüksel'deki gibi büyük operasyonlar arasında. Şimdilik Türkiye'ye gelen ve Türkiye'den giden gönderileri yönetiyoruz. Çin'deki son durumlar ve pandeminin öğrettiği tedarik zincirini çeşitlendirme arayışının kesinlikle Türkiye'yi öne çıkaracağını düşünüyoruz. O nedenle Türkiye'yi transit bir üs olarak değerlendireceğimiz zaman gelecektir."