Antalya'da önceleri halkın evlerini aydınlatmak için kullandığı nebati yağlar bezirhanelerde çıkarılıyordu. Zenginler evlerini, daha lüks olan balmumu ile aydınlatıyordu. Köylü ve Yörükler ocaklarında odun ve çam ağaçlarının reçineli kısımlarından elde edilen çıra yakarlardı. Kibrit bile lüks bir maddeydi. Onun yerine çoğunlukla çakmak taşı ve kav kullanılırdı. Daha sonra sırasıyla "idare" dediğimiz gaz (gazyağı) ile kullanılan, tenekeden koni seklinde yapılan aydınlatmalar evlere girdi. 1920'li yıllardan itibaren gaz lambaları kullanılmaya başlandı. Benim çocukluğum, gaz lambalı bir dönemde başladı. Çünkü elektrik, Antalya'da aradan 25 yıl geçmesine rağmen, çok az kişinin evinde vardı. Evlerde, özel günlerde yakılan "karpuz lambalar" vardı. Bu lambalar evin en göz alıcı yerinde durur, eve önemli bir misafir veya kalabalık akrabalar geldiğinde bu lambalar yakılır ve gözler bayram ederdi. Okula gittiğimiz 1950'li yıllarda Antalya'nın elektrik dağıtım sistemi sık sık arıza yapardı. Elektrik kesilmeleri, tembellik edip ev ödevlerini yapmayan, ders çalışmayan öğrenciler için bir mazeret nedeni olurdu; hocalar da, bu mazereti kabullenmek zorunda kalırlardı. Bir zamanlar biz, bunları görüp yaşadık.
TEVFİK IŞIK KİMDİR?
1875 yılında Antalya'da doğan Tevfik Işık, iş hayatına ilk olarak Ziraat Bankası'nda memur olarak başlamıştır, Aynı bankada Ziraat Bankası Müfettişi de olan Tevfik Işık, daha sonraki yıllarda Maliye'de defterdar olarak sırasıyla Adana, Beyrut, Bağdat Defterdarı olmuştur. İstanbul'da Bahriye Muhasebecisi olarak çalıştığı sırada Kevser Hanım ile evlenir. Sonrasında Şam'da hem defterdar hem 4.üncü Ordu Muhasebeciliği ve Vali Vekilliği olmak üzere üç görevi birden yürütür. Bu memuriyetleri sonunda emekli olunca, doğduğu şehir olan Antalya'ya yerleşir. Tevfik Bev 1927'de Antalya Elektrik Şirketini, zamanın Antalya'nın ileri gelenlerinden Çapacı Mehmet Kaptan, Hacı Hasan Uzun, Osman Yerebakan, Hüsevin Ak, Hamdi Ilıkan ve Yantaç Mehmet Beylerle birlikte Antalya'da "Antalya Elektrik Türk Anonim Şirketi"nin kurulmasında öncülük eder. Soyadı Kanunu çıktığı sırada "Işık" soyadını alan Tevfik Işık'a Antalya Halkı 1976 yılında Yenikapı'da açılan bir caddeye "Tevfik Işık Caddesi" adını verir. 1958 yılında vefat eden Tevfik Işık'ın Tayyibe, Azize, ve Fahriye ve Talat adlarında dört çocuğu vardır.
LAMBALAR AKŞAM İÇİN HAZIRLANIRDI
Akşamüstleri karanlık bastırmadan, anneler lambaları masanın üstüne koyar, gazlarına bakar ve eksik olanları doldururdu. Elinde bir bezle bütün lambaların şişelerini, camlarını temizler, pırıl pırıl eder ve bundan sonra da, lambalar odalara dağıtılırdı. Evlerdeki bu gaz lambaları ile aydınlanma şekli, zengin ailelerin dışında 1950'li yılların ortalarına kadar yoğun olarak sürdü denilebilir.
SOKAK FENERLERİ
Gelin, isterseniz, Tevfik Işık'tan birkaç yıl öncesine, yani Antalya'da henüz elektriğin olmadığı günlere dönelim: Antalya'da elektrik yoktu. Bütün evler ve dükkânlar yağ kandilleri ve daha lüks olan, gaz lambalarıyla aydınlatılıyordu. Sokak aydınlatması her dört yol ağzında evlerin duvarlarına monte edilmiş gaz lambalarıyla yapılıyordu. O yıllarda Antalya'da, her mahallenin sokak lambalarını yakan bir fenercisi vardı. Akşam hava kararmaya başlayınca omzunda 3-4 basamaklı bir merdiveni, bir elinde gazyağı dolu ibriği, diğer elinde de makasıyla fenerciler sokaklarda ortaya çıkardı. Sokakların köşe başlarında duvarlarda asılı, içinde gaz lambası bulunan fenerlerin yanına merdivenlerini dayayıp tırmanır, bir bezle fenerin camını siler, yanmış olan fitili makasıyla keser, gazyağıyla lambayı doldurduktan sonra feneri yakardı. Bulunduğu köşeyi ancak aydınlatacak kadar ışığı olan bu küçük, o zamanın deyimiyle 'idare lambaları' depolarındaki gazyağı bitinceye kadar yanardı. Depoları çok küçük olan bu fenerler, ya geceleyin veya genellikle sabaha karşı yavaş yavaş sönerdi. Her semtin büyüklüğüne göre, üç veya dört fenercisi vardı.