Türkiye'de satılan her 100 otomobilden 66'sı ithal. Bu oran, diğer Avrupa ülkelerine göre oldukça yüksek. İthal otonun toplam pazardaki payının yüksek olması her dönemde eleştirilen bir konu. En son
eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, satışları canlandırmak için yürürlüğe alınan ÖTV indiriminin, ithal otonun payını artırdığından şikayet etmişti. Yeni
Bakan Mehmet Şimşek'in ne düşündüğünü bilmiyorum. Ancak Maliye'nin içinde Kemal Unakıtan gibi düşünen çok sayıda bürokrat olduğunu biliyorum. Onlara göre, dış ticaret açığının 'Günah Keçisi' ithal otomobiller.
Eleştirmek kolay ama, ithal otonun payının neden yüksek olduğunu kimse düşünmüyor. Aslında nedeni çok basit. Türkiye'de üretilen model ve onların versiyonlarının sayısı, ithal otolarla kıyaslandığında çok az. İthal otolar, tüketicilere yerli otolara göre daha fazla seçenek sunuyorlar. Bu yüzden de ithalatın payı yükseliyor.
Türkiye'de üretilen modellerin sayısı ve çeşitliliği artmadıkça, ithalatın payının düşmesini beklemek hayal olur.
Ticaride tam tersi
Ancak, hafif ticari araçlarda ise tam tersi yaşanıyor.
Bugün itibariyle satılan her 100 hafif ticari araçtan sadece 37'si ithal. Yani yerli hafif ticari araçlar, ithallerden daha çok satıyor. Bunun en önemli nedeni Türkiye'nin Avrupa'nın hafif ticari araç üretim üssü olması. Bu özellik pazardaki talep ve arz dengesini, yerli ticariler lehine değiştiriyor. Türk tüketiciler, yerli hafif ticari araçları tercih ederken, yerli ticari araç üreten otomotiv firmaları da, ürünlerinin yerli olmasının avantajını yaşıyor. Ancak, bu durum yıllar önce tam tersiydi. 1997 yılında hafif ticari araç pazarında
ithallerin payı yüzde 63 gibi yüksek bir orandı. Yıllar geçtikçe, ticari araç üretimine yönelik yatırımlar arttıkça bu oran da azalmaya başladı. 2000 yılında yüzde 50 olan ithal hafif ticari araç satış oranı 2008'de yüzde 47'e indi. 2009 Ocak-Temmuz döneminde ise yüzde 37'e geriledi.
Yerli otomobilde çeşitlilik artarsa, hafif ticari araçlarda görülen yerlilerin üstünlüğü otomobilde de yakalanır.