Başkanlığa uymamış
House of Cards'ın İngiliz ve Amerikan versiyonlarını karşılaştıran sinema eleştirmeni Ali Arıkan, dizilerin gösterime girdiği günlerde Britanya ve ABD'nin içinde bulunduğu duruma bakmak gerektiğini hatırlatıyor.
House of Cards'ın orijinalinin ilk bölümü, 18 Kasım 1990'da yayınlanmış, 10 gün sonra Margaret Thatcher Muhafazakar Parti liderliğinden ayrıldığını açıklamıştı. "İngiltere 1997'ye kadar devam eden muhafazakar bir sisin altındaydı o günlerde," diyor Arıkan. "2013'ün ABD'si ise farklı. 'Umut' sloganıyla başa gelen Obama, bir liberallik timsali. Orijinal
House of Cards gerçek hayatla örtüşen bir parodiydi; Amerikan versiyonu ise gerçekle bağdaşmayan bir siyaset hicvi. Kurumsallaşmış politikanın felsefi sorunlarını eleştiriyor." Arıkan, bloglar, text mesajları, Twitter'a göndermelerle yeni dizinin tam anlamıyla 'zeitgeist'ı (dönemin ruhunu) yakaladığını söylüyor: "İki dizinin de ana fikri, politika ve hırsın insan ruhunu çürüttüğü. Ama buna farklı yerlerden yaklaşıyorlar. Orijinal versiyon çok daha iyi. Çünkü hikaye, parlamenter sistem için biçilmiş kaftan. Tek adama bağlı başkanlık sistemine ise tam olarak uymuyor."
İstatistikler yalan söylemez
House of Cards'ın bütçesi tam 100 milyon dolar, yani bu yılın en önemli Oscar adayı Lincoln'ün neredeyse iki katı. Fincher ve ekibi, bahsi geçen parayı, bu tür büyük dizi prodüksiyonlarını yayınlayan HBO veya AMC gibi kanallar yerine Netflix'ten almış. Peki, Netflix neden bu işin içine girmiş? Fincher, Oscar ödüllü filmi
Benjamin Button'ı bitirdikten sonra
House of Cards'ın orijinalini izlemiş. Yanında
Benjamin Button'ın senaristi Eric Roth ve Spacey ile Netflix'e gittiklerinde şirket onlara "13 bölüm çekin, sonra 13 tane daha çekersiniz. Size güveniyoruz, işinize karışmayacağız," demiş. Bu güvenin basit bir nedeni var: İstatistikler. Netflix izleyicileri arasında, Fincher'ın yönettiği ve Spacey'nin rol aldığı yapımların izlenme oranı çok yüksekmiş. Ayrıca dizinin orijinal BBC versiyonu Netflix'te gösterildiğinde çok ilgi görmüş.
Herkesin Brütüs olduğu bir ortam
SABAH yazarı Emre Aköz, geçtiğimiz perşembe günkü yazısında House of Cards'ın Türkiye siyasetini anlamakta da faydalı olduğunu belirtmişti. Aköz, dizideki Washington'ı "Herkesin Brütüs olduğu bir ortam," olarak tarif ediyor. Baş karakter Underwood'u tanımlarken ise şöyle diyor: "Bir kurttan daha tehlikelisi, yaralı bir kurt olsa gerek."
Bir günde 13 bölüm birden yayınlandı
bir bölümünü izlemeye alışkın seyircileri
House of Cards'ta büyük bir sürpriz bekliyordu. Fincher ve ekibi 1 Şubat itibariyle dizinin ilk sezonundaki 13 bölümü Netflix platformu üzerinden aynı anda yayınladı. Bu da ABD'de insanların evlerine kapanıp '
House of Cards maratonları' düzenlemelerine neden oldu. 13 bölümü ilk bitiren kişi olmak için yarışan izleyicilerin ödülü, hikayenin bütün ayrıntılarını öğrenmekti elbette. Türkiye'de salı akşamları saat 22.45'te DiziMax'te yayınlanan diziyi daha ilk haftasında bitiren ABD'lilerin yeni sezon için beklemeleri gerekecek. Ama o kadar uzun süre değil. Fincher ve ekibi, şu anda dizinin 13 bölümlük ikinci sezonunu tamamlamak için uğraşıyor.
Medyaya da eleştiri var
Underwood'dan sonra dizinin en kritik karakteri, Zoe Barnes isimli genç gazeteci.
Washington Post'vari bir gazetede çalışan Barnes'ın çok okunan bir blog'u var, Twitter'ı etkili biçimde kullanıyor ve basılı gazeteciliğin ölmek üzere olduğunu düşünüyor. Kendisine hakaret eden patronuna "Bir kişiye ettiğin lafın binlerce kişiye gittiği bir dönemdeyiz" diyecek kadar sosyal medyanın potansiyelinin farkında. Editörü ondan haftalarca çalışılmış, eski usul uzun makaleler beklerken o iki saatte en çok tıklanacak haberi yazıp siteye yüklüyor. Tabii bu onu Underwood için 'faydalanılacak bir gazeteci'ye de dönüştürüyor. Fincher bu rolü
Ejderha Dövmeli Kız'da oynattığı Rooney Mara'nın ablası Kate Mara'ya vermiş.