HAYATIMIN BÜYÜK KISMI YALNIZ GEÇTİ
Şarkıyı yazan kadar yazdırana da bak derler; kim yazdırıyor size bu sözleri?
Benim herhalde en büyük özelliğim; duygularımı çok direkt, çok samimi, çok kolayca ama hisli bir şekilde aktarabilmek. Yani hiçbir zaman gerçekdışı şeylerde aramadım aşkı; insanların hep 'Ben de aynı şeyleri yaşadım, Rafet ne güzel ifade etmiş' demesini istedim. Sadece aşk değil; yalnızlık, kavga, mutsuzluk da insanı yazmaya teşvik ediyor. Ben bunların da hepsini yaşadım ama tabii hayatım bunlardan ibaret değildi.
Bugün hayatınıza baktığınızda ne görüyorsunuz peki?
Çok mutlu bir insan olduğumu görüyorum ve hep "46 yaşımdayım ve hayat beklediğimden fazlasını verdi" diyorum. Ailem oldu, çocuklarım oldu, şöhretim oldu, aşkların en iyisini yaşadım, ayrılıkların da en çilelisini yaşadım. Ama baktığım zaman hayatımın büyük bir kısmını yalnız geçirdiğimi görüyorum. Konserler için dünyanın dört bir yanına gidiyordum ama oralarda beni karşılayan hep yalnızlığımdı. Bu, aynı zamanda beni, müziğimi besleyen bir şeydi. Uçak seyahatlerimde yazdığım şarkı sözlerinin adı var, sayısı yok! Hatta aklımdan uçup giden büyük hitlerim de olmuştur.
O şarkılara çok yazık oldu desenize... Kaçırdığım, aklımdan uçup giden şarkılar, en az yaptığım hitlerim kadar vardır.
Artık bir eşiniz var; turnelerde eskisi gibi yalnızlığınızla baş başa kalmıyorsunuzdur sanırım...
Ceren, çocukların yanında olduğu için benimle gelemiyor. Bir de o, işteyken çok fazla yanımda olmayı tercih etmiyor, "Sen işini rahat yap" diyor. Gerçi ben gelmesini çok istiyorum ama benim yalnızken daha rahat olacağımı düşünüyor.
BENİ BIRAKIR AMA KIZLARI BIRAKMAZ
Peki, Ceren Hanım Almanya'da ne yapıyor? Gelen teklifleri neden hiç değerlendirmiyor?
Çok teklif geliyor, daha geçen gün yeni bir dizi teklifi geldi ama Ceren istemiyor. Aslında ben "Oynasana bir dizide" diyorum ama o benden daha mantıklı; "Sen mi bakacaksın çocuklara?" diyor. Susuyorum...
Ceren Hanım, annelik rolünü çok benimsemiş o zaman...
Evet, anne rolünü çok benimsedi ve çok sevdi. Bir de her ne olursa olsun kızları bırakamayacağını düşünüyor. Hatta bana "Belki seni bırakırım ama kızları asla bırakamam" diyor. Onların sorumluluğunu sonuna kadar taşıyacağını söylüyor.
ABLALARI EDVAN'I ÇOK SEVİYOR
4 yaşındaki oğlunuz Edvan, sizinle mi yaşıyor?
Yok, o annesiyle birlikte yaşıyor; bize 20 kilometre mesafede. Ama yılın yarısı bende, yarısı annesinde. Annesi de, ben de Edvan'a göre yaşıyoruz; kimde isterse onda kalıyor.
Ablalarıyla arası iyi mi?
Ooo süper! Edvan'ı çok seviyor ablaları. Geçen hafta sünnet oldu oğlum; bütün sülale onun başında mesken kurduk resmen. (Gülüyor)
EVLİYİZ VE KİMSEYİ İNANDIRMAMIZ GEREKMİYOR
Ceren Hanım alışabildi mi Almanya'ya?
Çok sevdi, hiç zorluk yaşamadı. Zaten Ceren bir ailesi olsun, bir aileyle birlikte yaşasın çok istiyordu. Bu onun en büyük hayaliydi diyebilirim. Mesela çocuklar seneye Londra'da okumak istiyor; Ceren Hanım da onlarla birlikte Londra'da yaşayacak. Ama çocuklar "Biz Türkiye'de yaşamak istiyoruz" derlerse, biz hayatımızı Türkiye'ye taşırız. Çünkü ben hayatımı hep çocuklarıma göre yaşadım.
Onlarla birlikte Londra'ya taşınacağına göre Ceren Hanım kızlarınızla çok iyi anlaşıyor demek ki. Oysa kızlarınızın Ceren Hanım'ı istemediği yazılmıştı...
Çok iyi anlaşıyorlar hem de! Dört yıl önce öyle şeyler yaşadık, ilk başlarda sıkıntılarımız oldu; aramızda gerginlik söz konusuydu ama şu anda abla-kardeş gibiler ve o kadar iyi geçiniyorlar ki, ben bile hayretler içindeyim. Ceren, her sabah 06.30'da kalkıp kızların sandviçlerini hazırlıyor, sonra onları okula bırakıyor.
Yoksa pabucunuz dama mı atıldı?
Yok, pabucum dama atılmadı; tam aksine ben çok mutlu oluyorum, içim çok rahat. İş için birkaç gün evde olmadığımda, onların aynı evde huzur içinde yaşadığını bilmek beni çok rahatlatıyor. Birlikte spora gidiyorlar, evde pasta-kek, resim yapıyorlar. Kızlar her şeylerini Ceren'le paylaşıyor. Ceren de onlarla son derece ilgili. Benim tahmin ettiğimin çok çok üzerinde, güzel, mutlu ve huzur dolu bir ailemiz oldu. Diyorum ya; hayat hep bir şekilde benim yüzüme gülüyor, şans hep benden yana.
'Ya kızlar Ceren'i benimsemezse' diye hiç korkmadınız mı?
Hayır, korkmadım; hatta Ceren'e hep "Kızlarım seni çok sevecek" dedim çünkü ben çocuklarımı tanıyorum. Kızlarım hemen, kolayca yeni insanlara kucak açan çocuklar değiller çünkü...
HASTA RUHLU OLMALARI LAZIM!
Geçtiğimiz aylarda aslında Ceren Hanım'la evlenmediğiniz, evliliğinizin kütüğe işlenmediği gibi haberler çıkmıştı. Nedir bu işin aslı?
Tabii ki evlendik, sadece bu işlemlerle uğraşmadık. Ben Alman vatandaşı, Ceren Türk vatandaşı olduğu için işlemler biraz yavaş sürüyor ama bence artık kütüğe de geçmiştir. Ama Ceren'le benim algılayamadığımız bir şey var; kim uğraşıyor bunlarla... Bu yaz Kenan (Doğulu) evlendi, Serdar (Ortaç) evlendi; kimse onlarla uğraşmadı, gidip bizim kütüğümüze varana kadar bakmışlar. Kim böyle bir şey yapar? Hasta ruhlu biri olması lazım.
Evlenmeniz neden inandırıcı gelmedi acaba?
Hiç bilmiyorum ama biz evliyiz, mutluyuz ve kimseyi de inandırmak zorunda değiliz açıkçası. Zaten benim hayatım müzikten ve özelimden ibaret. Müziğimde çizdiğim grafik, yıllar boyunca nedense özelimde de sürdü hep; özelimi hiç gizleyemedim. Bu da biraz yaşadıklarımdan ve yaşadığım insanlardan da kaynaklanıyor. Ben sussam, ikimiz sussak, başkaları susmuyor.
CEREN'İN BABASINA İNANIYORUM
Mesela Ceren Hanım'la ayrılık yaşadığınız dönemde, kayınpederiniz Atilla Kalpakarslan sizin için çok ağır cümleler kurmuştu. O cümleleri nasıl açıkladı size?
Gayet net bir şekilde "Benim kızım üzgündü, ben bunu kaldıramadım ve o cümleler sana kırgınlığımdı, isyanımdı" dedi. Ama yazılanlar kadar da sert cümleler sarf etmediğini, sözlerinin abartıldığını söyledi. Bunu aramızda çok rahatça çözdük. Sonuçta ben de kız babasıyım; onu anladım. Her ayrıldığımız dönemde kızının üzüntüsüne dayanamayıp o da çok üzülüyordu çünkü. Açıklaması bana inandırıcı geldi yani. Yaşanmasa daha iyiydi tabii çünkü biz Ceren'le birbirimizi hep seviyorduk ve günün birinde birlikte olacağımızı ben çok iyi biliyordum.
Bu kadar büyük bir sevgiye rağmen neden o ayrılıklar yaşanıyordu?
Her ilişkide inişler çıkışlar yaşanıyor; bizim de kendi içimizde anlaşamadığımız, tartıştığımız konular oluyordu. Biraz da ben çok kolay 'Gidersen git' diyebilen biriyim. Ceren de hiçbir lafın altında kalmadan her şeyini toplayıp gidebilecek bir insan. Sanırım ikimiz de çok kez kibrimize yenik düştük o dönemlerde ama birbirimizin kıymetini, birbirimiz olmadan mutlu olamayacağımızı da hemen anlıyorduk.
Peki, nasıl başladı bu aşk?
Atilla Bey'in Kıbrıs'ta düzenlediği bir ses yarışmasına ben jüri üyesi olarak katılmıştım. Ceren'i ilk kez orada gördüm; görüş o görüş. Hiç unutmam tarih 17 Ocak 2010'du. Bazen insan hayatı boyunca seveceği insanı bir görüşte anlar ya; ben de Ceren'i ilk gördüğümde "Rafet, hayatın boyunca seveceğin kadın işte karşında" dedim. Ve o düşünceyle yola çıktım. O dönem bir klip çekecektim; yakınlaşmak için kendisine klipte oynamasını teklif edeyim dedim. O yol bana çok basit gelmesine rağmen yine de teklif ettim ama o kabul etmedi. Ben "Yine de e-mail adresinizi alayım; şarkıyı, klibin hikayesini göndereyim" dedim. O da "Peki" dedi ve biz mailleşmeye başladık. Aylarca arkadaşça mailleştikten sonra başladı her şey. Hatta bir ara her şey çok arkadaşça gidiyor diye korkmaya başladım, 'Sen duygularını açıklayıncaya kadar başkası kapıp gidecek bu güzel kadını' dedim kendi kendime.
'İYİ Kİ BÖYLE OLDU BABA' DİYORLAR
Kızların anneleri Tuba Hanım'la (Altıntop) sorunlar halledildi mi?
Şu an için bir sorun yok. İstediği zaman çocuklarını görüyor; istediği zaman o geliyor, istediği zaman ben kızları götürüyorum. Benim bildiğim bir sıkıntı yok yani.
Ceren Hanım'ın kızlara annelik yapması Tuba Hanım'ı rahatsız eder mi?
İlk zamanlarda belki olabilir de, şu anda yoktur. Çünkü kızlarının mutluluğunu görüyordur. Sonuçta kızlar da çocuk değil; onlar da anneleriyle konuşuyordur, yaşadıklarını anlatıyorlardır. Kızlarım çok mutlu ve çok huzurlu. Hatta bana "İyi ki böyle oldu baba. Senin için de, bizim için de çok iyi oldu" diyorlar.
CEREN'LE DANS KURSUNA GİDİYORUZ
Ceren Hanım'ın Almanca'sı nasıl?
Almanca kursuna gidiyor, öğreniyor yavaş yavaş. Hatta birlikte dans kursuna başladık. Ceren baçatayı çok iyi biliyordu, ben de valsi ama şu an ikimiz de fox'u çok seviyoruz. Ben rock'n roll'u çok sevdiğim için son dönemde rock'n roll'a da sardık. Belki bir gün bir davette çıkar, birlikte dans ederiz. Ceren Hanım'ı ikna edebilirsem, bir klibimde de dans edebiliriz. Bir de satranca sardık; günde dört-beş parti atıyoruz.
Kim yeniyor peki?
Valla başa baş gidiyoruz şu sıralar. Başlarda ben yeniyordum, sanki ona hocalık yapıyor gibiydim ama Ceren Hanım artık baya bir geliştirdi satrancını.
KIZIMLA EUROVİSİON'A HAZIRIZ!
Bu yaz bir konserinizde kızınız Su sahneye çıkıp sizinle şarkı söylemişti. Baba-kız albüm yapma projeniz var mı?
Aslında biz kızımla Eurovision'a hazırlandık. Tabii Türkiye iki yıldır Eurovision'a katılmıyor ama bu yıl belki katılabilir diye bir duyum aldık. Eğer Türkiye katılacak olursa, biz de baba-kız yetkililere şarkımızı göndermek istiyoruz. İngilizce, çok güzel bir şarkı oldu. Böyle bir şeye kendimizi hazırladık.
Türkiye Eurovision'a katılmazsa o şarkıyı hiç dinleyemeyecek miyiz?
Onun kararını vermedik ama bir single yapmayız. Çünkü kızım kendisi İngilizce bir single yapmak istiyor. Amerika'da Beyonce gibi isimlere şarkılar yazan isimleri araştırıyor, onlarla irtibata geçmek istiyor şu sıralar. Çok inanıyor kendisine ve başaracağını söylüyor, "Baba benim kaderim de aynı senin gibi" diyor. Ben de Su'yu destekliyorum.