- Bu dinamiklerden en etkili olanı hangisi?
- Kişiye göre değişir, kesin bir reçete vermek mümkün değil. Norveç'te 77 kişiyi öldüren kişi çok ilginç bir vakaydı mesela. Bir kişi yüzüne baka baka o kadar insanı, o kadar uzun sürede nasıl öldürür? Bu insanlık tarihinde bir ilk. Bugüne kadar 6 bin mahkumla görüştüm, bunların yarısı katildi. Katillerin söylediği bir şey var; 'Bir insanı yüzüne bakarak öldürmek dünyanın en zor şeyi' derler. Bir fiili kendi şartları içinde incelememiz gerekir. Herkesin farklı nedenleri vardır. Elbette bazı genellemeler yapılabilir. Sıra dışı olayların faillerinin yüzde 95'i, daha önce şiddete uğramış, taciz gibi travmatik olaylar yaşamış insanlardır. Bir benlik yaralanması olmuştur, içsel çatışma içindedir, ruhu acı çekmektedir. Çocukluğundan bu yana acı çekerek bu hayatı sürüklemeye çalışan insanların en çok eğilim duydukları şey bu acıdan kurtulmaktır. Kars'taki çocuk tecavüze uğrayıp öldürüldüğü gün çevremdekilere 'Fail yakalansın, geçmişinde taciz tecavüz hikayesi çıkacak' dedim. Yakalandı. Askerdeyken üç askerin tecavüzüne uğradığı anlaşıldı. Ben çocukluğunda da tecavüze uğradığı düşünüyorum.
ANNE-KIZ İLİŞKİSİ ALARM VERİYOR
- Bu acıdan kurtulmak için neler yapıyorlar?
- Dini ve ahlaki eğilimleri yüksek olan biri örgüte giriyor. Bu tip yapılanmalar bu tür insanlardan oluşuyor. Dünyadaki tüm terör örgütlerine, tarikatlara, çetelere bakın bunların ana yapısını oluşturan insanlar travmaya uğramış insanlardır. Bunun da istisnası çok yoktur, yüzde 99'u böyledir. Tek bir çocuk cinayetinden, tecavüzünden; spordaki şiddete, tarikat yapılanmalarına, sağlık alanındaki şiddete kadar hepsinin arkasında travmatik geçmişi olan insanlar olduğunu bilmemiz lazım. Fenerbahçe şampiyon oldu, şampiyon olan takımın taraftarları şiddet uyguladı sokaklarda. Bu tuhaf bir durum. Mağlup olan takımın taraftarının isyan etmesi normaldir, kaybetmiştir. Şampiyon olan bir takım niye kaybeden takımın alanına saldırır? Bu çok büyük bir sıkıntı. Türkiye'de travmatize olmuş gençliğin fazlalığını gösterir bu! Fanatik taraftarlık ezilmiş, şiddete uğramış, travmatize edilmiş benliklerden kurtulma hareketidir. Türkiye'de şiddete buradan bakmadığımız sürece ayrı ayrı ele alıp, parça parça incelersek çözemeyiz.
- İnsanlar paranoyaklaşıyor da giderek...
- Suç korkusu hepimizin zihnini bulandırıyor. Bireysel mutluluğumuzu, çevresel ilişkilerimizi, iş gücümüzü, motivasyonumuzu düşürür. Yatak odasının kapısını kilitleyerek uyuyan ailelerin sayısı çoğalıyor. Dışardan gelecek düşmandan değil, evdekilerden korkar hale geldi insanlar. Başak olayını düşünün Ankara'daki profesör annesini öldürdü. Anne öldürülür mü? En kutsal varlık... Annesini keserek öldürdü Başak ve sonrasında süslenip ortaya çıktı. Konya Ereğli'de lise 1. sınıf öğrencisi genç annesini öldürmüş, ceset yan odadayken evde parti vermiş. Cezaevindeyken yaptığı açıklamaları dinlediğiniz zaman, 'Ben ilk günler mışıl mışıl uyudum' diyor. Rahat hissetmiş kendini. Başak da aynısını dedi bana, 'Kendimi ilk kez cezaevinde özgür hissettim' diyor. Çünkü anne şiddeti yılların birikimiyle ağır bir yük haline gelmiş, bir benlik yaralanmasına neden olmuş. Bu onu o olaya sürüklemiş. Annekız çatışmaları çok ciddi durumda. Araştırmasını yaptık, konuştuğumuz 52 bin kız öğrencinin yüzde 70'i annesiyle çatışma yaşıyor. Burada bir sıkıntı var. Çocuk ve gençlerin mantık kurgusunu bilmiyoruz, aramızda nesil farkı var. Bir televizyon nesli yetişti, şimdi internet nesli geldi. Bursa'da genç 'Annemi nasıl ödüreyim?' diye anket düzenliyor internet üzerinden, 'Keserek öldür' şıkkı fazla çıkıyor ve annesini keserek öldürüyor.
Acilen aile eğitimi seferberliği ilan edilmeli
- Çocuklarımızı böyle bir zarara karşı nasıl koruyacağız? Ve çocuklarımızı nasıl yetiştireceğiz ki zarar veren tarafta olmasın?
- Nasıl koruruz ve nasıl kurtarırız sorusu insanlığın sorusu. Öncelikle toplum ve aile nereye gidiyor diye araştırılmalı. Çekirdek aileye geçiş, şehirleşme, göç, kadının iş hayatında yoğun olarak çalışmaya başlaması aileyi zayıflattı. Çocuklar ortada kaldı. Bunun karşılığında çocukla ilgili kurumlar alternatif çözümler getiremedi. Aile ve sosyal ortamlarda şiddet oluşmadan tedbirleri almak lazım. Aile çaresiz. Ailenin yapabileceği bir şey yok. Aileyi aştı konu. 50 sene önceki aileden söz etmiyoruz. Bugün çocuklar, Finlandiya'nın köyündeki birinin sapıklıklarından, Amsterdam'daki lezbiyene her şeyle karşı karşıya... Bunların çocuğumun ruhsal dünyasını nerelere götürdüğünü ben de bilmiyorum. 27 milyon aile var, 27 milyon anne-babanın yüzde kaçı, çocuğunun gelişim sürecine katkı sağlayabilir? Söyleyeyim yüzde 3'ü. Defalarca okuma-yazma seferberliği ilan ettik, dede nine okusa ne olur, okumasa ne olur? Anne-baba adayı çocuğunu nasıl yetiştireceğini bilirse bu ülke çok şey kazanır. Acilen aile eğitimi seferberliği ilan edilmeli.
- Siz çocuğunuzu dışardaki tehlikelere karşı nasıl koruyorsunuz?
- Çocuğa abartmadan ama eksik de bırakmadan hayatı öğretmeye çalışıyoruz. Bu çeşit olayların da olabileceğini anlatıyoruz. Hayatın olaylarıyla pedagojik kurgu geliştirmeye çalışıyoruz. Masa başı söylemlerin hiçbir anlamı yoktur. Çocuğun yaşına göre ve onun algısının geliştiği yer üzerinden gitmek lazım.
- Bu olayları izletmemek, uzak tutmak doğru mu?
- Ne medyanın dramatize ettiği dilin altında boğmak lazım, ne de 'onlar sadece film, hayatta asla olmaz' diye kandırmak lazım. Bunların ortası... İllerin risk haritalarını çıkardık biz. Bunlar tek tek o illerdeki okullarda uzmanlar tarafından anlatılmalı.
- Liseliler arasında bir araştırma yapmışsınız. Erkekler daha çok tacize uğramış görünüyor araştırmanıza göre...
- Araştırmaya göre erkek çocuklar, kızlara oranla daha çok tacize uğradığını söylüyor. Beş-altı aydır bu konuda kafa yoruyorum. Pornoya erişimin etkisi büyük. Pornoya ulaşım ilkokul düzeyine inmiş vaziyette. Bir de, toplumda kızlara dokunmanın karşılığı daha sert. Erkek erkeğe oynarken veya meraklarını giderirken bunlar yaşanabiliyor. Bir yetişkin erkeğin bir kız çocuğu alıkoyması daha çok tepki yaratır, bir adamla bir erkek çocuğun bir arada olması akla kötü bir şey getirmez. Bu kolaylıktan yararlanıldığı çok oluyor. Ama bu davranışı gösterenlerin, kendilerinin daha önce tacize-tecavüze uğramış olması daha büyük olasılık. 2006 sonuna doğru Tunceli Yatılı Bölge okulunda bir tecavüz olayı yaşandı hatırlarsınız. 2007'de TBMM komisyonundaydım. Raporda beni dehşete düşüren, birinci sınıf erkek çocuklarına tecavüz eden son sınıf çocukları, birinci sınıftayken tecavüze uğrayan çocuklardı.
BU CİNAYETLERİ İŞLEYENLER HASTA DEĞİL
- Gizem olayıyla ilgili yorumunuz ne?
- 20 yaşlarında bir genç. Buluğ çağının birkaç yıl sonrası... Çocukluk travmaları buluğ döneminde davranışa yansımaya başlıyor. Bir de geciken buluğ travmaları vardır. Gençlerin bazıları 13-15 yaşlarında kendilerini rahatlatacak saldırgan davranışları erteliyorlar. 25-30'a erteleyen var. Kadınlarda daha fazla oluyor bu. Bu gencin muhtemelen çocuklukta zorlukları, sıkıntıları vardır. Şiddete uğramıştır, travmatize olaylar olabilir, belki tacize uğradı. Bilemiyoruz. Engelle karşılaşma tüm canlı türlerinde saldırganlığa götüren en önemli etken! Tüm canlılar hayat yolunda arzularına, mutluluklarına göre ilerlemek ister. Davranışları ihtiyaçlar başlatır, amaçlar yönlendirir. Burada bir akraba cinayeti var. Kendi annesine öfkeyi başka bir yakınından çıkarabiliyor. Aynı şekilde babaya öfkeyi başka birinden çıkarabiliyor. Anne-baba kutsal topluma göre. Birileri anne- babasını öldürmeye cesaret ederken, birileri ahlaki duvara tosluyor. Bilinçaltı bu öfkeyi başkasından çıkarıyor.
-Sıra dışı olayları yapanlar hasta mıdır?
- Şiddetle itiraz ediyorum bu yaklaşıma. Amerikan Psikiyatri Derneği'nin tanı listesine bakarsanız 200 çeşit hastalık var. Hepimiz hastayız o listeye göre. Adli tıbbın 'akli ehliyeti yoktur' dediği hastalıkları ayrı tutuyorum. Hepimiz zaman zaman 'deli' oluruz. Bunların yüzde 99'u hasta falan değil, Ne Başak, ne Gizem'i öldüren, ne de Kars'taki çocuğu öldüren... Bu yetişme arızalarına hastalık denirse, hepimiz hastayız. Cinayetlerde adli tıbba 'Hasta mı?' diye gönderilenlerin yüzde 99'u sağlıklı raporu almıştır. Kişiliğinde, çocukluğundan ve gençliğinden kalan arızalar olması başka bir şeydir, kişinin bir insanı öldürme ehliyetine sahip olup hasta olması başka şeydir.
- Aile cinayetleri de çoğaldı...
- Son dört-beş senedir aile cinayetleriyle yatıp kalkıyoruz. Her gün bir-iki tane oluyor. Bunların çok ciddi incelenmesi gerekir. Bilimsel tarafta ciddi arıza var.
PİŞMAN OLMUYORLAR
- Sıra dışı cinayetleri işleyenler, çocuk ya da yetişkin farkı gözetiyor mu? Yoksa sadece öldürme ve şiddet güdüsü mü?
- Adana'daki Gizem olayına bakarsak, genç ailesi ve çevresi tarafından engellendi. Belki arkadaşları aşağıladı onu, 'Bir kızı alamadım' diye. Ya da amcası dövmüştü zamanında ya da küfretmişti bilemiyoruz... Çocuk daha kolay bir hedef. Kötü eylemi zihninde tasarlayan kişinin imkanlarını sorgulamak lazım. Şemdin Sakık'a yüzlerce soru sordum cezaevinde, öfkelendiği sorular ailevi sorulardı. 'Benim de normal bir aile ortamım olsaydı, terörist falan olmazdım, beni babam itti buralara' dedi. 'Bunca insan teröre kurban gitti, hedef babansa babana zarar vermeyi neden düşünmedin? dedim, 'Babam güçlü bir adamdı, nasıl cesaret edebilirdim, bir de babamdı!' dedi. Bu çeşit olaylarda hedef büyük olduğu zaman, onu rahatlatacak, hedefe zarar verecek daha zayıf hedeflere yönelir insan. Bu olayda bunun etkisi var diye düşünüyorum. Çocuğa yönelmeler bundan dolayı.
- Yani sıra dışı cinayet işleyenler zarar gördüklerine inanıyor...
- Zarar gören insan o zarardan kurtulmak ister. Faillerin arka planı, rencide olmuş adalet duygularıdır. Suça sürüklenenlerin arka planını incelemezsek, ilerideki cinayetlere engel olamayız. Katillerin dediği gibi, bir insanı yüzüne bakarak öldürmek en zor şeyse, bir insan bu en zor şeyi nasıl yapıyor? Neden tercih ediyor. Yaralanmış kişilik onu sürüklüyor. Haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüz her olay beyin hücrelerinde depolanıyor barut torbaları olarak. Yeni bir haksızlık beyninizin ısınmasına neden oluyor ve barut torbalarının infilak etmesine neden oluyor. Zihinde yaşanan infilak dışarıdan görünmediği için, karşı taraf kendini koruyamıyor ve hedef oluyor. Trafikte işlenen cinayetleri düşünün. 10 saniye önce varlığından haberi olmayan birini kornaya bastı diye öldürebilen bir toplumdan söz ediyoruz. Böyle bir öfke şekli yok. Bu tip insanlarla görüştüğümüz zaman anlıyoruz ki, o kafasındaki tüm haksızlık yapan insanları öldürüyor.
- Cezaevinde çocuğa tecavüz edip, öldürmüş insanlarla da görüştünüz. Ne kadarı pişmanlık duyuyor?
- İçsel yaralanma ve mağduriyetten onları kurtaran bir yol olduğu için o anlamda asla pişman olmuyorlar.
MELEK OLDULAR
Mert Aydın
Tecavüze uğrayıp öldürüldüğünde 9 yaşındaydı. Kars'ta 6 nisan Pazar günü amcasının işyerinden evlerine giderken kayboldu. Ertesi gün Mert'in cansız bedenine şehir çöplüğünün yakınında bulunan metruk binada ulaşıldı. 23 yaşındaki Aykut Balk, küçük çocuğa tecavüz edip, boğmuştu. Balk, askerdeyken üç askerin tecavüzüne uğradığını da itiraf etti.
Gizem Akdeniz
25 nisan'da öldürüldüğünde 6 yaşındaydı. Adana'da öldürülen Gizem'in katil zanlısı, akrabası Süleyman Akdeniz'di. Gizem'in ablasıyla ilişki yaşadığını ama ailesinin karşı çıkmasıyla ayrıldıklarını ve bu nedenle intikam hisleri beslediğini söyleyen Süleyman Akdeniz, intikamını Gizem'den aldı.
İbrahim Aktaş
Tecavüz edilip öldürüldüğünde 10 yaşındaydı. 15 Mart günü okula gitmek için evden ayrılmış, bir daha kendisinden haber alınamamıştı. Güvenlik kamerası görüntülerinden yola çıkılarak 45 yaşındaki Yaşar Türk gözaltına aldı. Türk emniyetteki sorgusunda Halil İbrahim'i kendisinin kaçırdığını ve direnmesi üzerine ellerini ayakkabı bağı ile bağladığını söylemiş. Zanlının çocuğa tecavüz ettikten sonra boğarak öldürdüğünü itiraf ettiği öğrenildi.
Ömer Den
Tecavüze uğrayıp öldürüldüğünde 7 yaşındaydı. Geçtiğimiz yıl 6 Temmuz'da Hendek Uludere Çayı kenarında oynarken ortadan kayboldu. 3 gün boyunca arandı. Bir süre sonra sahura kadar evlerinin önünde oturan bir grup mahalle sakini, saat 02.00 sıralarında sırtında çuval bulunan kişiyi gördü. Görüldüğünü fark edince panikleyen şüpheli, bir süre sırtındaki çuvalla kaçmaya çalıştı. Çuvalın içinde çıplak haldeki Ömer'in cesedi vardı. Adli Tıp Kurumu'nda yapılan incelemede küçük çocuğun tecavüze uğradıktan sonra boğularak öldürüldüğü belirlendi.