Beraber büyüdüğünüz, en yakın arkadaşlarınızdan biri hastanede ölüm döşeğinde… Doktorlar çağırıyorlar, gelin vedalaşın diye. Hep beraber, grupça odanın önünde toplanıyorsunuz.
Tabii eski günler, eski anılar konuşuluyor ister istemez… Sonra orada öğreniyorsunuz ki, o, ölmek üzere olan arkadaşınız aslında bir ömür sizi sevmiş… Gizli aşk bu! Platonik… Karşılıksız… Hiç vazgeçmeden… Başlıyorsunuz düşünmeye, acaba son vedada onu mutlu edecek ne yapabilirim diye? Ve işte dramdan komediye uzanan öykümüz, böylece başlıyor…
***
"Sana bir itirafım var, aslında ben hep seni sevdim" itirafını duyan genç kadın, tıp ilmini ters yüz ederek yataktan fırlıyor, mucizevi bir şekilde iyileşiyor, özetle aşk diriltiyor… Ve doktor konuşuyor: "2-3 ay çok önemli, üzülmemesi lazım"! Oysa ki öykünün diğer tarafı olan erkek kahramanımız, hayatında bambaşka bir noktada, asıl sevgilisiyle bebek sahibi olmak üzere… İşte geçen hafta vizyona giren "Bypass/ Ölümsüz Aşk" adlı tatlı İspanyol filmi aynen bu şekilde seyrediyor… Benim hoşuma gidense, sıradışı/ yaratıcı konusunun ötesinde, asıl daha sonra film boyunca gelen ters köşe gelişmeler… Tam istediğim gibi!
Hani bazen filmlerde "Hayır öyle olmamalıydı keşke böyle olsaydı" dediğiniz ama hayat ve hatta sinema matematiğinin kabul etmeyeceğini bildiğiniz, fazla umutlanmamaya çalıştığınız beklentileriniz vardır ya… "Ölümsüz Aşk" tüm o masum beklentilerinizin karşılığını veriyor, hem de hiçbir ahlaki boşluk bırakmadan… Fazla ipucu vermiyorum çünkü gidip kendiniz görün istiyorum… Ama en azından şunu söyleyebilirim: "Gerçek aşk kazanıyor"! …
***
Aito Mazo ile Patxo Telleria'nın yönettiği filmin başrollerinde Itzar Atienza, Sara Cozar, Mikel Losada, Barbara Boenaga gibi gayet sevimli İspanyol oyuncular var.
Amerikan romantik komedilerinin dünya üzerindeki uzantılarından biri daha işte… Ama kendi türü içinde gerek farklılığı, gerek senaryosu, olay gelişimi ve akıcılığıyla bence ortalamanın üzerinde bir örnek.