Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Tutkuların başkenti İstanbul

Alfa Yayınları hayırlı bir iş yaparak İstanbul aşığı İngiliz tarihçi Bettany Hughes’ın kentin üç dönemini (Bizans, Osmanlı, Cumhuriyet) anlatan incelemesini sıcağı sıcağına çevirerek, Türk kitapseverlerin beğenisine sundu. Tatlı tatlı anlattığı için 900 sayfa gözünüzü korkutmasın

İmparator Üçüncü Leon, MS 726'da Bizans için son derece radikal bir karar alır: Halkın yüce bir güç alanı meydana getirdiğine inandığı ikonaları yasaklar. Hz. İsa'nın ve azizlerin hayatını anlatan ikonlar artık yapılmayacak, var olanlar da kırılıp atılacaktır.
Asıl meselesi kiliseyle olan imparatorun görünürdeki gerekçesi, Santorini volkanının patlayarak Ege bölgesinde muazzam bir doğal felakete yol açmasıdır. "Görüyorsunuz işte," der imparator, "Evlerinize, dükkanlarınıza astığınız ikonalar hiçbir işe yaramadı." Yarım asırdan fazla sürecek olan ikonalara yönelik devlet terörü ciddi kargaşaya yol açar. Leon'dan sonra tahta geçen oğlu Beşinci Konstantin de aynı siyaseti sürdürürken 775'te ölür.
Konstantin'in genç eşi Kraliçe İrene, dul kalır kalmaz devletin politikasını tersine çevirir. 776'dan itibaren ikona kırıcılığı son bulur. Ancak kararın dini açıdan resmileşmesi için 787'de İznik'te toplanan Ekümenik Konsey'in olurunu beklemesi gerekir. İrene artık hem dindar halk, hem de kilise tarafından sevilmekte ve sayılmaktadır. Aradan bir 10 yıl daha geçmiş, bu arada oğlu büyümüş ve gözünü annesinin oturduğu tahta dikmiştir.
İktidar hırsı yıldızlara ulaşmış olan İrene (ki adı 'Barış' demektir) tam da Meryem Ana'nın Göğe Yükseliş Günü olan 15 Ağustos 797'de oğlunu önce saraya hapseder. Sonra gözlerine mil çektirir.
Kör etme işlemini, oğlunu doğurduğu yatak odasında yaptırdığı düşünülürse, bu olay Ortaçağ için bile kan dondurucudur.
Kraliçe'nin oğlu ardından tekneyle Prens Adaları'nın birine (Kınalı, Burgaz, Heybeli, Büyükada) atılır. Genç adam kısa bir süre sonra ölür.
Bu olaylar silsilesini 1967 doğumlu İngiliz tarihçi, yazar, radyo ve TV programcısı Bettany Hughes'un İstanbul: Üç Şehrin Hikayesi adlı kitabından öğreniyoruz.
Bizans İstanbul'u, Osmanlı İstanbul'u ve Cumhuriyet İstanbul'u... İstanbul delisi Hughes'un kitabı 900 sayfa. Ancak bunca yaprak gözünüzü korkutmasın. Çünkü yazar, 8 bin yıllık bir geçmişe sahip olan kentte yaşananları, başöğretmen edasıyla değil, adeta dedikoducu komşu üslubuyla anlatıyor.
Madem ilk örneği nahoş bir kanlı olaydan verdik, bir benzeriyle devam edelim: Frenklerin "Lepanto" dediği İnebahtı Deniz Savaşı, 1571'de yapılmıştı. Osmanlı donanmasını Kaptan-ı Derya Müezzinzade Ali Paşa yönetiyordu.
Savaş kaybedilmiş, Ali Paşa esir düşmüş, kesilen başı bir kargıya geçirilmişti. Üzerine 28 bin 900 altın harfle Allah'ın adı işlenmiş olan yeşil Hilafet Sancağı da düşmanın eline geçmişti.
Padişah Üçüncü Selim yenilgiyi öğrendiğinde adeta öfkeden kudurur. Kontrolünü yitirdiği o anlarda vahim bir emir verir: "Haremimdeki tüm Avrupalı kadınları toparlayıp Boğaz'da boğun." Emri eksiksiz yerine getirilir.
Harita ve resimlerle zenginleştirilmiş kitapta Cumhuriyet dönemine ilişkin şu olayı okuyoruz: Osmanlılar kentten söz ederken "Kostantiniye" derdi. Cumhuriyet yönetimi ise İstanbul kelimesini tercih etmişti.
28 Mart 1930 tarihinde çıkan Posta Hizmetleri Kanunu şöyle diyordu: "Bundan böyle Kostantinopolis yazan mektuplar iade edilecektir." Neticede İstanbul kelimesi de kökeni Grekçeydi ama 'İslam-bol'u çağrıştırdığı için daha Türk duruyordu.

***

Bu kitabı çevirseniz iyi olur

İnsanı diğer canlılardan ayırt edecek temel kavram hangisi? Hiç kuşku yok ki 'zeka' sayılmaz. Mesela "Biz zekiyiz, hayvanlar değil" dememiz imkansız. Üstelik zeki olanlar, sadece şempanze, köpek veya yunus gibi memeli hayvanlar da değil.
Şimdi sıkı durun: Ahtapotun gayet zeki ve karakter sahibi bir hayvan olduğunu biliyor muydunuz?
Son yıllarda ahtapotlar hakkında yazılan kitap ve makaleler artmış durumda. Büyük akvaryumlardan Meksika Körfezi'ne derinliklere dalarak ahtapotları inceleyen Sy Montgomery, The Soul of an Octopus (Bir Ahtapotun Ruhu) başlıklı kitabında, olayı sadece zeka değil, bir bilinç araştırmasına da götürmüş. Sy hanım sayesinde 'nazik' Athena, 'meraklı' Kali, 'oyuncu' Karma ile tanışıyoruz. Ahtapotların problem çözmekle kalmayıp insanlarla arkadaşlık ettiğini de öğreniyoruz. Velhasıl hem öğretici, hem de eğlenceli bir kitap bu... 2016'da basılmış. Vakit kaybetmeden çevrile!

***

Sahaftan bir inci

İlk ikisi bende vardı. Geçen gün sahaftan Selçuk Erdem'in Karikatürler-3 (Parantez) kitabını aldım. Baskı tarihini yazmamışlar ama etiketinde "1 milyon 500 bin" TL yazdığına göre Ocak 2005 öncesinde yayımlanmış olmalı. İstanbul'un fethine ilişkin bu şirin karikatür oradan...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA