- Peki oynadığınız karakterlerdeki gibi kadınlarla mı geçti ömrünüz? Sanki çok kadınlı bir ortamda büyümüş hissi veriyorsunuz. Öyle mi?
- O kadar çok teyzem var ki (gülüyor)... Annemler kalabalık bir aile, beş kız kardeşler, üç de erkek. Hiçbiri birbirine benzemez ve hepsi şahane insanlardır. Hepsi çok komiktir. Hele ki bir araya geldiklerinde... Annem ve dört teyzem yılda birkaç kez bir araya geliriz, hayata dair her şey üç dakika içinde konuşulur, çözülür, duvara asılır... Kadınların içinde olmanın öyle bir rahatlığı vardır. Kız arkadaşlarımla bir aradayken de öyle hissederim.
- Kız arkadaşlarınızla da keyifli ortamlarınız vardır o zaman...
- Dört kız arkadaş bir araya gelelim, oturup dünyayı kurtaracakmışız gibi gelir bana. Kadın enerjisini seviyorum ama erkeklerle daha iyi anlaşırım. Ailedeki kadınların üzerimde etkisi çok büyüktür. Onların hayatla baş etme yöntemlerini gözledim. Hiçbirimizin hayatı kolay değil, onların da öyleydi. Ama bununla baş etme yöntemleri, enerjilerini yüksek tutmaları, espri yapmaya devam edebilmeleri, hep bir kahkaha atma potansiyelleri olması beni çok etkilemiştir.
HAYAT KOLAY DEĞİL
- Kolay kolay depresyona girecek birine benzemiyorsunuz. Yanılıyor muyum?
- Hiçbirimizin hayatı çok güzel değil. Benim hayatımda da bir sürü, oturup ağlayabileceğim, üzerine üç dakika düşünsem hayatımı karanlığa çevirebilecek bir sürü dert, problem, sıkıntı, hastalık var. Ama hep devam etme, iyi hissetmeyi sürdürme tarafını seçiyorum. Bunu beceriyorum. O kadar güzel boş veririm ki, inanamazsınız (kahkaha atıyor).