Türkiye'de moda dünyası farkındalığı yüksek, özgün ve başarılı tasarımcılar sayesinde başka bir boyuta taşınıyor. Bu tasarımcılar hem sanat, hem teknoloji, hem tarih, hem de bilim ile iç içe multidisipliner bir şekilde çalışıyorlar.
Bu isimlerden biri de 1989 doğumlu Ece Gözen Akın. "Astronot ya da bilim insanı olma hayalleri kurarken kendimi moda dünyasında buldum" diyen Gözen, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde Tekstil ve Moda Tasarımı bölümünde okudu.
Tasarımlarında her zaman bilimi, teknolojiyi, matematiği, sanatı ve kültürü harmanlayan Gözen'in koleksiyonlarına şu an ulaşamıyorsunuz. Çünkü o bambaşka bir serüven için yola çıktı.
Bu serüven onu laboratuvar ortamında bakterilerden vegan deri ve bio plastik üretmeye kadar götürdü.
Hayvanların moda için öldürülmediği, plastiğin kullanılmadığı, dünyanın moda endüstrisi nedeniyle kirlenmediği bir gelecek için kişisel bazda önemli adımlar atan bu idealist tasarımcı ile şu sıralar hayatının büyük kısmının geçtiği Bezmialem Vakıf Üniversitesi'nin (BVU) Yaşam Bilimleri ve Biyoteknoloji Enstitüsü'nde bir araya geldik. Ece ile bu yolculuğunu ve moda serüvenini konuştuk:
- Genç yaşlardan itibaren önemli bir yer edindiniz ve modayı sürdürebilir bir dünya icin akıllıca kullanmanın peşine düştünüz. Bize biraz sizi bugünkü noktaya getiren gelişmelerden bahsedebilir misiniz?
- 2012 yılında üniversiteden mezun oldum. Ardından kendi markamı kurdum. Yurt içi ve yurt dışında koleksiyonlarımı sattım. Ancak bunların hiçbiri beni tam olarak tatmin etmedi. Tüm bunları sorguladığım dönemde 2016 yılında aldığım bir ödül sonrası Londra'ya davet edildim.
- Orada kaldığınız dönem düşünceleriniz tamamen değişti mi?
- Altı aylığına orada yaşamam yaptıklarımı daha geniş bir çerçeveden görmemi sağladı ve modaya bakış açımı tamamen değiştirdi. Centre for Fashion Enterprise'ın danışmanlarından aldığım mentorlukla beraber tamamen ne yapmak istediğime ve istemediğime odaklandım.
- Ne anladınız o süreçte?
- Anladım ki benim hayalim sadece güzel koleksiyonlar yapıp, satmak değilmiş. Dünyaya bir katkı sağlayamayacağımı anladığım noktada yolumu, yönümü, vizyonumu, tasarım felsefemi ve dünya görüşümü aktarabildiğim Gozen Institute adını verdiğim bilimin, sanatın ve tasarımın sürdürülebilir bir dünya için çalıştığı bir platform yaratmak istedim. Ve bu bilinçle dünyaya hizmet etmek amacı ile İstanbula geri döndüm.
- Moda ve tekstil dünyasında sürdürülebilirlik, çevreye duyarlılık ve etik değerler son birkaç yıldır yükselişte. Birkaç yıl önce tekstil tasarımcısı Suzanne Lee, 'geleceğin fabrikası' olarak nitelendirdiği bakterilerle yaptığı deneyler sonucunda laboratuvarda ürettiği derilerden giyilebilir kıyafetler yaptı. Siz buna benzer bir çalışmayı Türkiye'de ilk yapan moda tasarımcısısınız... Bize biraz son altı ayınızı verdiğiniz bu çalışmalardan bahseder misiniz?
- Tez konuma karar verirken yine sürdürebilirlik konusunda 10 yılı aşkın bir süredir çalışmalar yapan sevgili hocam Doç. Nesrin Türkmen'in yoluma çok büyük bir katkısı olduğunu söyleyebilirim. Ve tamamen bio-fashion üzerine odaklanmaya karar verdim. Bu süreçten yaklaşık beş ay önce de bir arkadaşım vasıtasıyla Dr. Serdar Uysal ile tanıştm. Kendisi biyoteknoloji alanında çalışmalarına devam eden bir bilim insanı. Kısa zaman içerisinde kendisi hem dostum, hem yol arkadaşım hem de tezimin eş danışmanı oldu. Tanışmamızın ardından da çalışmalarımı yapmamda büyük bir vesile olarak, kendisinin de bir parçası olduğu BVU Yaşam bilimleri ve Biyoteknoloji Enstitüsü'nün laboratuvarlarında çalışmamı sağladı. Şu anda canlı organizmalarından ürettiğim vegan deri ve bio-plastik çalışmalarıma devam ediyorum. Amacım bu çalışmaları kendi metodlarımla geliştirmek ve endüstriyel ölçekli üretime geçebilmek. Yosunlar, bakteriler ve mantarlarla daha çok işim var!
- Peki laboratuvardaki ilk gününüzü hatırlıyor musunuz? Moda haftalarından sonra laboratuvarlar nasıl geldi size?
- İnanılmaz bir duyguydu! Kendimi oraya çok ait hissettim. Hiç yabancılık duygusu olmadı içimde. Garip ama sanki senelerdir araştırma yapan biri gibiydim!
HAYALİM KENDİ OKULUMU AÇMAK
- Yeni tüketici nesli de hepimizi dönüşmeye zorluyor aslında?
- Yeni nesil zaten sadece moda dünyasında değil, kozmetikten beslenmeden, giyimden inşaata kadar aklınıza gelebilecek her alanda çevreye karşı daha duyarlı olunmasını istiyor. Artık elde yapılan, özel olan, hızlı olan ve çok çabuk tükettiğimiz her şeye karşıt olarak 'yavaş ve kaliteli aynı zamanda çevreye duyarlı ve etik değerlerin altın çizen ürünlerin daha çok talibi olmalıyız. Estetik uğruna tükettiğimiz şeylere toplum olarak bir dur deme zamanı! Böyle bir tüketici nesli varken zaten tüm yapıların şekil değiştirmesi gerekiyor. Ben kendi mesleğimi dünyaya daha çok katkısı olacak bir noktaya taşımaya çalıştım ve hâlâ da çalışıyorum.
- Sağlam adımlarla ilerliyorsunuz. Peki ileriye dönük hedefleriniz neler?
- Gozen Institute olarak çeşitli projeler yapmaya başladık. Koç Üniversitesi'nde bir workshop yaptık mesela. İMA'nın 10'uncu yılı şerefine Contemporary İstanbul'da özel bir proje sergiledik. Doğada yüzde 100 çözünebilen bio-materyal araştırma geliştirme çalışmalarına devam ediyorum. Ama tabii ki esas hayalim Gozen Institute olarak bilim, sanat ve bio-tasarım üzerine çalışan kendi okulumu açmak.