Türkiye'de mutluyum. Kalbim tatminkar. Burada kökler derin ve sarsılmayacak bir gerçeğe bağlı. Bu, sevgi ve saygı içinde birliği savunan bir gerçek. Her zaman açıkça belli olmamakla birlikte, insan Türk toplumunun yapısına, kültürüne ve Türkiye'nin kucakladığı dine baktığında insanlığa duyulan sevgiyi görebilir ve bütün ülkeler için asıl mücadele budur. Türklerin insanlığa duydukları sevgiyi yaşama biçimlerini seviyorum.
Son romanınız, Aşka Dönüş'ün içeriğinden söz eder misiniz?
Aşka Dönüş, bir adamın, ışığa doğru yükselmek için nasıl içe yöneldiğini ve karanlığın içindeki her şeyi terk etmek zorunda kalışının öyküsünü anlatıyor.
İçe yöneldiğinde gördükleri ve kurtulmak zorunda oldukları onu şaşkınlığa düşürür ve aklı karışır. Başlangıç aşamasında, aile ve toplumun kendisine bağlı kalmayı dayattığı her şeyi bırakmasını gerektiren sancılı bir karar almak durumunda kalır. Yerleşik düzenini ve alışkın olduğu hayatı geride bırakıp, yüreğindeki sevginin gerçek manada olgunlaşıp yeşereceği, daha ruhani bir yaşama geçerken ve nihayetinde geçmiş yaşamının kabuğunu kırdıktan sonra önceki varoluşuna nispeten daha büyük bir şeye bağlı olarak bir nevi yeniden doğarken korkuya kapılmadığı söylenemez.
Değerlerini yitirmiş bir ailede parçalanmış bir adam olarak bu kabuğu kırma çabası hor görülür. İçinde yaşadığı toplumun değerlerini temsil eden kontrolcü bir eş ve kayınvalideden uzaklaşmasını takiben dünyevi başarılar elde etse de bunlar ona kafi gelmeyecektir. O kabuğu tamamen kırıp, yeniden doğabilmek ve başlangıçtaki rüyanın sonucuna ulaşmak ve yalnızca gerçek sevgi olarak adlandırılabilecek bir mertebeye ulaşmak için bunu da arkasında bırakması gerektiğinin bilincindedir.
Batı'nın romanda tasvir edilen toplumda yozlaşmasını ve Batı insanının yalnızlığını neye bağlıyorsunuz?
Batı'da demokrasinin, kişinin düşüncelerini karşıt görüş ve tartışma yaratma beklentisi içinde ifade etme süreci olduğunu duymuştum. İfade edilecek görüşün doğru yapıda aktarılması beklenir, bu da geçerli mekanizmaya uygun olarak yapılır. Günümüzde bu mekanizma 'politik geçerliliği' desteklemektedir ve bir ortamda sadece politik olarak doğru olan ifade edilebilmektedir. Batı toplumları, herhangi bir değerin bir diğeri kadar iyi olduğu anlayışının hakim olduğu göreciliğe değer vermeyi seçmiştir. Buna göre de, bir yaşam biçimi bir diğeri kadar değerlidir. Bir toplum bu tür göreceli düşünce biçimine değer verdiğinde o toplumda nihilizmin tohumlarının ekildiğini düşünüyorum. Hiçbir şeyin bir başka şeyden daha üstün veya değerli olarak net bir biçimde ortaya çıkması mümkün olamıyor.
Bunun bilgece bir düşünce tarzı olmadığını düşünüyorum. Örneğin, Kur'an böyle tefsir edilemez. O kitabın yazarı, bir yaşam biçiminin diğerine göre üstün olduğunu ve bir yolun diğer bir yola göre üstün olduğunu söyler. Dolayısıyla da görecelik yaratan veya politik olarak doğru olanla ilgilenen bir kitap değildir. Kendi ölçüleri onun için yeterli güvencedir ve doğruluğunun onaylanması için bir başkasının desteğine gereksinim duymaz. O ne Doğu, ne de Batı'dır, hem Doğu'nun, hem Batı'nın içindedir. Ancak, hangi toplumda olursa olsunlar, insanlar gerçeğe ulaşma çabaları içinde, gerçek bilgeliğin, ister iyi, ister kötü olsun, değişik düşüncelerin açıkça kabul gördüğü politik normların içinde olduğunu düşünebiliyorlar. Ya da, kişisel anlayışımıza göre bazı şeyler kabul görmeyebiliyor. Batı dünyası bir sınıf olarak, yaşamı her yönüyle ve açıkça sorgulamak açısından harika bir zemin olmuş olsa da sınav sonuçları hala mükemmel değildir ve asla da olmayacaktır. Bu dünyada, nerede olursak olalım, birbirimizle daima temas içinde olmamız ve neticede inandığımız şeyi ve neyi kabul edip, neyi etmediğimizi ifade etmemiz kaçınılmazdır. Bazı yerlerde benimsediğimiz düşünceleri daha açıkça ifade etmemiz de mümkün ancak benimsediğimiz düşünceler, her nerede olursak olalım ne Doğu, ne de Batı'ya değil, insanlığın ekseninde her yöne bakan bir gerçek tarafından görülebilmektedir.
Romanda baş karakterin hayatının akışını değiştiren yolculuğun gizemli son durağı olan Aspendos'un simgelediği unsurlardan biraz bahsedebilir misiniz?
Herkes kendi Aspendos'uyla yüzleşmeli. Ancak, oraya ulaşmak uğruna yapılan yolculuk hem ürkütücü hem keyifli olabilir. Ben kendi Aspendos'uma yaptığım yolculukta aslında her biri kendisi birer Aspendos olan pek çok istasyondan geçtim. Fakat her Aspendos beni bir sonraki Aspendos'a çıkarmıştır. Nefes aldığımız sürece bir sonraki Aspendos'un neye benzeyeceğini asla bilemeyiz. Taksim'e gitmenin değişik yolları olabileceği gibi Aspendos'a ulaşmanın da dünyadaki insan sayısı kadar çok yolu vardır. Ancak, bu yolda dikkatimizi dağıtan ve bizi Kadıköy veya Nişantaşı'na ya da başka bir yere sevk eden bir şey veya bir kişi her zaman çıkacaktır. Taksim'e gerçekten varmak isteyip, istemediğimizden emin olmak önemlidir. Size yolu anlatanın doğru anlattığını ya da sizi oraya götüren taksi şoförü ya da bir başkasının Taksim'e giden yolu gerçekten biliyor olması önemlidir. Aksi takdirde insan o şoförü bırakıp, yolculuğa yeni baştan başlamak zorunda kalır. Ne var ki ister kısa ister uzun sürsün, kişi Taksim/Aspendos'u gerçekten seviyorsa attığı her adım bu amaca yönelik bir adım olacaktır.
Romanda, bir yandan baş karakter bir rastlantı sonucunda New York'da giderek daha da tanınmış bir kişi haline gelirken, filim yıldızları, önemli iş adamları ve politikacılara göndermeler yapılıyor. Baş karakter, medyada giderek daha fazla yer aldıkça, toplumdaki rolü de bu süreçte izleyici rolünden daha aktif bir katılımcı rolüne dönüşüyor. Gerçeğe ve maneviyata ulaşma yolunda yapılan bu yolculukta bu karakterin toplumda medyaya yön verecek kadar aktif bir rol alması hakkında neler söylemek istersiniz?
Medya, kalemleriyle, bilgisayarlarıyla, harf, harf, kelime, kelime, çoğunlukla başkalarının üzerinde baskı oluşturmak amacı ile yazılar yazan kimselerden oluşuyor ve bu kişilerin yazılarıyla elde ettikleri güç başkalarının desteğine gereksinim duymaktadır. Aktörler, politikacılar ve tanınmış kişiler başkalarının desteğine gereksinim duyarlar. Bazen destekledikleri güç kendi içlerinde iyi bir yerde bulunur ve bu güç barış ve birliğin yaratılmasına katkıda bulunur. Bazen de bu gücün desteklediği güç bencil bir konumdadır ve çoğunluğu hiçe sayarak, kendisini destekleyenlerin ve belli bir azınlığın menfaati için huzur ve birliği destekleyenleri hapse gönderme ya da hatta öldürme yetkisi veren kanunların güvencesi altında karmaşa ve bölünmüşlüğün kol gezmesine sebep olur. Ancak bu her ne kadar derin ve karmaşık da bir konu olsa da bu dünyadaki sınıfta bize verilmiş bir ders konusudur. Bir ulusun cumhurbaşkanı olmak insanın kendisini tanımasından kolay bir şeydir. Fakat başkanlara ihtiyacımız vardır ve umarız ki onlar da kendilerini keşfetmek uğruna çaba göstermektedirler.
Bu romanınızda kullandığınız uslüp ve roman boyunca tekrar edilen diyalog bölümü hakkında neler söylemek istersiniz?
Sevdiğim şarkılarda çoğunlukla hoş bir melodinin tekrarlandığı, şarkının bütününü dinlemeye değer kılan ve dinledikçe bana bir tür neşe veren bir nakarat veya koro bölümü vardır. Bu romandaki tekrar kısmının bu tarz bir müzikal nakarat gibi olduğunu ve okuyucunun bu romanı bir tür neşe getiren bir şarkı gibi görebileceğini umuyorum.