GECENİN 02.00'SİNDE BAŞBAKAN ARADI
- Çocuk psikiyatristi yok mu Sivas'ta?
- Yoktu. O kadar tuhaf doktorlarla konuştuk ki, kadının biri telefonda, 'Bir kedi bulacaksınız, üç ay besleyeceksiniz, sonra bir şekilde o kediyi öldüreceksiniz, 'Bak senin baban da böyle öldü,' diyeceksiniz,' dedi. 'Sen babasıyla hayvanı karıştırıyorsun herhalde,' dedim. Sivas'a her gelen milletvekilinden rica ettim. Sonunda bir çocuk psikiyatristi yolladılar. Tuluğhan üzüntüden saçkıran oldu. Bütün saçları döküldü. Doktor duygularını anlatmaya yardımcı olması için bir ilaç verdi. Önceleri resim yaparken babasının ve kendisinin yüzünü karalıyordu. Şimdi çok daha iyi.
- Hayattayken, 'İsmail'le keşke şunu da yapabilseydim,' dediğiniz ne var?
- İsmail'le ilgili tek pişmanlığım, hiç kavga etmememiz oldu. Bunu kazadan önceki gün ona da söyledim, 'Normal aileler gibi kapıyı pencereyi indirip, kavga edelim,' dedim. İsmail 15 yaşında annesini beyin kanamasından kaybetmiş. 'Yasemin, eğer birimizden birimiz önce ölecekse, ben öleyim. Çünkü ben annesizliği yaşadım, çok zor. Babam bizi toparlayamadı,' derdi.
- Maraş'a gitmeden önce size ilk kez 'Gideyim mi?' diye sormuş. Doğru mu?
- Evet. Bana çok tuhaf gelmişti çünkü; beni istemeye geldikleri gün İsmail haberdeydi. Kına gecemizde bakan takibindeydi. Haber en büyük aşkıydı. Bu huyunu bildiğim için, kazadan önce bana 'Gideyim mi?' diye sorduğunda çok tuhafıma gitmişti. Kaybolduğu o beş günde insanın kalbiyle aklı farklı çalışıyor. Kalbin diyor ki, 'Yaşıyor.' Aklın 'Hayır öldü. Eksi 25 derece, yaşamasına imkân yok.' Arama çalışmaları devam ederken gecenin 02.00'siydi. Telefonum çaldı. Karşımdaki ses Başbakan'ın sesiydi. Şaşırdım ve çok mutlu oldum. Bir ben, bir de Başbakan uyumuyorduk. Aklın doğru söylediği ortaya çıktı. İsmail kazadan altı saat sonra vefat etmiş.
- Siz mi teşhis ettiniz?
- Evet. İsmail'in yüzünde ne morarma, ne siyahlaşma, hiçbir şey yoktu. Fotoğraflarda nasılsa cenazesi de öyleydi ve gülerek uyuyordu. Çok huzurluydu. Bayılma numarası çok yapardı, beni korkuturdu. Hatta o zaman ben dedim ki, 'Bu ölmemiş, bana şaka yapıyor.' Huzur içinde uyuyor. Herkesin ölüm yıldönümü bir gündür, bizimki bir hafta.