Orta Afrika'da küçük bir ülke olan Ruanda, 1994 yılında dünya tarihinin en acımasız soykırım vakalarından birine tanıklık etti. Ülkede yaşayan iki kabile (Hutular ve Tutsiler) arasında çıkan ve Avrupa ülkeleri ile A.B.D tarafından da dolaylı olarak desteklenen bu iç savaşta yaklaşık 1 milyon Tutsi ve ılımlı Hutu can verdi. Bu katliamın fitilini ateşleyen olayın bugün yıldönümü yaşanıyor. Bundan tam 16 yıl önce, yani 6 Nisan 1994'te Ruanda Devlet Başkanı ve Hutu milliyetçisi Juvenal Habyarimana'yı taşıyan uçak düşürüldü. Bu suikast, kanlı çatışmanın kıvılcımını çakmak için yeterli oldu. Ruanda Katliamı'nın ve yaşanan acı dolu günlerin perde arkasını bu yazıda okuyacaksınız. Katliam öncesi Ruanda 1950'lere kadar Tutsiler Hutulardan üstün tutma siyaseti güden Belçika, bu tarihten sonra II. Dünya Savaşı'nın ardından özgürlükçü akımların güç kazanması üzerine Hutuların üzerindeki baskıyı hafifletti, hatta sayıca üstünlüklerinden dolayı onları desteklemeye yöneldi. Belçika, Ruanda ve onun komşusu Burundi'yi 1962 yılında her iki devlet de bağımsızlıklarını kazanana kadar yönetti. Bu dönemdeki Belçika yönetimi, tıpkı İngilizlerin Güney Afrika Cumhuriyeti'nde uyguladıkları gibi, yerli halk üzerinde acımasız ve adaletsiz olmakla suçlanır. Nasıl başladı? Bağımsızlık kazanılmasından sonra PARMEHUTU yönetimi, tek parti iktidarı sırasında da Hutu milliyetçisi bir politika izledi. 1964 ve daha sonra 1974'teki pogrom adı verilen olaylarda birçok Tutsi öldürüldü ya da sürüldü. Bu olaylar sırasında Tutsi öldüren Hutular devlet tarafından korundu. Göstermelik bir iki olay dışında kimse yargılanıp cezalandırılmadı. 1973'te Hutu Juvénal Habyarimana bir darbeyle iktidarı ele geçirip, PARMEHUTU hareketine son verdi. Ancak kendisi de bir Hutu milliyetçisi olduğundan Tutsiler açısından pek fazla değişiklik olmadı. Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand ile Ruanda lideri Juvénal Habyarimana, Ruanda'nın başkenti Kigali'de halkı selamlıyor. François Mitterrand, savaş sona erdikten yıllar sonra, 'O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil' şeklinde açıklamada bulundu. 1980 yılına kadar komşu ülkelerdeki Tutsi nüfusu 500 binlere kadar ulaştı. Eğitimli olmaları sebebiyle gittikleri ülkelerdeki önemli kadroları ele geçirerek ülkelerine dönüş için organize olmaya çalıştılar. Bu amaçla kurulan 'Ruanda Yurtseverler Birliği' Ruanda hükümetine baskı kurmaya çalıştı ancak politik bir çözüme varılamadı. Uganda'daki kamplarından çıkıp Ruanda'da hükümetle silahlı mücadeleye başladıkları 1 Ocak 1990'dan 1992'ye kadar bir iç savaş yaşandı. Ağustos'ta Birleşmiş Milletler'in devreye girmesiyle imzalanan ateşkesle geçici olarak savaş durduruldu. Fakat Fransa'nın aşırı uçtan Hutulara destek vererek kırsal kesimlerde INTERAHAMWE isimli örgütlenmeyi sağlaması soykırımı kaçınılmaz kıldı. Bu dönemde Tutsilerle birlikte ılımlı sayılan Hutular da fişlendiler. Örgütün soykırıma hazırlık aşamasında Çin'e yüzbinlerce satır sipariş edildi ve bunların yakında başlayacak 'böcek' avında kullanılmaları salık verildi. 6 Nisan 1994'te tarihin gördüğü en kanlı katliamlardan birisi radyoda yapılan anonslarla başladı. O gün, bir Hutu olan Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'nın uçağı düşürüldü. Ülkede yaşanan kaostan faydalanan Interahamwe üyeleri ellerindeki listelere bakarak, eğitimli Tutsi ve ılımlı Hutular başta olmak üzere kıyıma başladılar. A.B.D, katliam sırasında öldürülen 10 Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerini sebep göstererek bölgede yalnızca 270 askerini bıraktı. O günlere ait anlatılan bir anekdotta bölgedeki bir BM komutanının dönemin BM sekreteri Kofi Annnan'ı arayıp ne yapmaları gerektiğini sorduğu ve 'müdahale etmeyin' yanıtını aldığı anlatılır. BM'nin bu tavrı üzerine katliam daha da şiddetlendi. Katliam haberini alan 'Ruanda Yurtseverler Birliği' üyeleri ülkenin doğusundan girip katliamcılarla savaşarak başkente kadar ülkeyi ele geçirdiler. O ana kadar bölgeye müdahaleden uzak durmaya çalışan Fransa, ani bir kararla, Hutu hükümetine askeri yardıma başladı. Sonuç olarak 1994'ün Nisanından Temmuzuna kadar geçen 100 gün içinde tam 1 milyon Tutsi ve ılımlı Hutu, tüm dünyanın gözleri önünde, katledildi ve 2 milyon Hutu, Tutsilerin ve Ruanda Yurtseverler Birliği askerlerinin öç almasından çekindiği için komşu ülkelere mülteci olarak sığındı. Neden oldu? Bir başka neden olarak, özelikle Tutsi bölgelerinde kalan verimli tarım alanlarının Hutularca ele geçirilme isteği de gösterilmektedir. Zengin komşularının mallarını ele geçirmek isteyen Hutuların, özellikle Tutsileri öldürdükleri ve katliamın bir anda yayıldığı da düşünülmektedir. Kimler sorumlu tutuldu? Katliamın acısının halk üzerinde yarattığı etkinin dindirilmesi amacıyla, halkın kendi kuracağı mahkemelerde alacağı kararların adli olarak tanınacağının bildirilmesi üzerine 'halk mahkemeleri' 3'ten fazla insan öldürenleri yargılayıp uygun gördüğü cezaları verdi. Daha büyük suçlular için Birleşmiş Milletler gözetiminde Arusha Tanzanya'da bir uluslararası suç mahkemesi kurularak yargılamalar sürdürüldü. 1994'ün bu acı tablosu hakkında daha iyi bir fikir elde etmek için seyredebileceğiniz başarılı sinema yapıtları da bulunuyor. Otel Ruanda (Hotel Rwanda - 2004) Shooting Dogs (2005) Sometimes in April (2005)