Gerçekten de seçimden sonra katılım Hamaney'in dediği gibi yüzde 65 oldu. Halk, katılımın düşük olması durumunda, Batılıların bunu ülkelerine saldırı gerekçesi olarak kullanmasından çekindiği için sandığa koştu.
Ve bu yüksek katılım, liderleri Mir Hüseyin Musavi ile Mehdi Kerrubi'nin göz hapsinde olduğu reformcuların, seçimleri 'mecburen' kenarda izlemelerine rağmen gerçekleşti.
Bu boykota bazı Kürt partilerinden de destek vardı. Ancak Tahran yönetiminin muhalefeti başırılı bir biçimde sindirme politikası sonucu, 'sandığı veto' oranı çok düşük kaldı.
Seçim, dünya ile tatlı-sert bir bütünleşmeyi savunan ve dini elitlerin iktidarının sürmesinden yana olan Dini Lider Hamaney ile dünyayla daha çatışmacı fakat daha mililyetçi ve halkçı bir politika taraftarı olan Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad arasında "geçti!"
"Geçti!" diyoruz, zira her sözü adeta 'vahiy' addedilen ve Şiiler için Katoliklerin Papası'ndan daha kutsal sayılan Rehber Hamaney'in, bu seçimlerin tartışmasız kazananı olacağı kesindi. Bundan başka bir sonuç da beklenemezdi zaten.
Reformcuların olmadığı yarış, muhafazakarların mücadelesi şeklinde cereyan etti.
Ahmedinejad, seçimlerde başarı ile çıkabilseydi ayetullahların egemenliğine ağır bir darbe indirebilirdi. Fakat bu "mümkün ama imkansız" bir temenniydi.
Böylece, ikinci başkanlık dönemi önümüzdeki yıl (13 Haziran 2013) bitecek olan Ahmedinejad'ın, bu yarışta olabildiğince güç toplayıp iktidarını perde gerisinden de olsa sürdürme düşüncesi, sekteye uğradı.
290 sandalyeli mecliste, Ahmedinejad eğer istediği çoğunluğu yakalasaydı, bölge ve dünya politikalarında alışık olduğumuz manzara pek değişmeyecek, hatta gerginlik daha da tırmanacaktı.
Yani İran ile dünya arasındaki, "Ne savaş ne barış, sürekli gerginlik" diye özetleyebileceğimiz politika aratarak sürecekti.
Şimdi bu politikanın artık aynı kalması zor. İyi ya da kötü yönde bir değişim yaşanacak.
Batalı uzmanlara bakılacak olursa, ekonomik darboğaza ve dış müdahaleye davetiye çıkaran nükleer program; geleneksel, pragmatist ve aşırılardan oluşan muhafazakarların büyük bir zafer kazanmasını engelleyecekti.
Bu pek inandırıcı bir analiz değildi. Zaten tutmadı da.
Reformcu ve liberal tandanslı bu yorumlar gerçeği yansıtmaktan çok, bir dileği ve düşü dile getiriyordu.
Halkı rejimden bir türlü 'soğutamadıkları' için İran'ı kuşatma politikaları başarıya ulaşamayan Batı dünyası, 32 yıldır yaşadığı düş kırıklıklarına karşı adeta bağışıklık kazanmış durumda.
Batılı dünya, sabırla ve büyük bir safdillikle halkın bir gün kendi rejimini devireceğine inanıyor.
Ancak Batı, artık şunu farketmeli: İlk önce kendisi bir "büyübozumu"na uğramadan İran'da bir "rejimbozumu" ihtimalinin belirmesi çok düşük.
Fakat bu seçimlerde uç veren muhafazakarlar-arası çatışma, eğer toplumsal düzeyden siyasi alana taşınırsa, o zaman beklenen 'rejimbozumu' ihtimali giderek ağırlık kazanabilir.
Seçimlere altısı ayetullah altısı yüksek hakimden oluşan Rehberler Konseyi'nin belirlediği 3 bin 400 aday yarıştı. Konsey, 2 bin reformcu adayı tırpanlayarak zaten seçimin sonucunu ilan etmişti.
Üstelik çoğu orta ve üst sınıflardan gelen reformcular, aday gösterilmedikleri gibi seçimlere katılma heveslerini de kaybetmiş olduklarından, şu sıralar teselliyi daha çok sanat ve kültürel işlerde arıyor.
Bu yüzden, 2009 sonrası yaşanan seçim yolsuzluğu protestolarının sokağa taşması neredeyse imkansız gibi.
Öyle görünüyor ki, ekonomik sorunları ve uluslararası ambargoları pek umursamayan sayısı 48 milyonu bulan seçmen kitlesi, kim daha anti-amerikancı ise onu tercih etti.
Bu sonuç da Hamaney'in Ahmedinejad'dan daha anti-batıcı olduğunu gösteriyor.
Mossad'ın eski İran bürosu şefi de aynı görüşte.
Fakat, Hamaney'in tartışılmaz otorite ve gücüne rağmen, bence Ahmedinejad sandıktan sanıldığının aksine, "sarsılsa da fazla ezilmeden" çıkmayı başardı.
Görece büyük bir zenginliğe ve refaha ulaşan ayetullahlara karşı fakir çoğunluk, tek kurtuluşu hâlâ Ahmedinejad'da arıyor.
Ancak Tahran'ın "gizli eli" olarak görülen Hamaney'e karşı kimse Ahmedinejad'a istese de bundan fazla destek veremezdi.
290 sandalyeli mecliste şimdiye kadar 200 kadar sandalye netleşti. Bunun 112 kadarını Hamaney yanlıları aldı. Geri kalanların ise büyük çoğunluğu Ahmedinejad ve ona yakın muhafazakar gruplara gitti. Hamaney'in grubunda Ahmedinejad'a pek uzak durmayan isimlerin olduğunu da unutumamak gerekiyor.
Muhafazakarlara global konjonktür de yardım etmedi değil.
Suriye krizi, ABD'nin Irak'tan çekilmesi ve İsrail'in Tahran'a yönelik askeri saldırı retoriğini son dönemde görülmemiş düzeyde tırmandırması gibi "rastlantısal ve jeo-politik çakışmalar", siyasi sermayesi sertlik ve çatışma olan muhafazakarların ekmeğine adeta yağ sürdü..
Hatta bazı muhalif reformcular, "Batı dünyası ve İsrail, bu askeri söylemleriyle muhafazakarlara çalışıyor olmasın" diye düşünmekten kendilerini alamıyor.
İran cumhurbaşkanının son bir yılında "topal ördek" olması büyük ihtimalle Hamaney'i düşman kamplardan gelebilecek hamlelere karşı rahatlatacak. Gerçi yetkisi olduğu halde Hamaney, Ahmedinejad'ı görevden almadı. Bunun yerine, seçim yoluyla bununu sürtmeyi tercih etti.
Ancak eğer bu son görev yılı içinde yıkılmaz da ayakta durmayı başarırsa, Batı'nın saldırgan ve dışlayıcı dilinden güç devşiren Ahmedinejad, daha milliyetçi bir duruş sergileyerek Ayetullahların iktidarını kalıcı biçimde sarsabilir.