Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

ABD ömrünü tamamladı mı?

Sovyetler'in yıkılmasından sonra gündemimize giren "yenidünya düzeni"nin nasıl olacağı hep merak edildi. Başta ABD olmak üzere Batı'daki düşünce kuruluşları, aydınlar ve önemli siyasi aktörler bu düzenin nasıl olacağına ilişkin, daha o günlerde kafa yormaya başlamıştı.
Soğuk savaş döneminde, birbirini besleyen iki kutuplu sistemin çökmesi, ekonominin ve ekonomideki güç dengelerinin değişmesi, ister istemez dünya siyasi sistemini de, o sisteme yön verecek ülkeleri de değiştirecekti.
Dünyadaki toplumsal kargaşayı, ABD'nin tek egemen olarak hiçbir sorunu çözemez hale gelmesi ve ABD- AB hattının Rusya'yı kuşatmaya alması, dünyanın derin bir değişimin eşiğinde olduğunu gösteriyor. Artık ABD dünyanın tek yönlendirici ülkesi olmaktan çıkıyor. AB'nin durumu da farklı değil. İnsanlığın ortak değeri, demokrasi ve özgürlüğü temsil eden AB, ne yazık ki Mısır'daki darbe ve Suriye'deki katliamlar karşısında susarak o değerleri yok etti.
Bu durum, birçok düşünce insanının, siyasetçinin söylediği gibi ABD ve AB'nin ömrünü tamamlayacağını ve yeni merkezin Batı'dan Doğu'ya kayacağının işareti. Ortadoğu'da statükoyu koruma, Rusya'yı sıkıştırma sadece biraz ömür uzatır o kadar.
Bu gerçeği görenlerden biri de ABD'nin eski Dışişleri Bakanı ve etkili siyasi aktörlerinden Henry Kissinger. Kissinger, "Diplomasi" kitabında bugünlere ışık tutacak ilginç tespitler yapıyor. Bunu yaparken de imparatorluklardan modern ulus devletlere geçiş evresini ele alıyor ve yaklaşık olarak her yüzyılda bir dünyanın etkin ülkesinin değiştiğini söylüyor.
17. yüzyılda Fransa, 18. yüzyılda Büyük Britanya gibi. Kissinger'a göre 1917'de dünya politika arenasına adım atan ABD'yi etkili kılan ekonomik gücüydü: "Birinci Dünya Savaşı felaketinden sonra, Avrupa hiçbir zaman dünya liderliğini tekrar elde edemedi. ABD uluslararası arenaya girdiği zaman yeniydi, kuvvetliydi ve uluslararası ilişkilere bakış biçimini dünyaya kabul ettirme gücü vardı. (1945'te dünya ekonomik üretiminin yüzde 35'i ABD'ye aitti.) O güçle soğuk savaş dönemini savaşmadan zaferle bitirmişti."
Kissinger, ABD'yi soğuk savaş dönemindeki diğer güçlü ülkelerle kıyaslıyor ve şöyle diyor: "Eski Sovyetler Birliği, askeri bir süper güç iken, ekonomik bakımdan bir cüceydi. Yine Japonya örneğinde olduğu gibi bu ülke ekonomik bakımdan bir dev iken, askeri bakımdan adı bile geçmiyordu."
Bu durum, 1991'de Sovyetler'in yıkılmasına kadar sürdü. Kissinger'e göre o tarih ABD'nin de liderlikte sona yaklaştığı tarihti. Kissinger'e göre artık ABD yeni dünya düzenine ayak uydurmakta zorlanıyordu: "Ortaya çıkan dünya düzeninde yeni olan şey, ABD'nin ilk kez olarak, ne dünyadan elini eteğini çekebilmekte, ne de ona hükmedebilmekte olmasıdır... ABD'nin göreceli askeri gücü zamanla azalacaktır. Belirgin bir düşmanın olmaması, kaynakların savunmadan diğer öncelikle alanlara yönelmesi iç baskıları ortaya çıkaracaktır ki bu süreç halen başlamış durumdadır."
Çünkü artık ABD'nin karşısında büyüyen ve "Büyük Devletler" statüsüne kavuşan çok sayıda ülke var ve yeni ittifaklar kuruluyor. Çin, Japonya, Rusya, Hindistan ve orta büyüklükteki çok sayıda devlet geliyor. O devletlerden biri de hiç kuşkusuz Türkiye... Son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Dünya 5'ten büyüktür" çıkışı da, Türkiye'yi içeriden destekle Batı eksenli sıkıştırma da bu öngörüye dayanıyor. Dünyada yaşanan sancı da bu yeni sistemin doğum sancısı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA