DEMİREL'E KADAR ÇIKTIM
'Stat çöker,' dediler ama ...
"İnönü Stadyumu'nu konser için kiralamam gerek, ama kiralamıyorlar. O dönemler Spor İl Müdürü Sabri Sadıklar'dı. İki yıl kapısını aşındırdım. 'Stat çökecek,' dedi. 'Neden çöksün? Bütün dünyada yapılıyor. Bak İzmir'de de yaptık,' dedim. 'Stadın altından su kanalları geçiyor,' dedi. O zaman stadyumu vermek istemediğini anladım. Daha sonra hükümet değişti. Süleyman Demirel başbakan oldu. Sayın Demirel de benim komşumdu. Demirel'in özel kalemini aradım, görüşmek istediğimi söyledim, randevu verdiler, Ankara'ya gittim. 'Sayın Başbakanım, konser düzenlemek istiyorum,' dedim. Dünyadaki diğer örneklerini anlattım. 'Michael Jackson'ı getireceğim. Bürokratınız yıkılacak diye stadı vermiyor. Siz mühendissiniz, bunun hesabı kitabı vardır,' dedim. 'Neden çöksün ki stat?' dedi. Dönemin Gençlik ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Yılmaz'ı aradı 'Ahmet San'ı yolluyorum sana, bir meselesi var, onu çöz,' dedi. İstanbul'a döndüm. Bakan Mehmet Ali Yılmaz evinde randevu verdi. Bir gittim ki suratından düşen bin parça. Eve girer girmez 'Vermiyorum,' dedi. Nutkum tutuldu. 'Başka yol kalmadı' diye düşündüm. İki senelik çalışmam film şeridi gibi gözümün önünden geçmeye başladı."
Telefonda Bürokrata Azar
"Bakan Yılmaz 'Sen beni nasıl Başbakan'a şikayet edersin?' dedi. Neyse ki Bakanın eşi 'Mehmet Ali, üzmesene çocuğu,' diye söze girdi. Bakan da gülmeye başladı, 'Ne gerek vardı başbakana kadar gitmeye?' dedi. Ben de bütün yolları denediğimi anlattım. 'Size gelseydim, siz de hayır deseydiniz, sizi de aşıp başbakana gidemezdim,' dedim. 'Zaten komşum, büyüğüm, başka meseleler de vardı,' diye de geveledim biraz. O da Sabri Sadıklar'ı aradı. 'Ahmet San gelecek, stadı kirala,' dedi. Sadıklar telefonda bir şeyler anlatmaya başladı. Bakan Yılmaz, 'Şimdi gelir, seni döverim. Ben mühendisim, bana mı anlatıyorsun? Aptal bürokratlık yapma,' deyip kapattı telefonu! Böylece İnönü Stadyumu meselesi de zorlukların ardından çözülmüş oldu."
Bir söz için yargılandım
"Konserler için çim saha kaplaması bulmakta çok zorlandım. 'Sipariş vereyim,' dedim, 'Bir sene beklersiniz,' dediler. Kopenhag'da buldum en son. Gittim, sıkıştırdım. Peş peşe üç konserim vardı. Bir aylık kiraladım malzemeyi, git-gel iki ay etti. Kopenhag Stadyumu'nun da programına uydu. Tam son konserden sonra dönemin İKSV Genel Müdür Yardımcısı Görgün Taner, 'Scorpions konserimiz var. Çim saha kaplaması lazım. Bize verir misin lütfen?' dedi. Rahmetli Nejat Eczacıbaşı, ben anlaştıktan sonra Madonna'ya teklif vererek beni çok üzmüştü. 750 bin dolardan 1.5 milyon dolara çıkmak zorunda kalmıştım. Ama 'Boşver,' dedim, İKSV de önemli bir kuruluş. Görgün Taner, Kopenhag Stadyumu'nun yetkilileri ve gümrük müşavirleriyle görüştü, malzemeleri aldı. Fakat Taner'in de, gümrük müşavirlerinin de atladığı bir nokta olmuş. O yıllarda getirttiğin malzemeyi ülkeye sokarken, '30 gün içerisinde çıkaracağım,' diye taahhütte bulunuyordunuz. Ben de yığınla belge imzalarken, bu belgeyi de yanlışlıkla imzalamışım. Malzemeler de Scorpions konseri nedeniyle beş gün geç girdi gümrüğe. Malzemelere el koydular. Ben üç buçuk yıl, Ağır Ceza'da toplu kaçakçılıktan yargılandım. Kopenhag Stadyumu da bana 4 milyon dolarlık tazminat davası açtı. İş çığrından çıktı."
Sektörün önünü açtım
"O dönem Cem Özer çok popüler. TV programında anlattım derdimi, Cavit Çağlar bağlandı 'Ben çözeceğim o işi,' dedi. Neticede sigorta priminin haricinde bir o kadar da Kopenhag Stadyumu'na verdim. Seyahatlerle, çıkan vergilerle, İKSV'ye verdiğim bir söz nedeniyle dönemin 1 milyon dolarına mal oldu bana. Bir de iki yıllık eşek eziyeti... Şimdi gülüyorum, ama o dönem beni maddi ve manevi olarak çok yordu. Fakat tüm bu zorluklara rağmen 'İyi ki uğraşmışım,' diyorum. Bir sektörün önünü açtım."
MİCHAEL JACKSON'LA 1991'DE ANLAŞTIM
İlk konser Afrika için
"Türkiye'de ilk stadyum konserini 1986'da, Afrika'daki yoksullar için İzmir Atatürk Stadyumu'nda gerçekleştirdik. Bu konserin ardından, artık bir dünya starını Türkiye'ye getirmem gerektiğinin farkına vardım. 1991'de Michael Jackson ile anlaşmıştım. Bu konseri İnönü Stadyumu'nda yapmak istiyordum. Çünkü en güzel ve en merkezi stadyum oydu."
İkna etmek zor oldu
"Michael Jackson'ı ikna etmek çok zordu. Neredeyse iki yıl sürdü uğraşlarım. İlk randevuyu alan Julio Iglesias'tı. Fakat daha randevuyu almadan, ben, Los Angeles'ta Michael Jackson'ın ofisinin bulunduğu plazada ofis tuttum. Kart bastırdım. Randevuya gidip, kartımı verdiğim zaman Michael Jackson şaşırdı 'Senin burada ofisin mi var?' dedi. Çok ısrarcıydım."
Bir taşla iki kuş
"1992'deki konser Jackson hastalandığı için iptal oldu. Ardından birçok söylenti çıktı. 'Bilet satamadı,' dediler, 'Bilet paralarını repoya yatırdı,' diyen bile oldu. Baktım ki mesleğimi yapabilmem için Michael Jackson'ın Türkiye'ye gelmesi şart. Los Angeles'a en az yedi-sekiz kez gittim. En sonunda Michael Jackson da teslim oldu. O dönem Madonna da beş konserlik bir turnedeydi. 'Ben teknik malzemeyi Madonna ile birlikte planlayayım, konserleri 15 gün arayla yapalım,' dedim. Her şeyi planladım. Michael Jackson ile Madonna konserleri peş peşe gerçekleşince de 'Tamam,' dedim. Ardından da Metallica, Elton John, Bon Jovi, Guns N' Roses... Zaten o sene 20. yılımdı, stadyum konseri nasıl yapılır, göstermek istedim."