Proje fırtınası da olur mu demeyin.
Geçen hafta pazartesi günü AK Parti'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı
Binali Yıldırım'ın 1414 projesinin sunumu vardı. "Fırtına" deyimini kullanırken, Egeli Sabah'ın Yayın Yönetmeni
Ünal Ersözlü'nün geçen hafta Salı günkü yazısının başlığının "1500 ALİ" olmasını dikkate aldığımda, abartıya kaçmadığımı da anladım. "Proje" beni en çok ilgilendiren konuların başında gelir. 1960'larda ABD'nin Michigan Üniversitesinde lisansüstü çalışmalarımı yaparken
Uzaya çıkma yarışında Sovyetlerle çekişen ABD'nin uygulamaya koyduğu proje planlaması (PERT) dikkatimi çekmişti.
İncelememi bu konu üzerine yoğunlaştırdığımdan doktora tez çalışmalarım için "Proje planlaması"nı seçtim. Türkiye'ye gelir gelmez de kendimi
Keban Barajı Projesi içinde buldum. Bu tutku beni doçentlik tezimi de "Üretim Planlaması" üzerine hazırlamama yöneltti.
MUHALEFET YANLIŞLIĞI
Ameliyat yapmak için memurun karnını açtıklarında kırk tane "Aybaşı olsa da maaşımı alsam" dileğinin çıkması gibi, benim de projelendirme üzerine böylesine bir yoğunluğum oldu.
Geçen hafta boyunca arkadaşlarımla 1414 projenin İzmir'e uygulanabilirliğini tartıştık.
Projelerde zincirin halkaları gibi birbirine bağlantı varsa, biri ötekine destekleyici olacağından uygulamada kolaylık vardır.
1414 projenin beş yılda tamamlanamayacağını benimle tartışan birisi "Beş yıl 1825 gün eder. Demek ki 1.3 günde bir proje sonlandırılacak" gibi bir mantık kullandı. Matematik olarak doğru, ama İzmir'in dört bir tarafında projelerin uygulanmasına başlanacak diye düşünülürse muhalefet etmenin yanlışlığı anlaşılır.
Burada,1414 projenin neler olduğunu anlatmaya yerim yeterli değil. Dokuz ana başlık altında toplanan projeler incelendiğinde, gerçekleştirilmesi halinde ana başlık olan "Hayat İzmir"e ulaşılacağı görülür. Bu dokuz başlık altında hayata geçirilecek olan projeleri önem sıralamasına koymak yanlış olursa da "Kültür ve Sanat'ta Hayat"a ağırlık verileceği anlaşılmaktadır.
BÜYÜKELÇİNİN SÖYLEDİĞİ
Önceki bir yazımda yer vermiştim:
Sivil Düşünce ve Demokrasi Hareketi Derneği'nin yönetim kurulu başkanlığını üstlendiğim dönemde OECD ülkelerinin büyükelçilerini İzmir'e davet etmiş ve 2000 yılının Eylül ayı sonlarında 4 günlük bir programla İzmir'i ve Ege Bölgesi'nin illerini gezdirmiştik.
Son gün İzmir'deki veda yemeğinde grubun sözcüsü olan Avustralya Büyükelçisi
Ian Kenneth Forsyth, "Çok büyük uygarlıklar, kültür, tarih ve manzarayı görmek harikaydı.
Dünyada dolaşmadığım yer kalmadı.
Ege Bölgesi Türkiye'nin değil,
dünyanın en güzel bölgelerinden birisi. Bundan sonra herkese bu güzelliği söylemekten çekinmeyin" demişti.
İzmir'in yabancı turist çekmede Muğla'nın bile gerisinde kalması ihmale uğramışlığını gösterir. Yabancı turist çekmeyi bir yana bırakın, yerli turist çekmede bile aynı ihmale uğramışlık görülür. Gazetelerdeki yurt içi turların reklamlarını inceleyin. İzmir'i göremezsiniz.
BACASIZ ENDÜSTRİ TURİZM
Her köşesinde 5 bin yıllık tarihinin izleri bulunan İzmir'in, tarih ve kültür meraklılarının dikkatini çekememiş olması onların ilgisizliğinin değil, belediyelerimizin bunları birer ziynet gibi yerli ve yabancı tarih ve kültür alemine sunamamış olmasının göstergesidir.
Şair
Hayali de "Ol mahiler ki, (balıklar) derya içredür deryayı bilmezler"i sahip olduğu cevherin kadrini kıymetini bilemeyenler için söylemiştir.
Önceki yazılarımdan bir cümleyi buraya alacağım: İzmir limanına bir gemi ile 1000 turist geliyorsa, bunlardan 200 tanesi gemiden inmekte, geri kalanı gemide vakit geçirmeyi tercih etmektedir. İnenlerden 120-
130 tanesi otobüslerle
Efes ve Meryem Ana gibi yerleri ziyaret etmekte, bir kısmı da sahil boyunca yürüyüş yaparak
Hisar Camisi'nin oralardaki lokantalarda
kebap yemekte. Turist otobüsü ile şehri dolaşanlara da hangi güzelliğin gösterildiğini merak etmişimdir. Bana göre 1414 proje aynı zamanda İzmir'i bacasız endüstri dediğimiz bir turizm cazibe merkezi haline getirecektir.