Gezi Parkı eylemleriyle başlayan süreçte aslında şimdiye kadar pek kendileri göstermeyen bir genç kuşak varlığını hissettirdi. Pazar SABAH olarak "Kim bu gençler?" sorusunun peşine düştük. Eylemlere katılan, katılmayan gençlerle görüştük. İçinde bulundukları kuşağı nasıl gördüklerini ve nasıl bir Türkiye'de yaşamak istediklerini sorduk. Ayrıca psikoloji ve sosyoloji alanında uzmanlardan bu kuşağı nasıl tanımladıklarını, temel özelliklerinin neler olduğunu anlatmalarını istedik. Gençlik ile igili yapılan araştırmaları inceledik. Çünkü gençleri tanımak önemli. Ne de olsa önümüzdeki yıllarda bu ülkenin geleceği bu gençlere emanet edilecek.
GENÇLİK NE DİYOR?
#mutlaksaygışart
Kübranur H. (26): "İdeolojik olarak herhangi bir görüşü savunmuyorum ama yaşantım da basma kalıp bir düzen içerisinde değil. Başına buyruk ve 'muhafazalı' bir yaşantım var diyebiliriz. Üniversite döneminde başörtülü olduğum için yaşadığım sıkıntılardan dolayı tepkiliyim bazı durumlara; onun dışında düşünce farklılığı ayırt etmeden herkes için insani olarak kişisel hak eşitliğinden yanayım. Yaşamda mutlak özgürlük ya da mutlak memnuniyet yoktur. Çünkü kişiler, kişilikler, düşünceler ve yaşantılar farklıdır. Ama mutlak saygı olmalıdır kişilere, düşüncelere ve yaşantılara. Gündemdeki olayların çok üzücü bir yansıması, sosyal medyanın da büyük katkısıyla, arkadaş, akraba olan insanların bile birbirlerine olan saygılarının yok olmasıdır bence. 'Benimle aynı düşünceye sahip olmayan kişiler Facebook'tan arkadaşlıklarını iptal etsinler,' diyenlere, bu kadar körü körüne tepki oluşturanlaradır asıl kızgınlığım; bu işin mağdurlarının arkasına saklananlaradır.
BU VATANIN İNSANIYIZ HEPİMİZ
Genel durumdan, olaylarla alakası olan, olmayan bir sürü kişi etkilendi, bu çok çok üzücü. Bir de başka bir boyutu var meselenin. Bu süreçte üç dönemdir başbakanlık görevini yürüten kişinin şahsına yönelik insaflı konuşulması gerekirdi. İnsanın aklına gelmiyor değil, 'Bu insan üç dönemdir hükümet yönetiyor da hiç mi iyi bir şey yapmamış?' diye. Bence bazı şeyler daha objektif ve insani olarak sorgulanmalı. Bu vatanın insanıyız hepimiz, ama hangi demokrasinin, çağdaşlığın, insanlığın gençliği olduk bu olaylardan sonra inanın karar vermiyorum."
#sesimiziçıkartıyoruz
E. B. (15): "Genelde etrafımdaki olaylara karşı duyarlıyım. Bu ülke meselesi ya da dünya meselesi de olabilir, bir çevre sorunu da. Yapı olaraksa şüpheciyim, önüme koyulan bilgiyle yetinmiyorum, sorgulayıp araştırıyorum. Çünkü ailem beni böyle yetiştirdi ve bir dayatma içine girmedi, kendi fikirlerimin oluşmasını sağlayacak imkan ve ortamı hazırladı. Özellikle kadın sorununa, hayvan haklarına, çevre konularına duyarlıyım. Siyasi gündemi takip ediyordum ama Türkiye'deki hiçbir partiye sıcak bakmıyorum. Ayrıca içinde bulunduğum ortamlar kendimi ifade etme imkanını tam olarak sunmuyor. Bunu şimdilik net olarak sosyal medya yapıyor. Hemen hemen her genç kendini burada rahatlıkla ifade ediyor.
TV'YE HİÇ GÜVENMİYORUM
Gazete okumuyorum, ama haberi internetten takip ediyorum. TV'ye de hiç güvenmiyorum. Küçüklüğümden beri haberlerin hep yanlı verildiği izlenimi var bende. Bu anlamda sosyal medyadaki bilgiler bana daha güvenilir geliyor. Gerçek anlamda katıldığım ilk eylem Gezi Parkı eylemi. İkinci gününden itibaren hep katıldım. Ailem de beni destekledi. Bu eylem benim için özgürlük çığlığı gibiydi. Belki hiçbir şey değişmeyecek ama biz gençler olarak sesimizi çıkardık. Herkesin kendini tam olarak ifade edebildiği, farklılıklara karşı hoşgörülü, saygılı bir ülkede yaşamak isterim"
#eylemmantığımızfarklı
Z.B. (28): "Beni de içine alan Y kuşağını bazı sosyologlar 'apolitik aktifler' olarak niteliyor. Belki doğru olabilir. Ama benim çevremde durum farklı. 80 ihtilalini yaşamış anne ve babaların çocuklarıyız. Politik yetiştirildik ama pasif olmamız tembihlendi. Zira büyükler aktif şekilde politik olmanın acısını yaşamışlardı. Bu nedenle eylem mantığımız daha farklı oldu. Pasif direnişin daha etkili olacağını düşündük belki de. Zaten içinde yetiştiğimiz muhafazakar kültürde isyan değil muhalefet adabı öğretildi. Son olayları başından sonuna kadar tedirginlikle takip ettim. Küçük başlayan, sonradan dalga dalga yayılan bu eylemin, yayılma tarzı bana hiç doğal gelmedi. Y kuşağının çevre hassasiyeti ile bu eylemlere katıldığı söylendi. Oysa tüketim açısından düşünürsek, bu kuşak çevre hassasiyeti yüksek olmayan bir kuşak.
EYLEM KİTLESİ HETEROJEN DEĞİL
Her ne kadar eylemi farklı düşünce gruplarının bir araya geldiği bir şenlik havasında devam ettirmek isteseler de eylem grubunun çok heterojen olduğunu düşünmüyorum. Referanduma gidilebileceği söylendikten ve pek çok görüşme yaptıktan sonraki reddedici tutumları ise bence büyük çelişki. Eylem nedeni, halka sorulmadan bir park alanının farklı bir yerleşke yapılmasıydı. Şimdi ise halka sorulma teklifine burun kıvırıp, 'Referandumla bu karar verilemez!' diyorlar. En ufak bir kıvılcımda tutuşma eğilimi gösteren bir Türkiye istemiyorum. Manipülasyonlara itibar eden, her seferinde en başa sarmaya meraklı bir Türkiye istemiyorum. Bir gün aynı masada sohbet edip de ertesi gün bir eyleme destek vermediğim için dışlanan, horlananılan olmak istemiyorum."
#avatarızbiz
O. G. K. (25): "Akranlarıma baktığımda öyle süper denecek bir özellik göremiyorum. Kentlisiyle, köylüsüyle biz bozuk paraların insanlarıyız. Zarif ihanetlerin, ucuz cesaretlerin... Korkağız. Sosyal medyadaki yaşıtlarıma bakıyorum. Çoğu yumurta kafalı. Gerçek adlarını bile yazmaya cesaretleri yok. Sorumluluğu iş bittikten sonra alınacak bir şey sanıyorlar. Avatarız biz yahu, insan bile değiliz. Biz de büyüklerimiz gibi yalan söylüyoruz, iftira atıyoruz, goygoy yapıyoruz, bilmişlik taslıyoruz. Sanal kişilik bölünmeleriyiz. 'Bu kuşak teknolojiyle çok barışık, teknolojiyi çok iyi kullanıyor,' diyorlar. Araçlar amaca dönüşünce kullanan kullanılır. 'Bu kuşak teknoloji tarafından çok iyi kullanılıyor,' diyorum ben.
'GEZİCİ'LER BİZDEN DEĞİL
Son yaşanan olaylara ben biraz farklı bakıyorum. Eskiden mahallede kavga çıkınca küçükler büyüklerin arkasına saklanırmış. Şimdi bakıyorum da koca koca abiler, ablalar bizim arkamıza saklanıyor. Ateşi yakan onlar, sonra da oturup keyfine bakan onlar. Bizi kendi kavgalarına alet ediyorlar. Olaylar büyüyünce de bizi ortada bırakıp gidiyorlar. Bu onların kavgası. Arkamıza saklanmasınlar. Onların ideolojik önyargılarını yüklenmek istemiyorum. Gezi Parkı'na gidenler ya da eyleme klavye lojistiği yapanlar bizim kuşağı temsil etmiyor. Eyleme karşı çıkanlar da öyle. Zaten kişisel olarak ben de temsil etmek zorunda olduğum bir kuşağa ait olduğumu sanmıyorum. Dünyamızda herkes bir birey olarak ancak kendisini temsil edebilir. Onu da ne kadar temsil edebiliyor emin değilim. Nasıl bir Türkiye'de mi yaşamak istiyorum? Cevabım çok basit. 'Nasıl bir Türkiye? sorusunu duymadığım bir Türkiye'de yaşamak istiyorum."
#şiddetekarşıyım
H.A. (24): "Ben yıllarca yok sayılmış bir milletten geliyorum, Batman'da yaşayan bir Kürdüm. Biz haklarımızı yeni yeni kazandık. Dünyanın sorunları ile ilgili gençleriz. Şahsen ben özellikle Ortadoğu'da yaşanan olaylarla yakından ilgileniyorum. O bölgede emperyalist güçlerin oyunlarının hüküm sürdüğünü düşünüyorum. Yaşananlar bana bir satranç karşılaşmasının hamlelerini hatırlatıyor. İsyanlar bir yerde başlıyor bir yerde sona eriyor.
ŞİDDET MAĞDURLARI İÇİN GELDİK
Çözüm süreci yaşanırken, Gezi Parkı'nda yapılan müdahaleler büyük bir çelişki yaratıyor. Biz, Gezi Parkı'nda yaşanan olaylardan Twitter sayesinde haberdar olduk. Polis şiddeti nedeniyle, o şiddete maruz kalan insanların yanında olmak için İstanbul'a geldik. Amacımız o insanlarla dayanışmaktı. Şiddet yaratmak değil. O insanlar arasında sosyalistler de vardı, ulusalcılar da milliyetçiler de... Biz, bu şiddet sadece ulusalcılara ya da milliyetçilere de uygulansa yine yollara düşüp, İstanbul'a gelirdik. Farklı düşüncelere saygı duymak gerektiğini düşünüyorum. Biz Kürt olarak doğduk ama eğitimli insanlarız. İstanbul'da Kürt olduğumuzu öğrenenler 'Siz alışıksınızdır,' dediler. Bu canımızı sıktı."
#şımarıkbirkuşağız
Ş.Ç. (21): "İki hafta önce olsa kendi kuşağımı çok farklı tanımlardım. Ama şimdi değişti fikirlerim. 90 kuşağı apolitik. Annelerimiz babalarımız da bizi şımarık yetiştirdi. Her dediğimizi yaptılar. Bunun için biz 'anne ve baba otoritesini takmayan bir kuşağız.'
AKTİVİSTLİĞE BİLE KARŞIYDIM
Teknolojinin çok içindeyiz, küreselleşme sonucunda popüler kültürün etkisi altında büyüdük. Devlet otoriter yüzünü gösterince benim gibi insanlar da sokaklara döküldü. Ben hayatımda hiçbir eyleme katılmadım. Öyle sağcı ya da solcu olarak görmem kendimi. Hatta aktivistleğe karşı bir insandım. Sınava girmek için evden çıktım ama sonra arkadaşlarımıza uygulanan polis şiddetini görünce eyleme gittim. Türkiye'deki genel siyasi atmofere bir güvenim yok. Ama bence Gezi eylemleri siyaset ve ideolojiden bağımsız bir hareketti. Kürt sorunun çözüldüğü, terörün yaşanmadığı, üniversitelerin bağımsız olduğu, adalet sistemine güvenebildiğim, farklıların tehdit olmadığı zenginlik olarak algılandığı bir Türkiye'de yaşamak isterim."
#GTAoynamayanbizianlamaz
B.G. (23): "Teknolojiyle iç içe, iletişimi ve hayatı teknoloji üzerine kurmuş, özgürlüğüne düşkün, sorgulayan bir kuşak olarak görüyorum kendi kuşağımı. Popüler kültürle iç içe büyüdük. Kuşağımızın karakterine yön veren önemli unsurlardan biridir popüler kültür. Hayatında GTA (bilgisayar oyunu) oynamamış, Dallas'tan başka dizi izlememiş, internette 9GAG'i (bir internet sitesi) bilmeyen insanların da bizim kuşağı pek anlayacağını sanmıyorum. Bizim kuşak ister, Anadolu'da ister İstanbul yaşıyor olsun, ağırlıklı şehir kültürüyle biçimlendi. Uluslararası İlişkiler okudum, genel olarak da sosyal demokratım diyebilirim. Aldığım eğitim nedeniyle siyasetle ilgiliyim. Fakat Türkiye'deki siyasi yapıya ve medyaya da çok güvenim yok. Gezi eylemlerine katıldım. Çünkü ilk günlerdeki polis şiddeti benim gibi makul düşünenleri bile sokağa çıkardı. Biz önceki kuşaklara göre daha korkusuz ve esneğiz. Ortaya çıkan mizah da bunun bence bir göstergesi. Her görüşten insanın birbirine saygı duyduğu, demokrasi kültürünün içşelleştirildiği ve hayatın her aşamasında uygulandığını gösteren bir ülkede yaşamak isterim."
UZMANLAR NE DİYOR?
Özgüvenli, esprili, çelişkili
Kimlik oluştururken çok zengin veri var önlerinde
Prof. Dr. Erol Göka (Psikiyatr - Akil İnsan): "Bazı sosyal bilimciler gençlerin şimdiki hallerini nesil farkıyla açıklamaya çalışıyor. Fakat bu nesil farkı meselesine psikoloji bilimi her zaman şüpheyle yaklaşır. Çünkü gençler her dönemde bir alt kültür olarak örgütlenir ve her nesil bir önceki nesle karşı benzer söylemler içine girer. Akademi, nesil farkı meselesi üzerinde az fikre sahip. Sebebi ise 1980 sonrası yaşanan postmodern dönem. Bu dönemde, öncekilerinden farklı olarak, kimlik siyaseti ön plana çıktı ve kimlik algısı alt üst oldu. Şimdiki gençler gelişen enformasyon teknolojileri sayesinde farklı verileri değerlendirerek kimlik oluşturuyor. Eskiden köyde yetişen bir genç, gelişim aşamasında, kendine belirli bir rol modeli seçer, onu içselleştirirdi. Şimdi ise binlerce yerden veri geliyor. Biz de bu kadar verinin kimlik oluşumunu nasıl etkilediğini anlamakta zorlanıyoruz. Fakat gençler yetişkinlere oranla her zaman daha devrimci, daha muhalif olmuşlardır. Bahsettiğimiz enformasyon teknolojileri sayesinde de 'gençlik ahlakı' küreselleşiyor. Uruguay'daki bir ağaç nedeniyle bile tüm gençler ayaklanabiliyor. Bir anlamda mikro etkilenimlerden kaynaklanan kimlik titreşimleri gençleri etkiliyor. Şöyle de bir gerçek var: Gençlerin çoğu, sahip oldukları iPhone'lar sayesinde bahsettiğimiz enformasyon teknolojilerini rahatlıkla kullanabiliyor. Bu aygıtlara sahip olmayanların en büyük istekleri ise bu eksiklerini gidermek. Sonuç itibariyle bu teknolojilerin asıl kullanıcıları gençler."
Popüler kültürden etkileniyorlar
Prof. Nevzat Tarhan (Psikiyatr): "Kastedilen kuşak 90'da Soğuk Savaş bittikten sonra gelişen, doğan, ergenliğe giren kuşak. 90 öncesi gençlerde hangi dünya görüşü olursa olsun, toplum için bir hedef vardı ve toplumsal projeleri olan gençlerdi. 90'lı gençlikte ise sosyal hedef ve sosyal idealler ortadan kalktı. Paranın yüceltildiği, daha bireysel bir kuşak ortaya çıktı. Bu bireysel kuşağın içindeki bir katman, sosyal bir şey yapma ihtiyacı hissetti. Sosyal hedef olarak yeşili korumayı kendilerine seçen kitleler oluşmaya başladı. Bütün dünyada yeşil kuşak hareketinin 90 kuşağı ile yaygınlaşmasının bir sebebi bu. Bir diğer sebebi de teknolojideki aşırı uygulamanın onların bilinçaltında ters tepki ve ters rol geliştirmesine neden olması. Onlar teknolojiyle iç içe bir yaşam sürdüler. Fakat bu arada da 'Bizim de toplumsal hedeflerimiz var, insanlığın geleceği için iyi şeyler düşünürüz,' diyen sosyal bir refleks gelişti ve yeşil özlemi, yeşil hareketi oluştu. Lakin 90 gençliğinin karma bir gençlik olduğunu da hatırlatmak gerek. Anadolu'da da muhafazakar kökenli gençler var. Ama bu gençler de muhafazakarlığın eşlik ettiği daha mütevazı yaşam tarzına yaklaşımı reddeden, marka, şöhret ve gösteriş tutkunu ve aynı zamanda 'Muhafazakarım ben!' diyen bir gençlik. Muhafazakarlığı koruyup ama kapitalizmin nimetlerinden vazgeçmeyen bir yapısı var. Yeşil açısından düşünürsek muhafazakârlar arasında da bu konuda bir duyarlılık oluşması, kültürün bunu desteklemesinden kaynaklı. Genel olarak 90 kuşağı bildiğimiz anlamda ideolojik davranmıyorlar. Bir yere ait, bağlı olmadan özerk olmak istiyorlar. Ayrıca herhangi bir konuda biat kültürüne bağlı olmadan bireysel olmak isteyen bir gençlik yapısı var. Bu, bütün dünyadaki özgürlüğün, açık iletişimin ve küreselleşmenin getirdiği sonuçlar. Küreselleşmenin ve sosyal medyanın getirdiği, Anadolu'daki bir kasabada da olsa, dünya küresel bir köy halinde olduğu için bilgiler çok hızlı yayılabiliyor. Popüler kültürden etkileniyorlar. Lakin giydiği elbiseler popüler kültürün etkisinde, ama popüler kültüre karşı gibi söylem içerisindeler, anti-kapitalist gözüken, ama kapitalizme hizmet eden bir gençlik de yetişiyor. Kısacası kendi içinde karma ve çelişkili bir gençlik var karşımızda."
Narin, esnek, ama direngenler
Yrd. Doç. Dr. Nazan Üstündağ (Sosyolog): "Türkiye'de demografik bir devrim yaşanıyor. Genç nüfus yaşlı nüfustan çok daha fazla ve onlara başkaları tarafından yakıştırılan birçok kategoriye sığmayarak taşıyorlar. Türk gençlerinden bahsedecek olursak, bunların hafızasında bizden farklı olarak çok büyük bir felaket yok. 99 Hayata Dönüş operasyonlarını, 90'ların 'kirli savaşı'nı, 93 Sivas Katliamı'nı yaşamadılar. Askeri yönetimin geriletildiği bir dönemde genç oldular. Öte yandan yaşamları zulüm içinde biçimlenmiş Kürt gençleri ile karşılaştılar, kimi zaman kaynaştılar, kimi zaman dışladılar, ama internette, okulda onlarla bir müzakere içindeydiler. Bu gençlerin en çarpıcı yanı kanımca temsiliyete duydukları tepki. Siyasetin ikiliklere indirgenmesine, bütüncül ve baskıcı yapısına, sözün şiddetine tepkililer. Çünkü bunlar onları hem hakikatten hem birbirlerinden ayırıyor. Narin, esnek, ama direngenler. Bu gençlik özgür, barış ve eşitlik içeren Türkiye istiyor.
ESKİ TARZ SOLCU YAHUT SAĞCI GENÇLER DEĞİLLER
Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç (Felsefeci): "Seküler ve modernleşmeci zihniyetler isteyerek, muhafazakar dindar çevreler ise istemeyerek nihilist, hedonist, anarşist bir gençliğin oluşmasına katkı sağladılar. Bu kuşak eski tarz solcu veyahut sağcı gençler değiller artık. O gençlerin bir önderleri, bir töreleri, bir hedefleri vardı. 'Nevcivanlar' da ne kadar sol terminoloji kullanıyorlarsa da o dediğim geleneksel sol değiller artık. Uzlaşmacı değiller. Kutuplaşarak var oluyorlar. Dergahlar kapalı olmasaydı Harabati Baba dergahında veyahut Kalenderhane'de muhabbet meclisine çağırırdık bu gençleri. Ama göçtü kervan... Yine de inatlaşmamak lazım. Her devrin tecellisi farklı... Esma muhtelif..."
BAĞIMSIZLIĞI SEVİYORLAR
Prof. Dr. Yankı Yazgan (Psikiyatr): 1980'lerin köşeyi dönme teriminin olduğu dönemde çocuk olanlar, şu anda 30'lu, 40'lı yaşların içindeler. Bugünkü gençler onların çocukları. Daha çok, daha hızlı üreten ve bir hızlı tüketen bir kuşak. Dijital çağın çocukları. Sabırsızlık çok temel özelliklerinden biri. Gençlerin en büyük özelliği havalı olmak, komik olmak, devamlı espri yapmaktır mesela. Ben buradayım demek için bir gayret göstermektir. Öyle olmazsa sanki kaybolup gidecekmiş gibi. Temel ihtiyaçlarından biri de bağımsızlık arayışıdır. Uzaklaşmak ama aynı zaman da uzak olmamak isterler. O yüzden korkmadıklarını gösterecek eylemlere girmek isterler."