Musul'un batısının DEAŞ'tan geri alınması için 19 Şubat'ta başlatılan operasyon kapsamında, Teyyaran mahallesinde bulunan Türkiye'nin Musul Başkonsolosluk binasının da olduğu bölge tamamen kontrol altına alındı. Teyyaran Mahallesi'nin kurtarılmasının ardından Musul Başkonsolosluğu'nun bulunduğu alana hemen girilemedi. Konsolosluk binasının bulunduğu bölgedeki TNT ve diğer patlayıcılar temizlendikten sonra söz konusu sahaya girildi. DEAŞ militanlarının işgal ettiği konsolosluk binasını karargâh olarak kullanması nedeniyle koalisyon uçakları daha önce binayı vurmuş ve bu yüzden binanın büyük oranda kullanılamaz hale geldiği ve enkaza dönüştüğü belirtilmişti.
'MUSUL İÇİN MUTLUYUM'
Yaklaşık 3 yıl görev yaptığı Musul Başkonsolosluğu'nda DEAŞ'ın saldırısı sonucu rehin tutulan Musul Başkonsolusluğu Ticaret Ataşesi Mehmet Argüç, bölgenin DEAŞ'tan kurtarılmasını SABAH'a şöyle değerlendirdi: "Bu haberi duyar duymaz oradaki yardımcımla konuştum. Bizim Başkonsolosluk civarı DEAŞ'tan kurtarılmış. Başkonsolosluk binası kiralıktı. Bu süreçte orası tamamen yerle bir olmuş. Orada çok güzel anılarımız vardı. Orada 3 seneyi aşkın görev yapmanın duygusal yanları var bende. Bölgenin kurtarılması nedeniyle çok mutlu oldum. Her ne kadar yaşadığımız ortam yok olsa da DEAŞ teröristlerinin orayı terk etmesi nedeniyle Musul'da yaşayan insanlar açısından çok mutlu oldum. Benim sekreterimin evine DEAŞ yerleşmişti. Evlerini terk etmek zorunda kalmışlardı. Orada yaşayan arkadaşlarımız Erbil'e, Duhok'a, Kerkük'e gitmek zorunda kalmıştı. Şimdi onların da tekrar Musul'a geri dönecek olmasından dolayı mutluyum."
49 PERSONELİ 101 GÜN REHİN
Irak'ın en büyük ikinci ili Musul'un Haziran 2014'te DEAŞ'ın eline düşmesinin ardından Musul Başkonsolosluğu'nda görevli 49 kişi rehin alınmıştı. DEAŞ'ın rehin aldığı 49 kişi 101 günlük esaretin ardından 20 Eylül 2014'te serbest bırakılmıştı.
ELLERİMİZE PRANGA VURDULAR
Musul Başkonsolusluğu Ticaret Ataşesi Mehmet Argüç 101 günlük esareti şöyle anlatmıştı: "101 gün içinde dört kez yer değiştirdik. Bizi bir yere topladılar ve her şeyimize el koydular. Pasaportları, telefonları elimizden aldılar. Üçüncü gittiğimiz yerin 50 metre ilerisine varil bombası düştü. Elimize pranga vurdular, gözlerimizi bağlayıp bizi sıraya dizdiler. Dedik ki 'Bizi öldürmeye geliyorlar.' Daha sonra tekrar Olimpiyat Evi'ne götürdüler. Ezidi kızları almışlar, bitişik eve getirmişler, çığlıklarını duyduk. Moralimiz sıfıra düştü. Ülkemizde Türk bayrağını gördükten sonra o duygusal anlarımız anlatılmayacak derecede."