Pascal Nouma başlı başına artık bir fenomen. Neden bilinmez ama sadece Beşiktaş taraftarı değil diğer takımların taraftarları da, Pascal Nouma'yı deyim yerindeyse bağrına bastı. Sokakta onu tanımayan, tanıyıp yolunu kesmeyen yok gibi. Üstelik bu profile en yaşlısından en gencine kadınlar da dahil. İşte Nouma'nın hayatı.. Tam adı Pascal Oiver Nouma olan Fransız futbolcu 6 Ocak 1972 yılında dünyaya geldi.Futbol kariyerine Paris Saint Germain'in genç takımında başladı. Daha sonra Lille ve Caen'de futbol oynadı ve 1994 yılında tekrar Paris'e döndü. Burada da önceki kulüplerinde olduğu gibi oynadığı maçlarda başarılı olmasına rağmen disiplinden uzak yapısı ve istikrarsız olması nedeniyle 1996'da Strasbourg'a transfer oldu. Pascal Nouma, saha içindeki davranışlarının yanı sıra, futbol dışı hareketleriyle de dikkat çeken bir figür oldu. Lens'te forma giyerken, UEFA Kupası'nda Vitesse'yi eledikleri maç sonrası, iç çamaşırıyla dolaşmasıyla manşetlere çıkmıştı Strasbourg ve bir sonraki kulübü Lens'de ikişer sezon futbol oynadıktan sonra 2000 yılında Beşiktaş'a transfer oldu. 2000 sezonunda Nevio Scala'nın çalıştırdığı Beşiktaş'a transfer oldu. Nerdeyse tamamen yeni kurulmuş bir takımla sezona çok iyi bir başlangıç yaptı. Hırsı ile kendini kısa sürede taraftara beğendirdi. Ancak Beşiktaş gibi o da sezonu aynı seviyede tamamlayamadı ve sezon sonunda Türkiye'den ayrıldı. Ancak Beşiktaş taraftarı onu unutmadı. Adeta Beşiktaş'lı taraftarların sevgilisi oldu. Leeds United'la oynanan Şampiyonlar Ligi maçında kendisiyle ilgisi olmayan bir pozisyonda Danny Mills'e yumruk atması, Gençlerbirliği maçında rakibine kafa atması gibi futbol sahasında olmaması gereken bir çok hareketi yaptı, cezası nedeniyle takımdan ayrı kaldı. Birçok taraftar o anda yapmak istediklerini sahada gerçekleştiren bu yabancı futbolcuyu bu şekilde kabullendi ve her hareketi mazur görüldü. Buna rağmen yönetimle anlaşamadı ve sezon sonunda Fransa'ya geri döndü. Bir senelik Marsilya kariyerinden sonra hem kendisinin Türkiye'deki ortamı Fransa'da bulamadığı gerekçesiyle hem de Beşiktaş taraftarlarının yoğun istekleri ve gelmesi için yaptıkları baskı ile tekrar Beşiktaş'a transfer oldu. Bir iki maç dışında Beşiktaş'taki ikinci sezonunda da çok başarılı bir sezon geçirdi ve Mircea Lucescu'nun teknik direktörlüğündeki takımın hem Avrupa Kupalarındaki başarısı, hem de Türkiye Süper Ligi Şampiyonluğu'nda büyük katkı sağladı. Ancak 20 Nisan 2003 günü oynanan Fenerbahçe maçı kendi kariyeri için dönüm noktası oldu. Takımı şampiyonluğa giderken bu maçta Fenerbahçe'ye attığı gol sonrası yaptığı hareket çok tartışıldı. Beşiktaş Yönetim Kurulu baskılara dayanamayarak ligin bitimine birkaç hafta kala sözleşmesini feshetti ve şampiyonluk kutlamalarına katılmasına dahi izin verilmedi. Bu hareketi ile ayrıca Türkiye Futbol Federasyonu'ndan 7 ay men cezası aldı. Sonraki sezonlarda Katar ve İskoçya Ligleri gibi zayıf liglerde oynadı ve ancak kariyerinin bu son senelerinde başarılı olamadı. Yinede O Beşiktaş taraftarları ve Beşiktaş için değişilmez bir efsane. Nouma verdiği bir ropörtaj da İstanbul'u karısına tercih ettiğini söylerek 'Eşim benimle burada yaşamayı tercih etmedi. Buraya ilk geldiğinde şoka girdi. Çünkü havalanına indiğinde onlarca paparazzi bekliyordu çekmek için. O şekilde bir hayatı istemedi. Ben de ona 'Fransa'ya dön,' dedim, sonra ilişki bu hale geldi' dedi. 'Kanser tedavisi görürken, Beşiktaş taraftarı beni istedi' diyerek şu ifadeleri kullandı Beşiktaş'ta oynadığım ilk sezon bittiğinde, 2000'de, Fransa'ya geri döndüm. Boynumda bir kitle hissettim. Biraz canım yandı. Gün geçtikçe bu kitle büyümeye başladı. O sırada Olimpik Marsilya ile kontrat imzalamıştım. O takım için fiziksel testlere girdim, testlerde bir sorun yoktu. O sırada boynumdaki kitlenin büyüklüğü golf topu kadar olmuştu. Doktorumla konuştum, operasyona girdim. Sonra kitle laboratuara gitti, üç hafta sonra, şubatta kas kanseri olduğumu öğrendim. Bunun anlamını bile bilmiyordum çünkü sağlıklı hissediyordum ama doktor bana radyoterapi ve kemoterapiye gireceğimi söyledi. 'Eğer hemen tedavi uygulamazsak çok hızlı ilerler ve altı ay sonra hayatta olmayabilirsin,' diyorlardı. Çok korktum. Hastaneye yattım, kemoterapi ve radyoterapiye başladım. Altı ay boyunca hastanedeydim, her sabah 08.00'de gidiyor, akşam 20.00'e kadar kalıyordum. O sırada Beşiktaş, benim kulübümle irtibata geçmişti, benim tekrar takıma geri dönmemi istiyorlardı. Doktora bu tedaviyi bir yıl uygulayamayacağımı, altı ay içinde tekrar antrenmana çıkmak istediğimi söyleyip duruyordum. Doktor bana artık futbol oynayamayacağımı söylüyordu. Tedavi çok ağır geçti. Bir hayvan gibiydim, mesela senin parfümünün kokusunu hissediyorum şu an, sen şimdi git, akşama ben buraya geleyim, senin burada olduğunu anlayabiliyordum. Ama hiçbir tadı hissetmiyordum. Boynuma hâkim olamıyordum, kendiliğinden düşüyordu. O zamanlar çok korkuyordum.