Türkçeye
Dedikoducu Kız, olarak çevrilen
Gossip Girl'ü altı yıldır takip ediyoruz. Pekiyi normalde pek de sofistike tercihleri olan, Türk dizilerine, özellikle sosyal ortamlarda burun kıvıran, hatta 'televizyon bile izlemeyen' izleyici,
Gossip Girl'e neden sonuna kadar 'tahammül' etti, bağlandı? Cevap şıklarını, yakışıklı erkekler, kısa ve az da olsa yatak sahneleri ve bol öpüşme, farklı açılardan New York görüntüleri ve moda olarak sıralamak yanlış olmaz. Dizide kullanılan kostümler, 30-40 yaş arası kadınlara büyük anlamlar ifade eden ve şehirli kadının hayatına giyim konusunda pek çok yenilik, hatta terim sokan
Sex and The City dizisinden boşalan tahta
Gossip Girl'ü oturttu. Dizinin
Sex and The City ile kostüm kardeşliği tesadüf de sayılmaz. Çünkü GG'nin kostüm sorumlusu Eric Daman, işi mutfağında, yani
Sex and the City'nin efsane kostüm sorumlusu Patricia Field'in asistanlığını yaparak öğrendi. Her ne kadar
Fields gibi, tek bir dizi aracılığıyla Manolo Blahnik, Jimmy Choo gibi markaları dünyada fenomen haline getiremese,
Sex and the City dizisinin bitmesinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen hâlâ keskin bir Carie Bradshaw stili oturtamamış olsa da
Gossip Girl'de yeni tasarımcılara yer veren renkli bir palet oluşturmayı başardı. Karakterlerin risk almaktan uzak, zengin ve illa cilalı kostümleri, bir zaman sonra izleyici için sıradanlaşsa da,
Gossip Girl'ün kadın ve erkek modasına yön verdiği de bir gerçek. Chuck Bass'in mendilleri ve pantolon kesimleri, Serena'nın pırıltı ve seksi dantelleri, Blair'in alternatif döpyes kupları, diziden modacılara ve sokak modasına ilham veren parçalardan oldu. Kişisel tercihimi soracak olursanız, bence dizideki parti ve balo sahnelerinde Georgina Sparks'ın giydikleri eşsizdi.
Gossip Girl'ü özleyeceğim.