25 yıldır Hülya Avşar'la birlikte aynı yolda yürüyen Uğur Sandal sanatçının psikolojisinin altını çiziyor: "Biz Hülya Hanım'la beraber büyüdük. Aile gibi olduk. Menajer iyikötü günlerinde sanatçının psikolojisini değerlendirip ona göre davranmalıdır. Sanatçısının 5 yıllık kariyer planlamasını yapmalıdır. Basın iletişimini dengelemelidir. Menajer sanatçının her şeyidir, sağ koludur. Hülya Hanım aile ortamı olan sahneleri tercih eder. Sahne saatine dikkat eder ve gecikmeyi asla istemez. Sahnenin ışık ve ses sistemi konusunda titizdir. Sahnede çok hareketli olduğu için podyum düz olmalıdır. Neşeli dinleyici konsantrasyonunu artırır ve sahnesine doğrudan yansır. Kulisinde ise; cam şişede su ve meyve ister. Sahne sonrasında kahve eşliğinde ekibi ile gecenin kritiği yapmaya ve sohbet etmeye bayılır."
SELMA SEMİZ
Menajer (Demet Akbağ, Tolga Çevik)
Sanatçılarım emanet çocuk gibi
Selma Semiz, Demet Akbağ ve Tolga Çevik'in menajeri, BKM sanatçıları Yılmaz Erdoğan ve Ata Demirer'le senelerdir omuz omuza çalışan bir isim. 10 yıldan uzun süredir bu sektörde. Basınla ilişkilerini sorduğumuzda "Ben aslında kocaman bir haber merkezi yönetiyorum" diyen Semiz için sanatçıyla çalışmak bir tür marka müdürlüğü: "Sanatçılar kendi markalarını yaratıyor. Biz de o markayı korumakla yükümlüyüz. Markanın sınırlarını algılamak başarının sırrı. Demet ve Demet Akbağ birbirinden farklı şeyler. Bazen Demet, Demet Akbağ'ı o kadar net göremeyebilir. Yarattığı markanın içinde yaşıyor bu insanlar dolayısıyla bu iş herhangi bir marka yönetmekten farklı. Sanatçıların yıldızları parlak, başlarında hare var. Senden benden farklılar. Normal insan gibi değerlendiremezsiniz onları. Bir şeye sinirlendiyse, buna da sinirlenilir mi demiyorum. Duygusal iniş çıkışları çok yüksek. Ağzımdan çıkacak herhangi bir şeyin bir başkasının hayatını etkileyecek olması büyük sorumluluk. En büyük psikolojik yük bu. Bir kez hatam oldu. Korkunç bir kriz çıktı. Büyük ders aldım. Farklı sanatçılarla çalıştığım için bazen kişilik bölünmesi yaşıyorum. İşimin büyük kısmı denge kurmak. Kafamda sürekli terazi var." Sanatçılarla zaman içinde aile olduklarını anlatan Selma Semiz onları emanet edilmiş çocuk gibi görüyor: "Hep beraber olgunlaştık biz sanatçılarımla. Hayranlık duygumu hiç kaybetmedim.. Onlar star ama biliyorum ki ben de onların hayatında starım. İşimi yaparken bana saygı duyar, star muamelesi yaparlar. Demet Akbağ benim için artık bir abla. Tolga Çevik de kardeşim gibi. Kızabiliyoruz ya da küsebiliyoruz. Ben onlardan daha çok onların ismi için endişeleniyorum. Senin olmayan bir şeyi korumak farklı bir duygu. Emanet çocuk gibi. Yorucu bu. Benim şansım deneyimli isimlerle çalışmak. Özel hayat derdimiz yok. Daha genç ve aktif sosyal hayatı olanlarla çalışmak eminin daha zordur. Benim sanatçılarım gazetecinin bir şey gördüğünde haber yapacağını bilir. Yılmaz Erdoğan Belçim'le sinemadan çıkarken fotoğrafı çekildiğinde "Bunlar niye benim fotoğrafımı çekti?" diye beni hiç aramadı. Büyük fikir ayrılıklarına da düşmeyiz. İş bir süre sonra arkadaşlığa dönüşüyor. Sevgilimden ayrıldığımda da onlar teselli ediyor. Demet Akbağ çok heyecanlı bir tiptir. Bazen panik olur. Onunla alışveriş yapmak çok keyiflidir. Hızlı karar verir. Uygun fiyatlı mağazalarda bir şeyler karıştırıp bulmayı sever. Estetik olduktan sonra galaya katılması gerekiyordu. Doktor o zamana kadar yüzündeki şişlerin ineceğini söylemişti ama inmedi. "Eyvah, ya inmezse" diye paniklediği için de inmemiş aslında. Hemen kız kıza bir kriz masası kurduk. Galaya katılmasa olmazdı. Önce güneş gözlüğü taksın ya da tülle katılsın gibi saçma ve uçuk fikirler geliştirdik. Demet Akbağ "Ben bunları yapamam" dedi. Kendine bu operasyonu bu kadar geç yaptırmaya ikna olduğu için kızdı. Sonuçta güzel bir makyajla çıkmasına karar verdik. Son gün artık rahattık, çünkü yapacak hiçbir şey yoktu. Bir yıl sonra oturdu zaten yüzü. Tolga Çevik şahane bir babadır. Tan ve Tuna'yla çok güzel ilgilenir ama şaşırtıcı bir biçimde de otoriterdir. Karısına da çok aşıktır. Çok dakik bir adamdır. Hatta biraz fazla tedbirlidir. 12.00'deki toplantı için 10.00'da hazır olur. Erkencidir. Havaalanına üç saat önce gider. Yılmaz Erdoğan zor bir insandır. Onu hiç tanımayan birini karşısına koyarsan devreleri yanar. Çok zeki bir adam. Onca yıldır yarattığı her şeyin yükü var beyninde. Muhteşem bir yazardır, sohbeti de keyiflidir. Ama istediği şey, istediği anda olmalıdır. Hayatını da böyle bir sistematiğe göre düzenler. Bence 40'lı yaşlar ona çok iyi geldi. Olgunlaştıkça çok keyifli bir adam oldu. Ata Demirer keyif yapmayı, insanları o keyfe ortak etmeyi sever. Geçen gün sosyal medyada bir yemek fotoğrafı paylaştı. "Ben de isterim" dedim. Şimdi yemek borcu var bana."
Emrah Günkaya
Menajer (Sertab Erener, Demir Demirkan, Gülşen, Model ve Multitap)
Gülşen tam bir savaşçı Sertap bazen zorlayıcı
Emrah Günkaya'nın menajerlik şirketi Talent İstanbul'un portföyünde Sertab Erener, Demir Demirkan, Gülşen ve Model gibi isimler var. "Menajer dediğin çantacıdan farklı olmalı" diyen, kendi deyimiyle hayal taciri Günkaya ile mesleğin inceliklerini konuşup sanatçılarını çekiştirdik. "Türkiye'de menajer çanta taşıyan, telefonlara bakan insan gibi düşünülüyor. Oysa booking menajerle business menajer farklı kişilerdir. Ben business menajerim. Bütün hikayeyi yöneten adamım yani." diyor Emrah Günkaya mesleğini anlatırken. "İşimin en zor ve en güzel yanı hayal kurmak ve onu gerçekleştirmek. Ben hayal taciriyim." diyor. "Karşımdaki sanatçının kariyerine dair bir hayal kurar, buna onu inandırırım sonra birlikte bu hayali gerçekleştirmek için çalışırız. Sanatçıların bir kısmının "aman kasa emin ellerde olsun" diyerek abi, abla, sevgiliyle çalıştığını görüyoruz. Oysa bu iş şakaya gelmez. Uzun vadede kariyerine zarar verir bu sanatçının. Menajer insanı rezil de eder, vezir de..." Ve Günkaya sanatçılarla ilişkilerini şöyle anlatıyor: "Her sanatçı farklıdır. Biriyle gece uyumadan mutlaka konuşuruz. Gece 3 gibi. Bir başkası da sabah uyanınca benimle haberleşmek ister. Yani 7/24 çalışıyorsunuz. O kadar çok vakit geçiriyoruz ki arkadaş gibi oluyoruz. Sahne ışıklarının altında onlar devleşirken ben de çocuğummuş gibi duygulanırım. Onun sahnedeki yeri nasıl belliyse, benimki de bellidir konser sırasında. Kafasını çevirdiği anda beni nerede bulacağını bilir. Ben de ne istediği, ne istemediğini bir bakışından anlarım." Ve asıl merak edilen konu! Kim iyi huylu, kim kaprisli, kim titiz, kim çalışkan? "Demir Demirkan bu sektöre adım attığımdan beri en önemli akıl hocalarımdan. Onun sağduyusuna çok güvenirim. Sertab Erener işini yaparken inanılmaz titizdir. Bu çoğu zaman çok iyi bir özellik. Bazen zorlayıcı da olabiliyor ama. Gülşen tam bir savaşçı. Ben onun peşinden koşacağıma o benim peşimden koşar. Azla yetinmeyip, sınırlarını zorlar. Model'den Fatma tüm grubun annesi gibidir. En ince detayına kadar grup elemanlarının deyim yerindeyse adeta arkasını toplar."
Nilüfer'in hastalığı sırasında hastanelik oldum
Nilüfer'in de basınla ilişkileriyle ilgileniyorum. Kansere yakalandığı dönem benim için de zor bir süreçti. Ali Kırca'nın Siyaset Meydanı'na katılmasına ve hastalığını, tedavi sürecini anlatmasına karar verdik. Program öncesi bir planlama toplantısı yapalım dedik. Buluştuk. Nilüfer daha teşhisin nasıl konduğunu anlatırken ben fenalaştım. Bayıldım. Ambulans çağırdılar hemen. O çok güçlü dururken ben etkilendim. İnsani ilişki kuruyor olmanın bir yönü bu.
Zerrin Ersü
(Gaye Sökmen Ajans, Kıvanç Tatlıtuğ'un PR danışmanı)
Kıvanç'la toplantılar çok kısa sürer
Yetenek keşfi yapan bir ajans olduğumuz için çalıştığımız tüm ünlü oyuncularla mesleğe ilk adım attıkları andan itibaren beraber çalışıyor ve bütün evreleri birlikte yaşıyoruz. Ünlü olma konusunu ne ajans olarak biz ne de birlikte çalıştığımız isimler önceliğimiz olarak görmüyoruz. Birlikte çalıştığımız oyuncularla hem arkadaş hem de iş arkadaşıyız. Ancak doğru bulmadığımız bir durum varsa tavrımız çok nettir. Orada arkadaşlık değil, profesyonellik girer devreye. Oyuncuların profesyonel anlamda bizimle aynı vizyonda olmalarına dikkat ediyoruz. Özellikle kariyerinden ve hayatından ne beklediğini bilen isimlerle çalışmak ayrı bir keyif veriyor. Gerektiğinde özel yaşamlarıyla ilgili paylaşımlarımız da oluyor tabii. Ancak bizi esas ilgilendiren profesyonel kariyerleri. Herhangi bir ihtiyaçları olduğunda birlikte araştırıp onayladığımız profesyonel danışmanlara yönlendiririz. Bazen de onlar buldukları yenilikleri bizimle paylaşırlar ve en doğrusuna yine beraber karar veririz. Herkes Kıvanç Tatlıtuğ'un iş anlamında bizim çok fazla zamanımızı aldığını düşünür. Tabii ki kendisine gelen sayısız projeyi değerlendirmek, elemek, birçoğuyla uzun toplantılar yapmak zaman isteyen şeyler. Ancak Kıvanç'la yaptığımız toplantılar bunun aksine çok kısa sürer. O da bizim gibi çok nettir ve güvendiği insana teslimiyetçidir. 10 yıldır birlikte çalıştığımız için artık onun neye ne şekilde yaklaşacağını ezbere biliriz. Bu nedenle bizim süzgecimizden geçmis ve onun görmesi gereken çok az işi kendisi ile paylaşırız. Bu da Kıvanç'ın ne kadar rahat ve de profesyonel olduğunu gösteriyor. Ayrıca çalışırken de işi keyfe ve eğlenceye dönüştürebilen bir karakteri var. Sanıyorum kapris eski jenerasyonda varmış. Öncelikle yaptığımızın son derece profesyonel bir iş olduğunu anlamak lazım.
OĞUZ ARINMIŞ
Menajer-Yapımcı-Prodüktör (Gülben Ergen, Ahmet Özhan, Emel Sayın, Linet)
Menajer sanatçının marka değerini artırır
Menajer, sanatçıyı yönlendiren ve bilgilendiren kişidir. Sanatçı, mümkün olduğunca günlük rutin ve sıkıntılardan uzak tutularak, sadece yapacağı konserlere, sahnelerine, yapacağı albümlere, klip ve fotoğraf çekimine, vereceği röportaja ya da katılacağı TV programlarına odaklanmalıdır. Özel hayatı, eğer sanatçı kimliğine zarar verebilecek nitelikte ise menajer, sanatçısı bunları anlatmak durumundadır. Ülkemizde henüz sistem olarak bu tanımlanmış durumda değil ama menajerlik sisteminin ne olduğunu bilen sanatçı ve menajerler bu yönde yürüyor. Menajer demek, sanatçıya konserinde gidip gelirken eşlik eden, konser esnasında ihtiyaçları temin eden kişi değildir. Menajerlik sistemini anlayamayan bir sanatçı adayının her şeyin konser için gelen telefonlara bakmak olduğunu zannettiği an, bu kavramlar birbirine karışıyor. O zaman bunu benim annem, kardeşim, asistanım da yapabilir diye düşünüyor ve o noktada da zaten kaybetmeye başlıyor.
Kim ne ister?
Gülben Ergen: Sahne öncesi mutlaka ananas ve çilek yiyerek sahneye çıkar. Bunların yanı sıra bolca bitki çayları tüketir. Güblen Hanım'ın en fazla dikkat ettiği şey sahnenin zeminidir. Bir Kıbrıs konserinde ayakkabısının topuğunun sahne zeminin arasına girmesi nedeniyle sahnede düşme tehlikesi yaşamıştı. Konser öncesi zemine çok dikkat eder.
Emel Sayın: Sahne öncesi vazgeçilmezi tarçınlı, karanfil çayı içer ve sahnesine çıkar.
Ahmet Özhan: Hayli mütevazıdır. Sahne öncesinde bol su içer.
Linet: Sahne öncesi bir kadeh şarap ve peynir tabağı vazgeçilmezidir.