BİR KÜRK İÇİN YALANLAR SÖYLEDİM
- Hep aldatılmışsınız. Sizi terk edenlerin çoğu da hep 'Buraya kadarmış,' demiş...
- Evet, öyle! Çok aldatıldım, ama kendimi çok aşağılamadım. Baktım ki kadın da olsaymışım aldatılacakmışım. Dünya güzeli annem de babam tarafından aldatıldı. Dünyanın en güzel artistleri de aldatılıyor. Aldatmak, erkek için olağan. Aşklarım, aldatılmaktan çok, yaşadığım ülkenin mahalle baskılarından bitti. Örneğin 17 yıl yaşadığım o büyük aşkı, belki ömrümüzün sonuna kadar beraber bitirecektik. Ama onun annesi balkona çıkıp 'Evleneceksin, 43 yaşındasın, torun istiyorum,' diye bağırdı. Ne oldu? Evlendi, ayrıldı, iki çocuğu oldu ve sonunda alkolik oldu. Hayatımdaki aşklarımı insanlar katletti. Milletçe inançları ve duyguları katlettiğimizi kabul etmeliyiz.
- Siz aldattınız mı?
- Evet. Beni her aldatanı, ertesi gün ilk önüme gelenle aldattım. Gençliğimde intikam almak, sonra da aldatmaya inanmadığım için aldatırdım. Yalan söyledim, beni sevmeyene o günkü menfaatlerim için 'Seni seviyorum,' dedim. Ben de gençliğimde bana alınan bir yüzük, bir kürk için kirpiklerimi savurup, gülücükler attım. Sütten çıkmış ak kaşık değilim. Zaten öbür âleme de kanatlar takıp, gideceğimi zannetmiyorum, ama insanlar beni yargılamadan önce kendini yargılamalı.
- Bir anda mı âşık olursunuz?
- Hiçbir aşkım zamanla başlamadı, elimi verdiğimde, göz göze geldiğimde başladı, ama uzun sürdü; 8, 12, 17 yıl. Ama hayatımda bir kez âşık oldum, 17 yıl sürdü ve hakikaten bir günde bitti. Sabah âşıktım, öğleden sonra buluştuğumuzda aşktan zerre kalmamıştı. Aşkım biteli 14 yıl oluyor. O aşkı, dinlediğim müziklerle yaşıyorum. Fakat o kişiyi ne istiyorum, ne de âşığım. Ben âşık olduğum devirlere âşığım. Diğer ilişkilerimde âşık değildim, seviyordum. En son yaşadığım ilişki de bana boyut atlattı! Çünkü sevmenin, sahip olmak olmadığını, beraberliğin hür olmak olduğunu ve bedensel ilişki bitse bile hâlâ sevebileceğimi gösterdi. Onun için aşk dediğimde, insanların 10 kez âşık olduğuna inanmıyorum. Çünkü aşk bir tutku.
- Şu aralar hayatınızda biri var mı?
- İçimde çok büyük bir aşk var, ama adını bilmiyorum. Çünkü her şeye o kadar âşığım ki; bir yaprağa, çiçeğe... Sevdiklerim var, ama hayatımda kimse yok. Gönül kapımı kapamadım, ama gönül kapımın kapısına ne yazdıysam, girmeye korkuyorlar. 'İnsansan gir!' diye bir şey yazabilir.
- Evlenmeyi düşünmüyor musunuz?
- Hayır. Bir imam, bir resmi nikahlı evlilik geçirdim. Artık diş fırçamın yanında bir başka diş fırçası istemiyorum. Sanırım doğduğum andan itibaren Allah'a âşığım. Suretlerde onu aramışım. Yaratana kavuşacağım gün, mutlu olacağım. Çünkü onu her yerde gördürmeye başladığınız dakikadan itibaren ve size çektirdiği acılara rağmen isyan etmiyorsanız, zaten aşk öyle bir şeydir.
TÜRKİYE, ÜÇÜNCÜ CİNSİN HAKKINA HAZIR DEĞİL
- Siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?
- Hayır, daha ülkem buna hazır değil, ama sivil siyaset yapabilirim. Resmi siyaset yapabilmem için daha çok zaman var. Meclis'e başörtülü milletvekili almaya bile hazır değilken, kulağı küpeli için nasıl hazır olsun? Ben onun için gay hakları için de savaşmıyorum; çünkü ülkemde insan hakları daha oturmadı. İnsan hakları oturduğu gün, üçüncü cinsin de haklarına bakabiliriz. Ama Hollanda ya da Amsterdam'da doğsaydım, çoktan siyasete girmiştim. Yoksa siyasete girerdim. Kültür bakanı olmak isterdim.
- Şu anki Türkiye'ye baktığınızda manzarayı nasıl görüyorsunuz?
- Çok daha ileride olduğunu görüyorum. Ben AK Parti hakkında konuştuğum zaman bana sinirleniyorlar. Fakat Atatürk'ten sonra bir rahmetli Turgut Özal çok büyük bir zarı yırttı, bir de bugün AK Parti. Yanlışları yok mu? Elbette var. Keşke daha az sinirli olabilse, bakanlarımız, kendi konularında daha dikkatli olsa.
- Türkiye'de muhafazakarlık artıyor mu?
- Hayır, artmıyor. Hatta Türkiye, yanlış anlatılmış demokrasiyle Batılılaşmaya özendirilmeye başkaldırdı. Aslında muhafazakar dediğimizde, geçmişte muhafaza etmemiz gerekenleri geri alıyoruz. Örf ve adetlerimizi muhafaza eden ve öyle yaşayan biriyim. Benim yeğenlerimin benim yanıma çat kapı gelebilmeleri hadleri değil. Hadi bir bayramda elimi öpmesinler bakayım!
BU KADAR YIL SAVAŞACAĞIMA, KEŞKE MANEVİYATIMA DÖNSEYDİM
- 'İstediğim şöhreti elde ettim, ama yalnızlığa varacağını bilememiştim,' diyorsunuz. Yalnız mısınız?
- Şöhreti elde ettim, ama 'Acaba değer miydi?' diye kendime soruyorum. 42 yıllık meslek hayatımda bunca yorgunluğa, gönlümün kırılmasına müsaade etmeye değer miydi? Hep derim: Allah, Cemil'i, Cemil de Cemil İpekçi'yi yarattı. Onun yerine belki de tombul, kitap okuyan, bir yerde çalışan Cemil İpekçi olarak kalsaydım daha huzurlu olurdum. Çünkü esas Cemil öyle bir Cemil'di. İnsanların beni beğenmesi, aldığım ödüller, ne oldu? Yaşarken onları görmedikten sonra gittikten sonra heykelimi dikseler ne olacak? Ölüm, yaşanası bir hakikattir. 'Gideceğimiz ana kadar verdiğimiz dünyevi savaşlar, acaba ne kadar kârlı?' diye de bugün geldiğim noktada düşünmeden edemiyorum.
- Cevabınız ne oluyor?
- Dünyevi olarak değer, ama manevi olarak değmezmiş. Bu kadar savaşacağıma, daha fazla maneviyatıma, iç dünyama dönseydim, çiçeklerimle, hayvanlarla beraber olsaydım, belki daha fazla şey öğrenerek bu dünyadan ayrılacaktım. Sevgim de bu kadar kirlenmeyecek, gönlüm bu kadar kırılmayacaktı. Cemil İpekçi'yi kirlettiler; tertemiz, billur gibi bir sevgisi vardı, ama bugün artık çok kirli bir gönlüm var. Çünkü gönlüme her giren kirli bırakıp çıktı; kırdılar ve kırdıklarını da fark etmediler bile. Bütün üzüntüm, o kirli ve kırık gönlü, bir daha temizlemeniz mümkün değil.
- Ya aşklarınız? Bir kısmını takip ettik, bazıları gizli saklı kaldı sanki...
- Dünyadan dolayı değil, ama ülkeden dolayı aşklarımın hepsi yasak aşklardı. Gençliğimde aşklarım yasakken daha sinirliydim. Sonra yasak aşkın sadece benimki olmadığını gördüm. Çünkü bu ülkede aşk yasak! Kadınların çektiği aşk ızdıraplarını görünce, kadın olmadığıma bin defa şükrettim. Eğer kadın olsaydım, bu ülkede çok daha ızdırap çekebilirdim. Allah, beni çok seviyormuş ki son dakikada kurtarmış (gülüyor).