EŞİMLE, RÖPORTAJA GELDİĞİNDE TANIŞTIK
- Kitapları okuduğunda aileniz nasıl bir tepki verdi?
- Babam, ben ilk üçlemeyi bitirmeden vefat etti. Ama araştırmalarımı yaparken bana verdiği tavsiyelerle, kitabın yaratım sürecine büyük katkısı oldu. Eminim ki sonuçtan da memnun kalırdı. Ailemin geri kalanı da çok etkilendi. Eşim Luba'yla 20 yıldır evliyiz. 1991'de Kafkas Destanı'nın ilk romanı Rusçaya çevrildiğinde, Luba romanı okuyup, benimle röportaj yapmaya geldi ve böyle tanıştık. Kendisi o zamanlar Moskova'da gazeteciydi. İki oğlum da romanlarımı okumaktan çok mutlular. Köklerine dair bilgilerini, dinlediklerini bu kitaplarla tazeliyorlar.
- Çerkezlerin köklü bir kültürü var. Bu kültürü canlı tutmak için neler yapılıyor?
- Dünyanın en eski kültürlerinden birine sahibiz. Diasporadaki Çerkezler, bu kültürün yayılmasını ve devam etmesini sağlıyor. Örneğin dans kültürünü biliyorlar. Ayrıca Kafkaslardaki edebiyat, şiir, müzik onlar aracılığıyla yayılıyor. Kültürü canlı tutmanın önemli bir yolu da dili canlı tutmak. Diaspora Çerkezleri, dil öğrenimine çok önem veriyor. Gençlere dili mutlaka aktarmaya çalışıyorlar.
- Kitabınızın önsözünde 'Dünyada hiçbir topluluk yoktur ki, Çerkezler kadar acı çeksin,' diyorsunuz. Bu durumun en önemli nedenleri nedir sizce?
- 2 milyon Çerkez, 19. yüzyılda Çarlık Rusyası'ndan sürgün edildi. Çok acı çektiler. Binlercesi Karadeniz'i aşmaya çalışırken öldü ya da sefil oldu. Tüm bunlar ardında çok acı dolu ve duygusal bir tarih bırakıyor. Bir bu kadar Çerkez de anavatanından ayrılmak zorunda kaldı. Savaşın verdiği tüm acıları, vatanından ayrı olmak ikiye katlıyordu.
TÜRK KİMLİĞİYLE GURUR DUYUYORLAR
- Türkiye, Çerkezler için en büyük diaspora konumunda. Türkiye'nin Çerkezler açısından nasıl bir önemi var?
- Elbette, Çerkez diasporası dediğimiz zaman, büyük oranda Türkiye'den bahsediyoruz. Hepsi Türk vatandaşı olmaktan çok mutlu ve Türkiye'ye yürekten bağlılar. Ama bu durum onların Çerkez kimliklerine duydukları sevgi ve bağlılığı değiştirmiyor. Türkiye'deki Çerkezlerin çoğu 'Türküm!' demekten gurur duyuyor. Türkler ve Çerkezler arasındaki bu dostluğu devletin de desteklemesi önemli.
- Çerkezlerin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
- Çerkezler şu anda hangi ülkedelerse oraya büyük bağlılık duyuyorlar. Çünkü kendilerine ait bir ülkeleri yok. Ürdün ve İsrail arasındaki durum buna iyi bir örnek. Her iki taraftaki Çerkezler kendi kimliklerini koruyor ama kendilerini bulundukları ülkeye ait hissediyor. İki ülkenin arası her zaman iyi olmasa da... Bu durum Türkiye için de geçerli. Ülkenizdeki geçmişe bakarsanız, 1920'lerde Atatürk'ün destekçileri arasında çok sayıda Çerkez olduğunu görürsünüz. Bugün onlar halen vatandaş olarak aktifler. Çerkezlerin kendi kültürel aktiviteleri ve sosyal etkinlikleri var. Şu an onların ihtiyacı, kendilerini temsil edecek bir politik bir organizasyon olabilir. Bu Kürtlerin durumundan farklı olur. Ayrılıkçı bir politika olmaz yani. Çerkezler, Türk toplumunun parçası oldular.
ÇERKEZ ETHEM'İN HİKAYESİNİ FİLM YAPACAĞIM
- Yeni projeleriniz var mı?
- Şimdi Çerkez Memluklarının hikayesini araştırıyorum. Bu ayrıca bir TV dizisi de olabilir. Eşimle birlikte yönettiğimiz bir film şirketimiz var. 2010'da Çerkez filmine, 2011'de The Prisoner filmine başladık. Bu yıl da Facebook Romance adlı filmi tamamladık. 2013'te bu film vizyona girecek. Bir sonraki film projem ise Çerkez Ethem'in hayatını anlatan The Flying Cavalry olacak. Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı dönemini anlatacağım. Bu, Türkiye ile ilgili uluslararası bir proje. Türkiye'nin ilişkilerini, politik arka planı anlatan bir yapım olacak. Mustafa Kemal ve İsmet İnönü de filmde yer alacak. Şu an son sahneleri yazıyorum. Bunu bitirmek için de, birkaç aya kadar İstanbul'u ziyaret etmeyi planlıyorum.