Milli Takım'ın bir numaralı sağ açığı Yusuf Sarı'nın, Ay-Yıldızlı formanın o bölgede üçüncü adamı olan Barış Alper ile savunulduğu, deplasman ekibinin sol bekinin bir forvet olduğu ve bir takımın orta sahasının diğerinin eski iki 10 ve bir 8 numarasından oluştuğu bir 90 dakikayı bir daha izler misiniz bilmem ama izlediklerimizden devam edelim…
"Maç maç bakıyoruz" klişe bir cümle, kolay söylenir ama pratiği yoktur, önünde telafisi olmayan Kopenhag maçı varken Galatasaray için Gravillon ve Rodrigues gibi iki önemli eksiği olan Adana Demirspor, ligin tüm kadrolarına baktığınızda baş ağrıtacak bir rakipti. Oyun, orta sahada çözülecekti ve ev sahibi, Kerem Demirbay'ın defansif zafiyetine rağmen Torreira'nın yine iki kişilik oyunu, Mertens'in yüksek zekasıyla ilk yarıyı domine edip nefis pas trafiğiyle iki gol buldu. Bir topu direkten dönen Adana Demirspor, penaltıyla bir geride gittiği devrenin ardından "Atın ve fişi çekin" emri veren bir Okan Buruk takımı buldu karşısında. Tete direk ve Tete aut ve... Maçın 70'ten sonra rakip tehdidiyle sürmesinin sebebi olan Brezilyalı bir tarafa, Okan Buruk da değişikliklerle risk mi aldı, 4 forvetle "Çivi çiviyi söker" mi dedi bilinmez ama 22 hücum, 38 ceza sahasında topla buluşmadan artı dakikalara bir farkla girmek bıçak sırtıydı Galatasaray adına. Demek ki İcardi penaltıyı atmak için çıkmamış…
Zor bir rakibi kendi kendine zorlaştırdığı bir oyunla geçti Galatasaray. Ilık bir bahar akşamı İngilizlerle 23 yıl önce oynadıkları stadyuma, Kopenhag Parken'a gidiyorlar. Hava ayaz, rakip; şehrin takımı, Galatasaray da adanmış hayatların umudu…