Lider olma güdüsünün, 'en ilkel'inden 'en uygar'ına bütün insanlarda var olduğunu ve nihayetinde vahşi doğada şiddeti kullanarak tabiatı dönüştürmede kim başarılı olursa onun lider olacağını anlatan
Lord of the Flies/ Sineklerin Tanrısı adlı romandaki Jack gibi kendine bir rakip arayan adam, 'primitif filozof' edasıyla ıssız adada haykırıyor: "Bu bir savaştır ve benim de bu savaş filmindeki rolüm sakat sinektir." Sinek metaforunun, o adada, Survivor ünlüleriyle gönüllülerinin içinde bulundukları ortamda ne kadar çok şey anlattığının ayırdında mı bilinmez. Ama her nasılsa sinek mecazını bulmuş. William Golding'in romanında diğer çocuk klanının lideri Ralph'e adayı dar eden Jack gibi hırslı ve çatışmacı. O çatışmacılığıyla ada koşullarında 'survive etmekte' zorlansa ve mağlup olsa da gösteriyi, BBG evini izler gibi izleyen milyonlar nezdinde büyük mağlubiyetinden bir zafer yarattı. (İkincilik, mağlubiyetlerin en ihtişamlısıdır.) Zaferin ganimeti de Nihat Doğan markası oldu. Türkiye popüler kültürünün, son dönemde hemen her alanda boy gösteren sembollerinden Nihat Doğan, bu aralar 'haberci' kisvesiyle karşımıza çıkıyor. İlkin Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez'in cenaze törenine gitti. Sosyal medya gazeteciliğinin hakkını vererek oradaki gelişmeleri ânı ânına paylaştı. Gazetelere yazı yazdı, televizyonlara konuk oldu. Türkiye'den hiçbir gazetecinin Chavez'in cenazesinde bulunmamasını, muhabirlerinden hesap soran genel yayın yönetmeni hassasiyetiyle eleştirdi. Derken bir sosyal medya muhabiri, 'celebrity soruşturmacı' olarak geleneksel medyacılara da ayar verdi. '5N 1K celebrity'si televizyoncuya, "Sen bile Chavez'in cenazesinin kalkmadığını, defnedilmediğini bilmiyorsan garibim Ahmet, Mehmet n'apsın," dedi mesela. Ardından Türkiye tarihinin en önemli Nevruz Bayramı kutlamalarından biri, belki de birincisi olmaya namzet kutlamaları izlemek üzere Diyarbakır'daki miting alanında yerini aldı. Nihat Doğan'ın, Türkiye'den gazeteci gitmemişken Venezuela'daki cenazede habercilik yapması yadırganmak şöyle dursun, takdire şayan bir şey. Ne de olsa multidisiplinerliğin artık patlama raddesine varacak ölçüde genişlediği bir 'postmodern geçişkenlik çağı'ndayız. Teknik anlamda Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük romancısı olan Nobelli yazarımız -sanki çok ihtiyacı varmış gibi- dünyanın doğu bölgelerinde; gözlerini, oryantalistçe kıstığı vizöründen bakarak çektiği fotoğraflar ve Facebook paylaşımı seviyesinde yazdığı metinlerle birinci sayfalarda arz-ı endam eyliyor. Twitter'da yaklaşık 300 bin takipçisi olan Nihat Doğan da 'sosyal medya gazetecisi' kisvesiyle medya organlarındaki bütün gazetecileri atlatarak olay yerine gidiyor ve ülkesine haber geçiyor. Sizce hangisi daha iyi yayıncılık? Üç Boyutlu Portre'nin bu haftaki konuğu Nihat Doğan, 5 Mayıs 1977 doğumlu. İstanbul'da doğmuş, ama Muş'un 'Kurmanc'larından... 'Gösteri âlemi'ne 1994 yılında Türk Halk Müziği 'sanatçısı' (!) olarak girdi. Sonuncusunun adı
1071 olan 10 albüm çıkardı. Bu albümde Türk-Kürt kardeşliğine vurgu yapıyor. Bir Kürt kökenli olarak yeni Türkiye'de Kürtlerin de yer alacağını öngörmesinde şaşılacak bir şey yok. Ama mesela demokrasiyi ne derece içselleştirdiği tartışılır.
HAYATI STRATEJİ OLMUŞ!
Sırf kitap yazdığı için cezaevine konulan gazeteci Ahmet Şık'ın kitabı hakkında "Şimdi yayınlanabilir, ama o dönem toplatılması doğruydu," diyebiliyor. Hadi yeterince demokrat değil, engellenen her fikrin ve her kesimin, nihayetinde kazanacağını anlayacak kadar ilmi siyaset bilse ve stratejik düşünebilse bari. Öyle ya, Survivor Adası'nda "Biz desen, zaten bizim hayatımız strateji olmuş," demeyi biliyor. Nihat Doğan'ın medyada ve toplumda karşılık bulmasının sebebi, ortalama Türkiye insanına ziyadesiyle hitap eden bir figür olması. Felsefeden anladığını ileri sürüyor, ama doğru düzgün kitap okumamış. Ve bir 'kitapsız bilen' olarak Türkiye insanının en sık yaptığı şeyi yapıyor, okumadan yorumluyor. Cebi boş değil, ama fukaranın halinden de anlıyor. Sosyolojik olarak öteki, ama bir celebrity olduğu için 'seçkinler kulübü'ne de bir parça üye. Yola şarkıcı olarak çıktı, ama şimdi sosyal medya habercisi. Sözüm ona tevazusunu göstermek için 'biz'li konuşuyor, "Kibir bizim mahalleye uğramadı, uğratmayız," diyor ama "Ha Nihat Doğan realitesinin önünde durmuşsun, ha tsunaminin..." diyecek kadar da narsist. Ortalama bir insan, ama kendini lider veya dâhi zannediyor. Etnik olarak Kürt, ama siyaseten Türk ve Türkiyeli. Seküler yaşıyor, ama kendini 'muhafazakâr demokrat' olarak tanımlıyor. Ezcümle Türkiye insanının bütün çelişkilerini doğal olarak bünyesinde barındırıyor. Bu topraklarda şöhrete ulaşmaya yardımcı olacak bir bileşim... Ve teorisini bilmese de genlerinde siyaseti kısmen okumak var. Dolayısıyla önümüzdeki dönemlerde 'hayatta kalabilecek'. Ve böylelikle yeni Türkiye'nin survivor'ı olacak.
AŞKLARIYLA DEĞİL, FİKİRLERİYLE VE EYLEMLERİYLE GÜNDEMDE!
Nihat Doğan, siyasete ilgili bir magazin figürü. Ama siyasi öngörülerinin pek yerinde olduğu söylenemez. Kamuoyunu 'çözüm süreci'ne hazırlama konusunda yararlı olduğu öne sürülebilecek İmralı sızıntısının 'fena' olduğunu söylemişti. Gerçi koskoca yazarlar bile sızmayı felaket olarak gördüler, Doğan ne yapsın? Neyse ki Nevruz Bayramı -Allah nazardan saklasın- barış umuduyla coşku içinde kutlandı da sızmanın, 'çözüm süreci'ni sekteye uğratmadığı görülmüş oldu. Nihat Doğan'ın ilginç bir özelliği de diğer celebrityler gibi aşklarıyla değil, aforizmaları ve fikirleriyle gündeme gelmesi(!) Seda Sayan'la ilişkisinden bu tarafa sadece Didem Uzel'le birlikte oldu. Özel hayatıyla gündemde olmaması bile onu yeterince özgünleştiriyor. Ancak sırf muadillerinden farklı olarak siyasetle ilgileniyor diye ona düşünür muamelesi yapacak da değiliz.