Filimlerde, belgesellerde zaman zaman izlediğim buz oteller karşıma her çıktığında, 'Burada kalmak delilik' diye söylenirdim kendi kendime. Bu otelde kalanlar, 'Nasıl bir deneyim yaşadılar' diye dinlemek isterdim açıkçası. Kutuplarda, 70'inci paralelde izlenen Kuzey ışıklarının rengarenk görüntüleri her zaman ilgimi çekti. Böyle bir güzelliğe tanıklık edeceğim aklıma gelmezdi hiç. Bu hayalim Digiturk'ün başlattığı ve beş hafta süren 'Hayallerine dokun' kampanyasıyla gerçeğe dönüştü. Kampanyaya katılan 5 bin kişi hayallerini yazdı. Bunlar arasında 5 kişi hayallerini gerçekleştirme şansını yakaladı. Elmas Döner, 'Kutuplarda igloda (buz otel) kalmak' Gamze Baykal, 'Tokyo'da dünyaca ünlü manga stüdyolarını gezmek' Tufan Poyraz, 'Sevgilim ile Venedik tatiline çıkmak' Neriman Demirci, 'Norveç'te kutup ışıklarının fotoğraflarını çekmek' Şefik Mengutay Oral ise, 'Kazakistan ovalarında, gün doğumunda ata binmek' istiyorum dediler. 6 saatlik bir yolculuktan sonra Norveç'in Alta kasabasında bulunan Sorrisnıva Oteli'nde bulunan İgloo'da (buz otel) Kimya Mühendisi olan Zonguldak'lı Elmas Döner (26) ile Norveç'te, 'Hayallerine' ortak olup, yaşadığı deneyime tanıklık ettim... Kuzey ışıklarının rengarenk ahengi görsel bir şölen adeta... Zaman zaman oluşan ışıklar bizim kaldığımız geceye de damgasını vurdu. Heyecan, dorukta... NİHAYET OTELE GELDİK Önce 4 saatlik uçak yolculuğuyla Oslo'ya ardından 2 saat süren Kuzey'in son noktasında bulunan 20 bin nüfuslu Alta kasabasına gittik. Alta'da yaşam birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi sakin, sessiz ve huzurlu... Karla kaplı Alta'nın ortasında üç katlı büyükçe bir AVM var. Apartman ise yok denecek kadar az. Bağımsız villa tarzı evlerde yaşamını sürdüren Alta'lılar bu şirin kasabanın tüm güzelliklerini yaşıyor. Özel bir araçla şehre 20 kilometre uzaklıkta bulunan buz otele giderken yolda sık sık, 'Geyik çıkabilir' uyarı tabelaları görüyoruz. Ekipte, Elmas'la birlikte annesi Leyla Döner ile Dijitürk'ün Halkla İlişkilerini yapan desiBel Ajans'ın sahiplerinden Gökay Çako var. 4 kişiden oluşan, 'Hayalperestler' hava karardığı için etrafı fazla gözlemleme şansımız yok. Nihayet otele geldik. Heyecanlıyız... Güleryüzlü bir bayan görevli karşılıyor, ardından başlıyoruz soru sormaya. Hepimizin merak ettiği, İgloo'da nasıl bir atmosferin olduğu. Buz yatakta yatacağımızı biliyorduk sadece... BİR AYDA İNŞAA EDİLİYOR Görevlinin anlattığına göre her yıl Aralık ayında 30 işçiyle inşaasına başlanan otel, 6 Ocak'ta müşterilerine kapılarını açıyor. İlk başlarda 6 odada hizmet veren ülkenin ilk İgloo'su, şimdi 30 odaya çıkarılmış. Otelin girişinde ahşaptan yapılan küçük binada restaurant, sauna, soyunma kabinleri bulunyor. Görevli bize ilk önce, 'Eğer buz yatakta yatmaktan korkarsanız, bu koltukların üzerinde uyuyabilirsiniz' diyerek başka alternatifimizin olmadığını söylüyor. Şaşkınız... Görevliye, 'Yatak yok mu?' diye soruyoruz. Gülerek, 'Buz yataklar var' diyor. Eskimo evi tarzındaki bu özel otel 2 bin metrekare alan üzerine kurulmuş. Sorrısnıva'da yılın 5 ayı hizmet veren bu özel otelin Ren geyiği derisinden kaplanmış kapısından içerisine girdiğimizde soğuk ve keskin bir rüzgar vuruyor yüzüyüze. Duvarlar, sütunlar, çeşitli heykeller, farklı figürler hepsi buzdan... İgloo'nun zemini karla kaplı, soğuk ve buz gibi bir hava. İçeriyi gezerken bir de küçük şapel görüyorum. Dışarıda gördüğümüz şapellerden farksız. Meryem Ana heykeli, koltuklar, mumlar... BUZ OTELDE NİKAH İçeride her gördüğmüz yer bizi şaşkına çeviriyor. Otelin içindeki buz barda bulunan bardaklar, sandalyeler, servis tabaklar, bıçaklar, kaşıklar, pencereler, odalardaki plazmalar, sehpalar, avizeler, ışıklar, şömineler... Hepsi buzdan.... Dolaşırken küçük bir şapel görüyoruz... Burada evlenmek için Norveç başta olmak üzere farklı ülkelerden genç çiftler gelip nikah kıydırıyor, yeni doğan çocuklarını vaftiz ettiriyor... Törenleri izlemek isteyenler unutulmamış. Onlar için de buzdan kolduklar, oturma grupları düşünülmüş. İçeride sıcaklık -15. Termal kıyafetler, uyku tulumları ile bu sorunu çözeceğimizi düşünüyoruz. BUZ OTELDE YÜZÜM BUZ KESTİ Otelde biri balayı odası olmak üzere toplam 30 oda bulunuyor. Her odanın kapısında numarası yazılıyor. Odadan içeriye ren geyiği derisini kaldırarak giriyoruz. Sessizlik... Bu sessizliğin ortasında huzur... Klasik müzik, insanın ruhunu dinlendiriyor. Bu kadar güzelliğin arasında tek sorun buz gibi yataklarda, 'nasıl' sabahlayacağımız. Odalara girdiğimizde ilk tepki Elmas'tan geliyor. 'Anne ben burada yatamam' diyor. Arkasından gülerek, 'Ne hayalmiş be Elmas, başka bir şey isteseydin' diyorum. Saatler ilerliyor... Ekipte bulunan 4 kişi de birbirine bakıyor. Yorucu bir yolculuk geçirdiğimiz için hepimizin gözünden uyku akıyor. Sonunda Elmas ile annesi, 'Biz bir odada kalırız' diyor. Gökay ile ben de karşılıklı birer oda seçiyoruz. Termal kıyafetler, içlikler, polarlar, pantolonlar, montlar, eldivenler, şapkalarımızı giyiyoruz tek tek. Görevli bize uyku tulumlarını gösteriyor. Yüzümüz adeta buz kesiyor. Hala içimde, 'Burada kalamayız, uyku tutmaz' diye sayıklıyorum. Sonunda hepimiz uyku tulumlarımızı, birer battaniye alıp odalarımıza çekiliyoruz. KORKUDAN UYUDUM Buz yatağın üzerinde Ren geyiklerinin derilerinin olduğu yatağa yatıyoruz. Tulumun içine girip, eldivenlerimizi geçiriyoruz ellerimize. Sadece gözlerimiz açıkta. Yastık küçücük... Elmas, 'Erhan ağabey ben korkudan uyuyamıyorum' diyerek karşı odadan sesleniyor. Ardından Gökay, Elmas'ın annesi Leyla hanımda aynı dertten muzdarip. 'Donacağım' diye korkuyorum ve uyuyamıyorum. Sonunda kafamı yastığa koyup, uyumaya karar verdim. Ne kadar uyuduğumu bilmiyorum. Bin bir güçlükle kalkıp, tulumun içinden çıkıp, dışarıya atıyorum kendimi. Sabah olmuş... İlk ışıklar... Benim ardımdan Elmas ve annesi uyandı. Daha sonra Gökay... Gökay, 'Abi İstanbul'da olsa bu kadar rahat uyumazdım' diyor. Deliksizdi... Elmas'da aynı, 'Güzel uyudum' abi... Böylece hepimiz ilk başlardaki yersiz korkuyu yenmiştik. Rüya görüp görmediğimizi soruyoruz birbirimize. Elmas, 'Ben gördüm ama hatırlamıyorum' diyerek gülüyor... Kardan yapılmış garajlardan 50'nin üzerinde kar kayak aracını çalıştırıyor görevliler. Birazdan turist grubu gelip, onlarla yeni bir maceraya atılacaklar... Ertesi gün Alta'ya iniyoruz. Resimlere bakıp, 'Güzel bir anımız oldu' diyoruz birbirimize... BUZ KALIPLAR TORNE NEHRİ'NDEN Bu buz, traktör yardımıyla nehirden özel testerelerle kesilir. Böyle kazanılan 4 bin ton buz (2 tonluk bloklar) yazın özel buzhanelerde muhafaza ediliyor. Nisan ayı ortalarına kadar kalınan İgloo'da dış ortam sıcaklığı zaman zaman -30'lara kadar çıkıyor. Otelde genelde bir gece kalan misafirlere buz bardaklarda servisler yapılıyor... EN SICAK GÜNÜM OLDU Norveç'te hayalini gerçekleştiren Elmas Döner duygularını şöyle anlattı: 'Bembeyaz örtüyle gökyüzünün kesişimi olan 'ufuk çizgisi' olamaz diyordum. Muhteşem bir görüntü, havanın açık olması bizim şansımız oldu. Doğanın cömertliğinin yanı sıra insan elinin değdiği yapılara, yerleşime hayran kaldım. O kadar bilinçli bir yerleşim var ki; ayrıca yapılarının sunduğu görsel lezzet, müthiş, kendimizi film karelerinin içerisinde hissettik. Daha önce biri bana sıfırın altında bir sıcaklıkta uyuyacağımı söyleseydi sabaha uyanamayacağımı düşünürdüm. Giderken de aslında biraz çekinceliydik ama tabi Sorrisniva Hotel'in sunduğu imkanlarla kendimizi rahat hissetmezsek zorlamayız diye avunduk. Açıkçası biz çok üşürüz sanmıştık. Kar altında bu kadar uzun süre kalmama rağmen Norveç'te geçen en sıcak günümüz oldu iglo gecesi. Heyecanım Oslo - Alta uçağına daha binmeden başladı. Gittikçe yaklaşıyorum hayalime. Şirin yerleşimler sıcacık odalar ve arka kapıdan çıkarak varacağımız -4 derecelik iglo odaları... Muazzam... Hele o buzdan heykeller; içeriye kristal ve mavi bir görüntü veriyor. Hepsine ayrı ayrı dokundum. Bizim yaptığımız kardan adamı düşününce zaten hayran kalmamak elde değil ki. Otelin sunduğu yiyecekleri de es geçmemeliyim. Kahvaltısı ayrı bir şölen akşam yemeği ayrı. Balıklarının lezzetli olacağını bekliyorduk. Diğer yiyecekler de en az balıklar kadar iddialı ve harikaydılar. HAYALLERİ, BİZİM MUTLULUĞUMUZ OLDU Hayallerine Dokun kampanyası ile ilgili olarak Digiturk Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Çağrı Dönmez, 'Digiturk olarak sektördeki liderliğimizin en önemli dayanağı içerik sağlamadaki gücümüzün yanı sıra üyelerimize kendilerini daha özgür hissettikleri bir televizyon izleme deneyimi yaşatmak olduğuna inanıyoruz. 'Hayallerine dokun' sloganının çıkış noktasında da bu yaklaşım yer alıyor. Bu sloganımızdan yola çıkarak başlattığımız bu kampanyamız ile insanların en çok istedikleri şeyi diledikleri zaman gerçekleştirmelerini hedefledik. Digiturk olarak, üyelerimize, yeni ürünümüz Digiturk IQ ile içeriklerimizi diledikleri zaman ve diledikleri yerde izleme imkânı sunuyoruz. Bu kapsamda, onların hayallerini gerçekleştirmek bizim için büyük bir mutluluk' şeklinde konuştu.