Ünlü İtalyan ressam Leonardo Da Vinci'nin yıllardır çözülmeye çalışılan en ünlü eseri Mona Lisa'nın şifresi gözlerinde çıktı. Kesin kimliği konusunda hala spekülasyonlar olan Mona Lisa'nın sağ göz bebeğinde L ve V harflerinin olduğu ortaya çıktı. Harfleri keşfeden İtalya Kültürel Miras Komitesi Başkanı Silvano Vincenti, bunun Da Vinci'nin baş harfleri olabileceğini de belirtiyor ancak ressamın neden böyle bir imza atma gereksinimi duyduğu sorusuna tatmin edici bir yanıt verilemiyor. ÖZEL BİR TEKNİKLE OKUNDU Normal gözle bakıldığında farkedilemeyen işaretler, özel bir büyütme tekniği ile ortaya çıkarıldı. Tabloda gizlenen bir başka sembol de arka tarafta yer alan köprünün kemeri üzerinde yer alıyor. Kemer üzerinde '72' ya da 'L2' yazıyor. Ancak bu harf ya da rakamların ne anlama geldiği konusunda elle tutulur bir bilgiye henüz ulaşılmış değil. 'SEMBOLLER RASTLANTI DEĞİL' MEZARI AÇILMAK İSTENİYOR MEZARI AÇILMAK İSTENİYOR MONA LİSA'NIN GÜLÜMSEMESİNDE DE SIR VAR Fransız Müzeleri Araştırma Merkezi ve Restorasyon Laboratuvarı ile Avrupa Sinkrotron Radyasyonu Tesisi'nin ortaklaşa yürüttüğü çalışmada bilim insanları Mona Lisa'nın 'buğulu' gülümsemesinin ardında ünlü ressamın parmaklarıyla tabloya sürdüğü aşırı derecede ince cam cilanın olduğunu belirledi. Röntgen ışınlarıyla yapılan incelemede araştırmacılar, sürülen cila ve boya tabakalarının yüzün farklı bölgelerinde değişen seviyelerde nasıl oluşturulduğunu görebildi. Farklı renkte boyalarla ustaca karıştırılmış, her biri insan saçından 50 kat ince 40 kat cilanın, Mona Lisa'ya belli belirsiz gülümseyişi veren hafif buğulu ve gölgeli etkiyi verdiği tespit edildi. Cilanın kuruması aylar aldığından esrarlı gülümseyişin oluşmasının da yıllar aldığı kaydedildi. Tabloya sürekli bakıldığında bu gülümseyişin kaybolduğu izlenimi oluşuyor. BUNLARDA DÜNYADAKİ 10 GİZEMLİ NESNE Alman arkeolog Wilhelm Konig tarafından 1938'de Irak’ın başkenti Bağdat’ın yakınlarında bulunan 2 bin yıllık pil, bilim adamlarını şaşkına düşürdü. Konig, 13 santimetre boyundaki toprak bir kabin içine monte edilmiş bir bakir silindir, onun etrafındaki demir çubuk ve testinin ağzını kapatan asfalttan oluşan bu nesneyi 'dünyanın en eski pili' olarak tanımladı. Pilin 2 volt enerji ürettiği saptanırken, 1800'lü yularda modern pili icat eden Alessandro Volta adli İtalyan kontunun da şöhretine gölge düştü. Bir nevi bilgisayar:1900 yılında Girit açıklarındaki bir batıkta araştırma yapan bilim adamları ilginç bir cisme rastladı. Tahta bir muhafazanın içine yerleştirilmiş bir dizi bronz dişliden oluşan bu garip nesnenin kasası, yüzeye çıkarıldığı anda dağıldı ve cihazın içindeki karmaşık yapı ortaya çıktı. Yapılan çalışmaların ardından, bu aygıtın Ay, Güneş ve diğer gezegenlerin konumlarını hesaplamak ve istendiği anda bunların pozisyonlarına yönelik tahminlerde bulunmak için geliştirildiği anlaşıldı. Gizemli kuru kafa: Maya dönemine ait 1000 yıllık bu kristal kuru kafa, tek bir blok kristal üzerine oyma olarak yapılmış. Nasıl yapıldığı hala anlaşılamayan kuru kafanın altından tutulan ışık, doğrudan göz çukurundan yansıyor. Bu teknolojinin bugün bile mümkün olmadığı söyleniyor. Alüminyumdan kemer tokası: M.S. 300'lü yıllarda ölen Çinli general Çoğu Çoğu’nun mezarında 1956 yılında bulunan kemerin tokası, yüzde 85 oranında alüminyumdan yapılmış. Ama doğada sadece bileşik olarak bulunan alimünyumun diğer maddelerden ayrıştırılarak tek bir madde olarak kullanılabilmesi ilk kez 19. yüzyılda mümkün olmuştu. 1000 yılda yapılan kent: Pasifik Okyanusu'ndaki Mikronezya adası yakınlarına kurulu antik Nan Madol kentinin inşası, M.Ö 200'de başladı ve 1000 yıl sürdü. 250 milyon tonluk dev bazalt bloklar kullanılarak yapılan bu kent, 100 yapay adayı kanallarla birbirine bağlıyor. Bu kadar bazaltın bölgeye nasıl getirildiği ise hâlâ sır. Uzaylılara iniş pisti: Peru'nun Pampa sahilindeki 450 kilometrekarelik alan üzerine çizili motifler, M.O. 300 üe M.S. 600 arasındaki dönemi kapsayan hayvan ve bitki şekillerini resmediyor. Nazca medeniyeti tarafından yapıldığı düşünülen bu garip motiflerin, uzaylılar için bir iniş pisti vazifesi gördüğü öne sürülüyor. Concorde'un atası: M.Ö 200'de yapıldığı sanılan bu nesne, 1898 yılında Mısır’da bir lahitte bulundu. Ancak gerçek uçaklar icat edilene kadar ne olduğu konusunda kimse bir fikir beyan edememişti. 1972'de arkeolog Halil Mesiha bunun bir model uçak olduğunu, mükemmel bir aerodinamiğinin bulunduğunu ve kanatlarının Concorde'u andırdığını iddia etti. Çekicin sırrı: Tahta sap ve demir tokmaktan oluşan bu çekiç, 1936'da Teksas'ta 400-500 milyon yıllık bir kayanın içine gömülü olarak bulundu. Modern bir aletin tarih öncesi bir kaya kütlesinin içine nasıl girdiği bir yana, çekiçte kullanılan demirin günümüz demirlerinden bile saf olması bilim adamlarını hayrete düşürdü. Harçsız taş set: Peru'nun Cusco bölgesindeki bir Irka kalesinin etrafını 360 metre boyunca zikzak yaparak saran 9 metrelik setlerin yapımında, tanesi 300 tona varan kireçtaşı blokları kullanılmış. Ancak hiç harç kullanılmamasına rağmen bu kayalar, arasına biçak bile sokulamayacak kadar mükemmel yerleştirilmiş.