1984'te ünlü Kartallar Yüksek Uçar dizisi geldi. Ve oradaki Hanımağa kompozisyonu dillere destan oldu, adeta sinema ve televizyonda yeni bir kadın karakteri yarattı. Ve sonraları, hemen herkes biraz o karakterden esinlendi, beslendi. "Yıllarca Türk sinemasında biz hep ezilen kadını işledik. Ama o dizi her şeyi değiştirdi, Türkiye'yi yerinden sarstı. Birçok nedeni vardı tabii ki. Önce Attila İlhan gibi bir ustanın yazmış olması. Hüseyin Karakaş gibi, kurguyu çok iyi bilen bir yönetmenin çekmesi. Ve inanılmaz bir kadro; rahmetli Sadri Alışık, Can Gürzap, Serap Aksoy, Bülent Bilgiç, Selçuk Özer gibi oyuncular. Ve Türkiye ile ilgili çok önemli bir mesajı vardı; modernleşmenin getirdiği olumlu ve olumsuz yönler işlendi. Beni her yerde Hanımağa diye karşılıyorlardı." Ardından başka diziler gelmiş: Şeytanın Kurbanları, Hayat Bazen Tatlıdır, Böyle mi Olacaktı? gibi. Ve sonra yine bir büyük TV olayı; Asmalı Konak. O hikâye önüne gelince de çok heyecanlanmış ve "Bunu mutlaka ben oynamalıyım," demiş. "Kalkıp Ürgüp'e gittik. Ve tam iki buçuk yılımızı orada geçirdik. Senaryo geliyor, diyaloglar geliyor. 'Allah'ım, ne güzel şeyler bunlar, insana nasıl oynama sevinci veriyor' diye düşünüyorum."Asmalı Konak'ın filmiyle yıllar sonra yeniden sinemaya da dönmüş. Ama filmi beğenmiyor. Zaten oynamak istememiş de... Ama destek olmak için oynamak zorunda kalmış. Buna karşılık, yine Çağan ile çektikleri Çemberimde Gül Oya dizisini de çok seviyor. Bu iki diziyle çeşitli kuruluşlardan toplam 60'a yakın ödül almış. Babam ve Oğlum'da oynamadığı için kırgın mı? "Hayır. Çağan, benim o filmin içinde olmamı isteseydi, beni arardı diye düşündüm. Ama bir gün elbet bir hikâyesinde beni ister, ben de yeniden onunla çalışma zevkine erişirim." Alkor, yeni başlayan Rüyalarda Buluşuruz (Show TV) dizisinden de çok umutlu olduğunu belirtiyor. Dün gece Eskişehir Festivali'nde aldığı onur ödülü de son günlerde onu çok sevindiren bir ödül olmuş. Ama galiba bir Altın Portakal almadan rahat etmeyecek!...