NATO'nun geleceği, Türkiye'nin üyeliği, Suriye'de son durum, mülteci sorunu, Doğu Akdeniz'deki gelişmeler gibi büyük sorular ve sorunların gölgesinde başlayan Liderler Zirvesi her açıdan çok verimliydi. En baştan şunu söylemeliyim ki; kendisini küresel güç veya Avrupa'nın büyüğü ilan eden onca ülke liderinin dikkatleri Başkan Erdoğan'ın üzerindeydi. Neden mi?
Türkiye, muhataplarına karşı eli çok güçlü gitti Londra'ya. Barış Pınar Harekâtı'nın başladığı 9 Ekim'den çok daha güçlü olduğumuz kesin. AB ülkelerinin de içine olduğu bir koalisyon sahadaki üstünlüğümüzü ve haklılığımızı masada tersine çevirmeye çalışıyorlar.
NATO zirvesinde muhataplarımız açısından en zorlu bir başka madde, Türkiye'nin Libya ile yaptığı mutabakat ile Doğu Akdeniz'de attığı en kritik hamle idi. Yunanistan, Mısır, İsrail, Fransa ve Güney Kıbrıs'ın deyim yerindeyse sinir uçlarıyla oynayan ve buradaki hesaplarını alt üst eden bu hamleyle ilgili Başkan Erdoğan'ın 4'lü Zirve'de Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a verdiği yanıt Türkiye'nin hukuka uygun meşru tavrının altını bir kez daha çizdi. Macron'un üstelemesi üzerine Erdoğan "Sen niye bu meselenin üzerinde bu kadar duruyorsun. Biz garantörüz ve soydaşlarımızın haklarını koruyoruz. Asla geri adım atmayız"diyerek Osmanlı'dan bu yana meşru olan ve KKTC'li soydaşlarımızın hakkını koruyan Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de neden olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Zirvede zorlu konular konuşulurken diplomasinin keyifli anekdotları da yaşandı. Zirve'nin ilk günü Londra'ya gelen liderleri ve eşleri önce Kraliçe Elizabeth tarafından Buckingham Sarayı'nda bir resepsiyonla ağırlandı. Ardından İngiltere Başbakanı Johnson'ın yemek vereceği duyurulmuştu. Ancak Johnson'ın da kokteyl şeklinde resepsiyon verdiği görülünce Başkan Erdoğan, İngiliz Başbakan'ı Türkiye'ye davet ederken espri yapmayı da ihmal etmedi: "Yemek yiyeceğiz sandık, aç kaldık. Siz Türkiye'ye gelinde şöyle güzel yemekler ikram edelim."