Serra olduğumda, karnıma sancı giriyor
- Fettanlık halinizi ilk keşfeden kimdi?
- Şu anda Öyle bir Geçer Zaman ki dizisini çeken Zeynep Günaytan. O benim içimdeki fettan kadını ortaya çıkardı.
- Ailenin saf ve masum kızındansa fettan oynamak daha iyi mi geldi size?
- Kariyerime böyle başladığım için, saf ve masum kız tarafını bilmiyorum açıkcası. Aslında fettan olma konusunda biraz zorlandım, gözlemim azdı. Bir kadının kocasını baştan çıkaran, 23-24 yaşında bir kadın. Ama bir şey oluyor ve biraz üzerine düşününce, senaryoyu yazanlar da sana yardım edince, içinden bir şekilde fettanlık çıkıyor.
- Her kadının içinde var aslında...
- Var, olmaz mı? Hepimizin içinde bir fettan kadın var. Küçük kıskançlıklarımızı büyütürüz, sevgilimizi kıskanabiliriz. Bu kıskançlık için saçma şeyler yapabiliriz. Kız çocukları bunları küçük yaşlarda öğrenmeye başlıyor ya da içlerinde var. Erkek çocukları biraz daha saf kalıyor ama kız çocuklarının içinde farklı bir şey var.
- Bu roller daha gerçek geliyor bana...
- Biraz daha dürüst geliyorlardır size. Gündelik hayatımızda içimizdeki fettanlığı ya da kötüğülü belli etmeyiz. Gözümüzden hissedilir, kalbimizden geçer ama belli etmeyiz. Ama bunu bir dizide ya da filmde gördüğümüz zaman, o kişinin davranışları için 'İşte bu benim,' deriz. Ama yine de itiraf etmeyiz. Yani ortalıkta Serra gibi bir sürü kadın var ama belli etmiyorlar.
- Bir oyuncuya hangi özelliğinden dolayı fettan kadın rolü gelir?
- Tipten sanırım. Bence bu Yeşilçam'dan bugüne gelen bir algı. Yeşilçam'da Suzan Avcı'yı ve 'kötü kadın' imajını düşünün. Sarışın, vamp olan kadın kötüdür. Bu algı zamanla kırıldı ama etkileri sürüyor. Karadayı'da keskin kötüler yok. O dizide kötülerin içinde bir de iyi var. Her biri ayrı bir karakter. Yazan böyle iyi yazdığı zaman kötü alışageldiğimiz kötü kalıbından çıkıyor karakter. Zaman zaman o kötüye hak veriyoruz, izlerken. Ben Karadayı'daki rolümle kadınlar tarafından sevilmeyeceğimi zannederken en çok kadınlardan destek gördüm.
- Çok ilginç. Ben, erkekler size bayılıyor sanıyordum...
- Evet, erkekler de çok seviyor o ayrı (gülüyor). Ama kadınlar da sevdi. İçlerinde Serra'dan bir şey buluyorlar.
- Nedir fettan kadın olmanın sırrı?
- Böyle bir sırrı var mıdır bilmiyorum, ama kamera karşısında, oyunculuk anlamında o hale geçişim ilginç oluyor. Sette iki dakika içinde Aslı'dan çıkıp Serra olmam gerekiyor. Ben bulunduğum alanda, o kıyafet ve saçlar hazırlandıktan sonra aynaya bakıyorum, korku filmleri sahnelerindeki gibi içime Serra kaçıyor. Ve koridorda volta atıyorum. Ondan sonra oynuyorum. Serra içime girdiğinde, yapıyor zaten yapacağını. Şöyle bir durum değil yani; bu sahnede hafif gözlerimi kısayım, vamp vamp bakayım, fettan olurum durumu değil. Sırtım kasılıp, karnım sancıyor o kıskançlıktan, onu kalbimde hissetmediğim sürece o fettan hâl çıkmıyor.
Yetkin hiç torpil geçmez
- Özel hayatınıza vakit ayırabiliyor musunuz?
- Erkek arkadaşım Yetkin Dikinciler de bir oyuncu olduğu için anlıyor bu hâlleri.
- Ne zamandır birliktesiniz?
- Üç yıldır. Ama onu tanıdığım ilk gün ezelden beri tanıyormuş gibi hissediyorum. Biz aynı dizide rol aldık ama o dönem sevgili olmadık, dizi aşkı değil bizimki. Sonra bir tiyatro projesi Yetkin aracılığıyla bana geldi. Birlikte metni okuduk ve çok iyi arkadaş olduk. Birbirimize çok iyi geldik o dönem. Baktık ki bazı şeylere birlikte üzülüyoruz, birlikte gülüyoruz. Arkadaşlıktan sevgililiğe çok iyi bir geçiş süreci oldu.
- Çok da iyi bir oyuncu. Sizi izleyip kritik yapar mı?
- İkimizde bunu yapıyoruz. Ama bugüne kadar kötü bir şey demedi, hep övgü aldım ondan. Yektin'in bana en büyük destiği, onun övgü dolu sözleri. Hiç de torpil geçmez aslında.
- Pek ortalarda görünmüyorsunuz...
- Aslında Cihangir'de yaşıyoruz. Bakkala, manava iniyoruz ama o 'görünmek' adına yapılan şeylerle pek işimiz olmuyor.
Oyunculuk sadece hevesle yapılacak iş değil, çok istemelisiniz
- Bir kadın oyuncu 30 yaşını geçince, hemen anne rolleri gelmeye başlıyor. Bu sizi üzer mi? Siz de 32 yaşındasınız.
- Bence doğru cast'ı yapan insan için, hayalindeki kadını arayan yapımcı için 30'muş, 35'miş fark etmiyor. Ben 32 gibi görünmüyorum, bunu da biliyorum. Hikayenin genelinde benim yanımda üç çocuk sırıtmıyorsa, 'Aaaa bana anne rolü geldi,' diye üzülmem.
- Sizin tipinizi bu rolde sevdiler, bundan sonra hep böyle roller gelirse rahatsız olur musunuz?
- Bir oyuncunun en büyük arzusu farklı şeyleri denemektir. Bir şeyi tutturdum, bununla yürürüm diye düşünmüyorum. Ben Serra'yı okuduğumda, da, bu baştan çıkaran, fettan bir kadın, demedim. Gelen projeyi seversem, aynı tipte bir rolü yine oynarım.
- Karadayı bir dönüm noktası mı sizin için?
- Ben dönüm noktalarına, açık kapılara inanmıyorum. Karadayı iyi bir sezon geçirdiğim bir iş. 'Bununla patlama yaparım,' hissinde değilim. Bu zamana kadar şanssızlıklarım oldu. 'Aynı rol gelirse kabul etmem,' diye burun kıvıracak halim yok. Böyle bir realite yok, binlerce insanla yarışıyoruz sektörde.
- Sette en iyi kimlerle anlaşıyorsunuz?
- Yurdaer Okur'la, Erkan Avcı'yla çok iyiyiz. Çünkü daha çok onlarla sahnelerim var. Hiç görmediğim oyuncu yok, çünkü gecelerde bir araya geliyoruz. Çok kalabalık bir ekibiz. Karadayı'yı oluşturan ana karakterlerin yanı sıra alt karakterler de çok güçlü.
- Oyunculuktan para kazanabildiniz mi?
- Tabii ki kazandım, ama kazanmadığım dönemler de oldu. Bankada para biriktiremiyorum, o kesin. Bu meslek heves edilecek bir iş değil, çok istemelisiniz. Star olmak daha kolay, oyuncu olmak çok zor. Star olduğunuzda hayat orada güzel.
Bana en çok Turgut'u soruyor, ona kızıyorlar
- Tanıyan çıkıyor mu sokakta?
- Çok. Bana en çok Turgut'u soruyorlar. Çok kızıyorlar Turgut'a. Halbuki Turgut'u canlandıran Yurdaer Okur'u bir görseler, ne kadar tatlı, dünya iyisi biri.
- Karadayı'nın izleyicisi erkek sanırım. Sizin gibi feminen birinin, izleyici kitlesi erkek olan dizide olması gerekiyordu sanırım...
- Ben de böyle düşünüyorum. Çünkü Ay Yapım çok uzun bir cast dönemi geçirdi bu dizi için. Benim ilk görüşmemle son görüşmem arasında üç ay var. Çok kalabalık bir kadro. Senaristlerimizin hayal ettikleri karakterler vardı, onları tek tek buldular. Onların 'Serra bu,' dediklerini gözlerinde gördüm. Oynayınca onların da çok hoşuna gitti. Erkek izleyicilerin de dikkatini çekiyor elbette.
- Serra nasıl bir kadın sizce?
- Çok hırslı. Zekasının farkında, planlı, birçok şeyi anlıyor, ama bilmiyor gibi görünüyor. Bence her şeyin farkında.
- Savcı Turgut'a mı yoksa onun gücüne mi âşık?
- Gücüne âşık. Öyle kadınlar gündelik hayatta da var bence. Kalbe değil, fiziğe değil, bakışa değil güce âşık bir sürü kadın var, bunlar Serra'yı seviyorlar. O erkekler sayesinde; egolarını yüksek tutabildikleri, hayatlarını devam ettirdikleri için güce âşık kadınlar var. Serra'da onlardan biri, içimizden biri. Turgut'un kalbinden çok, onun kendisi için yapabilecekleriyle ilgileniyor. Çünkü Serra basit bir memure olarak giriyor adliyeye ve savcı Turgut sayesinde yükseliyor.
- Aaaa şu an tüm plazalar bu hikayelerle dolu...
- Aynen öyle. Bugün plazalarda Serra gibi güç peşinde, bir sürü fettan kadın var. Öyle bir hırstan söz ediyorum.
- Siz istediğinize ulaşmak için neler yaparsınız?
- Çok isterim. Kalpten isterim. Mesleğimi en iyi şekilde yapabilmek en çok istediğim şey. Kendimi Hollywood'da görmek istemiyorum, ama itiraz edilemeyen isimler arasında olmak isterim.
Seksi algılanıyor olmaktan şikayetçi değilim
- Siz Serra kadar seksi bir kadın mısınız?
- Hiç değilim. Seksi algılanıyor olmaktan şikayet eden biri de değilim. Ama öyle görünüyorsam ve insanlar beni öyle algılıyorsa ne güzel, ama normal hayatımda hiç öyle biri değilim. Zaten biri seksi olmak için bir şey yapınca çok eğreti durur. Bence o bir duygu, içinde varsa var, yoksa yok.
- Bence sizde o duygu var, ama belli ki günlük hayatınızda kullanmıyorsunuz...
- Ruhumda barındırdıklarımdan biri olabilir, işime yaradığında çıkarıyor olabilir belki. Bazı sahnelerde o duyguyu katmam gerekiyorsa, içimdekini elimden geldiğince kullanmaya çalışıyorum.
- Bir erkek arkadaşınız 'Ya bir Serra gibi ol,' dese...
- Hiç sevmem öyle şeyleri. Seveni de sevmem (gülüyor). Herkes olduğu gibi olsun. Ekstradan seksi, güzel, sporcu görünmek komedinin ta kendisi. Çok yıpranıyor bu kadınlar.
34 beden olacağım diye aç gezemem
- Dizilerde gördüğümüz kadınlar normal kadın ölçüsünde değil, gereğinden fazla zayıflar. Sizin gibi gerçeğe yakın ölçülerdeki kadınlar 'şişman' sanılıyor. Oysa Avrupa'da bile ölçüler değişiyor, her şey normalleşiyor...
- Trendler değişmiş, bunu ben de duydum. Dizileri, modayı zaten bu trendler dediğimiz şeyler yönetiyor. Bir dönem sıfır bedenler revaçtaydı. Artık daha yuvarlak hatlı, dolgun kadınlar geliyor. Ben de işimin gerektirdiklerini yapıyorum, sporumu yapıyorum ama açlık sınırında yaşamıyorum. İki tip kadın var, sürekli yiyen ama kilo almayan, bir de zayıf kalmak için aç gezen. Aç yaşayarak, sürekli diyetisyenle, sürekli spor hocasıyla hayat geçmez. Göbeğimin çok çıkmasına hakkım olmadığını biliyorum, çünkü görsel bir iş yapıyorum ama aç da gezmek zorunda değilim. Ben gerçek olmak zorundayım. 34 beden olmak için aç gezemem. Aç gezersem, işimi iyi yapamam. Ben de çok ince görünmek isterim ama....
- Siz gayet iyi görünümlü bir kadınsınız. Sorun sizde değil, çevrenizdeki gereğinden zayıf kadınlarda... Sizin ölçüleriniz kaç?
- Ben 1.70 boyundayım, 62 kilo civarımdayım, 38 bedenim. Ben anormaller içinde normalim.
- Erkekler de anormal ölçülerdeki kadınlardan hoşlanmıyor, onlar sadece diziler için...
- Haklı olabilirsiniz.
- Dizideki giyim tarzı size yakın mı?
- Ben kot pantolon-tişört insanıyım galiba. Tarz olarak vintage'ı severim. Orjiinal parçalar dolabımda bulunsun isterim. Ama günlük hayatım spor ayakkabı, kot ve tişörtle geçiyor. Rahat ve İstanbul şartlarına uygun giyiniyorum, çünkü metro kullanıyorum, son vapura yetişiyorsam o atlama hareketini yapacak kadar rahat giyinmiş olmam gerekiyor. Dolayısıyla böyle yaşıyorum, böyle giyiniyorum.