Yerli dizilerde mantık aramıyoruz, tamam, ama bazı ortak haller var ki, niye? Biri misal, müstakil evlerdir. Yerli dizilerde, mali durumu ne olursa olsun, en varlıklısından en garibanına, herkes müstakil evlerde oturur. Bir Çemenzar'daki apartman dairesi var, Kuzey'in Simay'a tuttuğu, belki birkaç taneye daha rastlanır tek tük, ama ondan gayrı herkesin ikametgahı, malikaneden müştemilata, müstakil. Etraf bunca inşaat kaynarken, o iki katlı evler yıllardır yıkılıp yerlerine kuleler dikilirken, ekranda her yer dutluk. Allah'ın bir tane dizi kulu da sitede otursun, hayır. Böyle yaygın durumlardan biri de, en tatlı, en dürüst, en çekici, en kahraman, en esprili... En pozisyonlu, en imkanlı, en paralı karakterlerin bile numunelik bir tane bile arkadaşı olmaması. O imkanlar için yanaşan, sırnaşan sahte dostları bile yok, o derece! Kendi kendine servet yapmış olan bilgisayar dehası (ve çok da komik bir tip olan) Hakan, Rüzgar'a yalvarıyor neredeyse onunla arkadaş olmak için; eski bölümlerden birinde kendisiyle partiye gelirse ondan satın aldığı tekneyi geri vereceğini dahi söylemişti. Biriyle komşunun partisine uğruyorsunuz iki saat ve karşılığında yelkenli kazanıyorsunuz, makul bir alışveriş... Arsoy'ların veliahtı Emre'nin, koskoca Sinaner Holding'in prensi Barış ile prenses Banu'nun... Bir tanecik, tek bir tanecik arkadaşları olsun, bebeklikten, kolejden, üniversiteden, işten, kulüpten, öbür kulüpten, bir yerden, ama yok! Bu yazının fitilini esas ateşleyen, Feride Şadoğlu oldu... Hakime Hanım, babasının Mahir'i kendisiyle görüşmemesi için tehdit ettiğini öğrenince, evi terk etti. Minik bavulunu aldı ve çıktı. Önce bir otele gitti. Ama resepsiyon, babası Bakan Bey tarafından uyarılmıştı. Bunun üzerine, kendini güvende hissedeceği bir eve sığınmak istedi. Nedir bu tip durumlarda istikamet? Yakın bir arkadaş evi değil mi? Ama yok. Hakime Hanım'ın tek bir tane bile arkadaşı, dostu, sırdaşı yok. 30'larındaki bu fevkalade güzel, nazik, iyi kalpli, hakkaniyetli kadının... İyi eğitim almış, şık bir kariyer yapmış, 'muteber' bir aileden gelen, muktedir Bakan kızının... Şu hayatta kapısını çalabileceği bir tek ahbabı yok cancağazım! Nereye gitti? Adliye'den, kalemden memur Bahar'ın evine... O otoriter bürokrat ertesi gün Bahar'la balık kızarttı, ikinci istavritte 'Sahi seviyor mu?' noktasına gelindi, çünkü kimsesi yok başka! Narin, Deniz'in... Cemre, Demet'in kıymetini bilsin! Kuzey boşuna hâlâ her çarşamba Ali'nin mezarında değil... Dizi kahramanları çok zor arkadaş buluyor!
HER EVE BİR BİLGİSAYAR GURUSU HAKAN, HER ŞİRKETE BİR CAN KATMANOĞLU LAZIM!
Bazı dizi karakterleriyle samimiyet ihsas etmek, onları evine, ofisine, dünyasına almak istiyor insan. Hayatı nasıl da kolaylaştırıyorlar, her derde devalar. Herkese bir Hakan gerek mesela. Birinin evini mi gözetleyecektiniz... Bilgisayar kayıtlarına mı ulaşmak istediniz... Tarihteki birtakım belgeleri mi değiştirmek/sildirmek niyetiniz? Kulak temizleme pamuğu normalliğinde bir zımbırtıyla casusluk mu yaptıracaktınız? Birinin evini mi kundaklayacaktınız... Hakan'la hepsi üç dakika! Engin Hepileri, bilgisayar dehası Hakan rolünde (
İntikam) onca absürt işi yaparken nasıl inandırıcı fakat... Hali, tavrı, edasıyla çok hoş bir ton tutturdu, tezahüratla takipteyiz. İş dünyasındaki herkese de bir Can Katmanoğlu lazım. Her patronun hayalindeki ortak, yönetici, eleman Can Katmanoğlu (
Kuzey Güney). Herkes yalan dolan peşindeyken, o nasıl da efendi... Herkes entrika derdindeyken, o nasıl da işinde gücünde... Sakin güç. Ortalığı velveleye vermeden nasıl da içimizi ferahlatacak şimdi... Ali Yörenç, ünlü senarist Ece Yörenç'in de oğlu. Banu'yla el temasının devamını iştahla bekliyoruz. Tencere- kapak; birbirine pek yakışacak...
HERKESİN DİLİNDE DELİKANLI ROMANTİK OSMAN
Birkaç sahnesiyle yıktı geçti ortalığı: Okulda aile üstüne sunum yaparkenki ilanıaşkıyla... Ufaklık Nazif'in kaçırılma meselesindeki tavrıyla... Hastanede hemen bitişikte Songül'le Yasin'in kavuşma konuşmasına ettiği şahitlikle... Osman, son birkaç bölümdür
Karadayı'nın seyri en zevkli elemanlarından. Nefis bir oğlan; delikanlılığıyla romantizmini, bıçkınlığıyla şairliğini pek güzel dengelemişler. Emir Çubukçu da hakkını veriyor. Son zamanların en sivrilen, insanın içinde bir şeye temas eden genç oyuncusu o galiba... Dizileri zenginleştiren, aroma katan yan roller var. Nazif Kara'nın tekrar tutuklu yargılanmasına, hapishaneye geri alınmasına sevinilir mi? Sevinilir! Çünkü hapishane demek, Dalyan Rıza demek... Atsız Karaduman'ın döktürmesi demek. Kendisine yazılan bilgece repliklerle, Çetin Tekindor'la paslaşması demek. Bir hırka hasbıhali vardı Dalyan Rıza'nın, Nazif Kara dışarı çıkarken ettiği... Hayat dersi gibiydi ve hayata geçiriliş stiliyle de benzersizdi. Karakteristik bir baharat gibi Atsız Karaduman; öyle lezzet katıyor.
DERİN MERMERCİ'DEN FİLİZ AKIN ÇIKAR MI?
Aklı olan, Derin Mermerci'ye küçük bir rol teklif eder. Yanında hep dizi piyasasından insanlar, evvelki gün
Karadayı'nın yönetmeni Uluç Bayraktar'la muhabbet ederken fotoğrafı vardı, o camiaya yakın olmayı seviyor, teklifi yapan kaybetmez. Fiziksel olarak zaten tamam, azıcık mimik imkanı da sağlayabiliyorsa, Beren Saat-Bergüzar Korel-Özgü Namal'ın yanına, Filiz Akın kotasından, Bade İşçil'e rakip olaraktan king'e katılır.