Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

Başkanlık sistemine karşı çıkanların palavraları

Dün başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerini karşılaştırmış ve Fransız tarzı yarı başkanlık rejiminin Türkiye'nin derdine çare olmadığını yazmıştım. Peki niye yarı başkanlık modeli çare değildir? Cevaplayalım:
Eğer Başkan ve Başbakan farklı partilerden olursa, bu iki görevli devleti iki farklı türde yönetmeye girişir ve bu sistem, başkanın halk tarafından seçildiği, başbakanın meclis tarafından seçildiği, iki başlı yürütmesi olan yani yürütme kuvveti etkinliksiz ve istikrarsız hale getirilmiş, yozlaşmış bir parlamentarizm olur. Özetle, asli karakteristikleri açısından bakıldığında yarı başkanlık sistemi diye adlandırılan model, bir başkanlık rejimi türü değil, bazı anayasa hukukçularının sınıfladığı gibi, bir parlamenter sistem türüdür.

***

Başkanlık sistemi hakkında şu an medyada yüzlerce palavra söyleniyor. Sırf Erdoğan takıntısından ötürü başkanlık rejimine dair hurafeler üretiliyor. Sahip olduğumuz parlamenter sistem ile başkanlık sistemi kıyaslanırken uydurulan yalanların haddi hesabı yok.
***

2008'den beri ekranlarda siyasi yorumlar yapan bir yazarım. Ekran tartışmalarında da ne zaman konu gelse başkanlık sistemini savunmuşumdur. Katıldığım tartışmalardaki bir tuhaflık hep dikkatimi çekmiştir. Parlamentarizmin savunucusu karşımdaki yorumcu sözü alarak, uzun uzun mevcut parlamenter sistemin bütün kepazeliklerini gözler önüne serer. Baştan hangi tarafta olduğunu bilmeseniz, bu konuşmacı, alternatif bir sistemin, yani başkanlık sisteminin, savunmasını yapacaktır zannedersiniz. Ortaya koyduğu tablo, iflah olmaz derecede çürümüş parlamentarizmin resmidir. Fakat sözlerini bağlarken hep aynı palavra formülle bitirir:
"Bugünkü durum böyledir ama şöyle şöyle tedbirler alınırsa parlamenter sistem gayet iyi yürütülebilir. Parlamenter sisteme alternatif olan başkanlık sistemi, bizi diktatörlüğe götürür."
***

Parlamenter sistemi işler kılacağı zannedilen tedbirlerden en önde geleni, "Liderlik sultası"nın ortadan kaldırılabileceği hurafesidir. Oysa "Liderlik sultası" parlamenter sistemin tabiatında mevcuttur. "Liderlik sultası"nın Türk siyasi hayatına özgü bir şey olduğunu, dolayısıyla sadece bizdeki bir arıza olduğunu, yani sistem değişikliğine gitmeden düzeltilebileceğini zannedenlere bazı olguları hatırlatalım:
***

Bilindiği gibi İngiltere, Almanya ve İtalya parlamenter sistemlerle yönetiliyor. Churchill I. Dünya Savaşı başında bir bakandır, yani parti liderliğinde bulunan bir isimdir; II. Dünya Savaşı sonunda da başbakandır. Arada 30 yıl vardır. Diğer ülkelerin liderlerini de incelerseniz, liderlikte 25-30 senelik süreler bulursunuz. Brandt, Kohl, Craxi, Moro, vs. Yani parlamenter sistemin "liderlik sultası" yaratmadan var olabileceği iddiası bir hurafedir.
***

Başkanlık sisteminin tabiatında mevcut olduğu iddia edilen problemlerden en önde geleni de "Diktatör yaratır" hurafesidir. Oysa önerdiğimiz anlamda başkanlık sistemi gerçek bir kuvvetler ayrılığı sistemidir ve dolayısıyla diktatörlüğe karşı panzehir işlevindedir. Ayrıca bazı tarihi olgulardan bahsederek birtakım hurafeleri çürütmek mümkündür.
Önce şu basit soruyu soralım: Başkanlık sistemiyle gelen hangi ünlü diktatörü tanıyorsunuz? Ben hiç tanımıyorum ve bilmiyorum. Peki, şöyle bir soru soralım: Nazizm, faşizm, bolşevizm, yani Hitler, Mussolini ve Lenin hangi politik sistemler vasıtasıyla diktatörlük inşa etti? Cevap:
Hepsi parlamenter sistemler sayesinde diktatör oldu. Önümüzdeki yazılarda da bu konuda yazmaya devam edeceğiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA