Toplantı uzun sürdü, dişçide randevum var, eve usta gelecekti diye birkaç kıtırla işi astığın günler var. Gidişata bir dur deme, nefes alma, kendinle olma ihtiyacındasın... Kalkıyorsun. Bir kahve. Ya da çay. Türk usulü. Ekmek üzerine peynir domates; ya da müsli, daha popüler. Bir kitaba dalmışsın bu aralar. Murathan Mungan - Aşkın Cep Defteri. Elinden bırakamıyorsun. Takside, metroda, bir lokantada geç kalmış arkadaşı beklerken çıkıyor çantanın içinden, devam ediyorsun kaldığın yerden. Okudukça daha da çok seviyorsun, eski aşkları anımsamanın hafifliğine kapılıyorsun... Öğle saatlerinde çıkıyorsun evden, acelen yok. Madem her günün sıradanlığını kırdım, mahallede de kalmayayım diyorsun, sessizlik, yürüyüş, kulağında Serge Gainsbourg-Couleur Cafe; üstüne Metronomy potporisi, Tarabya- Sarıyer arasında yürümeye başlıyorsun. Adımların, ruhunu besliyor. Şarkı bir kez daha değişiyor, I Put a Spell on You. Nina Simone versiyonu. Kaçınılmaz son, Set Balık'ta oluyor. Tepede güneş, masana ezme, soya soslu uskumru, limonlu lahana salatası, yoğurtlu köz biber teşrif ediyor ilk turda. Etraftakiler senin gibi, rutinden öğle yemeği izni alan reklamcılar, bankacılar, birkaç mimar, dört-beş kadınla dolmaya başlıyor. Kimse kahkaha atmıyor, bağırmıyor, diğeri ne giymiş diye tepeden başa süzmüyor. İkinci turda midye ve balık köftesi doluyor midene. Deniz kenarında bir oğlan, paten yapmaya çalışan arkadaşına sımsıkı sarılmış, düşmesin diye göz kulak oluyor. "Balık ne var?" diye soruyorsun. "Deniz levreği ya da çupra," diye yanıtlıyor garson. Yanında, bir tepsi kalkanı götürenlere "Arkadaş olabilir miyiz?" deme isteğini törpüleyerek, levrek diyorsun, rokayla iyi gider.
Not: Set Balık'ta kredi kartı geçmiyor, eski usul takas da olmadığı için mecburen para çekip de gitmek gerekecek. Haydar Aliyev Caddesi, 18 Tel: (0212) 262 0411
Aldım-verdim
Seyahat hazırlıklarının sadece bir otelde yer bulmak, üç restoran ayarlamak, tarihi yerlerden bize kim kaldı diye bakmak olmadığına inananlardan olduğum için cokgezenlerkulubu.com Brüksel- Amsterdam çıkartması öncesinde 'Truc Troc' isimli bir 'şey' buldum. Olay aslında basitçe bakıldığında bir sergi. Sanatçılar işlerini asıyor, izlemeye gelenler de para yerine değiş-tokuş yapmak istedikleri neyse, onu belirten notlar bırakıyor. Mesela Eric Adam tablosunu Knokke'de bir hafta tatil için, Marie Collard internet sitesinin yapımına yarasın diye, Migue Moran uçak biletleri ve elbiseler aşkına değiştirmiş. 1975'te başlamış, heykeltıraş Mon De Rijck'in liderleri arasında olduğu bu olay, 2009'da 20 binden fazla ziyaretçi çekmiş, 200'den fazla sanatçının işlerini sergilemiş. Bu yıl kaçırdık ama bir sonraki 2014'te. İstanbul'da da http://degistokussergi. tumblr.com ismiyle küçük çapta bir benzeri yapılmış; Sezin Aksoy, Zeynep Tosun, Sadi Güran, Kimse Bilmez parçasını en çok dinlenenler listemde her hafta bulduğum Mehmet Güreli gibi sanatçıların işlerini Aznavur Pasajı'nda sergilemiş olan bu tür girişimlerin hastası, destekçisi, yandaşıyız.
Haftaya buluşalım haftaya
24 Nisan Salı: Babylon'daki Lokal Anestezi'de özel konuk Özgür Çevik.
25 Nisan Çarşamba: 40 yıldır dillerden düşmeyen bestelerini ve 1960'lardan bu yana severek dinlediği yabancı hitleri yeni gurubuyla söylemek için Fuat Güner (MFÖ'nün F'si) Salon'da.
26 Nisan Perşembe: İspanyol ressam Francisco de Goya'nın yağlıboya ve gravürleri, 29 Temmuz'a kadar Pera Müzesi'nde.
27 Nisan Cuma: Şaşkın, şaşkın, koşar peşinden aşkın! "Şaşkın aslında işi başından aşkın!" diye bağırmak için Ghetto'ya. Kimin çıkacağını anladınız. Erkin Baba.