Elimizde gerçek anlamda bir tarihi mücevher var! Osmanlı'nın ilk dedektif kahramanı Amanvermez Avni ve maceralarıyla karşı karşıyayız. Edebiyat tarihimizin belki de en ilginç karakterlerinden biri olan Amanvermez Avni'nin Serüvenleri'nin ilk cildi, Turkuvaz Kitap tarafından basıldı. Kitapta yer alan önsöz aracılığıyla hem Ebüssüreyya Sami ve kahramanına hem de Osmanlı'daki polisiye edebiyata dair ilk gelişmeleri, öyküleri derleyip toparlayan ve sadeleştiren Erol Üyepazarcı'nın kaleminden öğreniyoruz. 'Osmanlı'nın Sherlock Holmes'ü' olarak nitelendirilen Amanvermez Avni'nin maceraları, ilk olarak 1914 yılında basılmaya başlanmış. Dizinin 1868 doğumlu yazarı Ebüssüreyya Sami'nin çok çeşitli yer ve makamlarda devlet memurluğu yapmasının yanı sıra esas olarak gazeteciliğe meraklı olduğunu, yine çok sayıda gazete ve dönem dergisinde çalıştığı, birkaç roman da yazdığını biliyoruz.
DÖNEMİN İSTANBULU'NA YOLCULUK
Üyepazarcı "Yazarımız kahramanı Amanvermez Avni'nin gerçekten yaşamış bir kişi olduğunu ileri sürmektedir. Sadeleştirilmiş bir şekilde sunduğumuz ilk kitabının başındaki önsözde bu iddiasını okuyacaksınız. Yazarımız bu öyküleri o günlerde okuyucu katında çok beğeni gören Nick Carter, Nat Pinkerton gibi yabancı dildeki kahramanlara karşı yazdığını da açıkça belirtmektedir," diyor. Bu öykülerin polisiye niteliğinin yanında en güzel yanlarından biri ise kuşkusuz bol bol dönem İstanbul'undan ve özellikle de Beyoğlu ve çevresinden bahsediyor olması. Yazar İstanbul'u özellikle Beyoğlu'nu çok iyi tanıyor ve belli ki dönemin emniyet örgütünün işleyişini çok iyi biliyor. Erol Üyepazarcı, öykülerin bir polisiye olarak edebi niteliğini ise şu sözlerle anlatıyor: "Ebüssüreyya Sami'nin bir diğer özelliği ise muhakkak ki iyi bir polisiye roman okuyucusu olmasıdır. Okuduklarından edindikleriyle iyi bir kurgulama tekniğine sahiptir. Öykülerindeki asıl olayı çarpıcı bir şekilde sunarak, okuyucuyu ilk sayfalardan itibaren yakalamayı çok iyi becermektedir. Çoğu zaman olayın gelişimi bütün kitap boyunca aynı düzeyde olmasa da, döneminde yayınlanan onparalık öykülerin hiçbirinde rastlanmayan bir tutarlılık ve çekiciliği bütün öykülerinde sürdürebilmektedir. Öykülerinin formatı 'dime novels' türüne çok benzese de, yapıtlarının çoğu nitelikli bir geleneksel polisiye roman çizgisine yaklaşmaktadır. Bu nedenle özellikle bazı hikayelerini onparalık öykülerden daha çok gerçek bir polisiye roman gibi kabul etmek kanımızca yanlış bir değerlendirme olmayacaktır." Pekiyi Amanvermez Avni nasıl biri? Neden ona Osmanlı'nın Sherlock Holmes'ü deniyor? Bunda kuşkusuz karakterde gördüğümüz baskın bir esinlenmenin payı var. Kahramanımız; öykülerinde, kendi 'Doktor Watson'ı olan yardımcısı Arif ile birlikte Beyoğlu'ndaki Kazancı Yokuşu'nda iki katlı, üç odalı bir evde yaşıyor. Sütlü kahveyi ve kendi sardığı parmak kalınlığındaki sigaraları içmeyi seviyor. Fransızca, Rumca ve Ermenice biliyor. Evinin bir odası kıyafet değiştirme ve makyaj odası olup, bu odada küçük bir laboratuarı da var. Bu özelliklerin büyük olasılıkla Sherlock Holmes öykülerinin etkisi altında Ebüssüreyya Sami'nin yapıtlarına girdiği düşünülebilir. Kahramanımız Osmanlı'nın Sherlock Holmes'ü lakabına hak kazanmak için çok sık kıyafet değiştirmekte ve küçük laboratuarında bilimsel deneyler yaparak konuyu çözümlemeye çalışmaktadır. Yine Üyepazarcı'nın yorumuyla, Avni'nin öykündüğü Sherlock Holmes'ün aksine kadınlarla arasının iyi olduğunu da belirtelim. Bataklıktan kurtardığı ve aralarında bir gönül ilişkisi olduğunu sezinlediğimiz Levanten Karolin ve Rus kontesi Anna ile münasebetleri bunu kanıtlıyor. Öte yandan "Amanvermez Avni, döne- minde dilimize çevrilen benzer polisiye öykülerin kahramanları olan Nick Carter ve Nat Pinkerton'a göre çok daha inandırıcıdır," diyor Üyepazarcı "Hiçbir zaman alt edilemez bir süper kahraman değildir. Pekçok insani zaafı ve zayıflığı vardır. Örneğin dalgınlığından yararlanan düşmanları iki kez kendisini gemiden denize atacaklardır. Kendinden daha güçlü bir serseri, onu hareketsiz hale getirip eter koklatarak bayıltıp sokağa atacaktır. Mavi gözlü düşmanı zannederek karanlıkta bir kediyi öldürebilecek ve kendi kendisiyle alay edecektir. Avni, sonuçta deneyimli, aklı iyi çalışan, analitik bir çözümleme yeteneği olan bir detektiftir.Bütün bu nitelikleriyle ve bütün naifliğine karşın Ebüssüreyya Sami' nin bu öyküleri; Türk polisiye yazınında hem bir ilk olmanın önemini; hem de ilginç yaklaşımların parıltılarını taşımaktadır. Polisiye roman tekniği ile yerel renklerin kaynaştırılması bazı öykülerde üst düzeydedir ve polisiye romanların tuzu biberi olan 'ironi', bazı Amanvermez öykülerinde üst seviyededir."
GERÇEK HABERLERDEN FAYDALANMIŞ
Amanvermez Avni, sevimli olduğu kadar keskin zekasıyla da dikkat çeken bir karakter. Döneme göre hayli ileri bir teknolojiyi, örneğin küçük boy bir fotoğraf makinesini kullandığını da şahit oluyoruz. Ebüsüreyya Sami, belli ki dönemin Avrupalı popüler dedektif karakterlerinden bir hayli etkilenmiş, ancak yine de ortaya Osmanlı'ya özgü lezzetler taşıyan, yerli ve hayli orijinal bir karakter çıkarmayı da başarmış. Bu arada
Kamelya'nın Ölümü adlı öyküde de görüldüğü gibi zaman zaman döneme damgasını vuran gerçek haberlerden, çok konuşulan skandallardan da faydalanmış. Hikayede öyküsü anlatılan Pera'nın ünlü yosması Kamelya, gerçekten de 1890'lı yıllarda annesi, aşçısı ve köpeğiyle birlikte öldürülmüş. Ancak olayın gerçek failleri başkaymış. Ucu saraya kadar uzanan bir skandala da neden olan bu hayli karışık cinayet öyküsü, o dönem de çok uzun bir süre konuşulmuş. Amanvermez Avni'nin maceralarının anlatıldığı ilk ciltte beş öykü yer alıyor;
Yanmış Adam,
Kamelya'nın Ölümü,
Kanatlı Araba,
Kara Katil,
Körebe... Kısa bir süre sonra yayımlanacak ikinci ciltte de yine beş ayrı öykü yer alacak.