- Bunun ekonomiye etkisi kısa ve uzun vade nasıl olur?
- İklim değişikliğinin topluma maliyeti konusunda birinci olarak, şu anda yaşadığımız kuraklığı söyleyebiliriz. Kuraklığın gıda fiyatlarıyla direk bağlantısı var. Gıda fiyatları, 2007'den sonra, 2000'li yıllara göre yüzde 250-300 artış gösterdi. En önemli besin kaynaklarımızdan buğdayın fiyat artışı yüzde 100'ün üstünde gerçekleşti. Bu da en çok gelirinin yüzde 30-40'ı kadarını gıdaya harcayan yoksul kesimi etkiliyor. Yoksul kesim, gıdadaki maliyet artışından dolayı sağlık, eğitim, giyim gibi kalemleri kısmak zorunda kalıyor. İklim değişikliğinin diğer bir etkisi de sellerin meydana gelmesi. Seller önümüzdeki dönemde artış gösterecek. Sellerden en fazla yoksullar etkileniyor. Çünkü altyapısı zayıf yerlerde oturuyorlar. İklim değişikliği 2007'den beri, dünyada 50 milyon kişiyi yoksulluk sınırının altına itti. Uzun vadede ise 2050'ye kadar gıda fiyatlarının yüzde 85'e kadar artış göstermesini bekliyoruz.
- İklim değişikliği siyaseti ve politikaları nasıl etkiler?
- İklim değişikliğinin insanların günlük hayatına etkileri arttığında siyasetçilerden beklentileri de oluşmaya başlayacak. Şu an için geçici çözümler bulunuyor. Kuraklık oluyor; çiftçiye yardımlar başlıyor, kredi ertelemeleri oluyor. Gıda fiyatları artıyor; ticaret sınırlamalarını kaldırıyoruz, dışarıdan ithalat yapmak için. Siyasetçiler artık bu konuda bilinçleniyor. Çevre ve Tarım Bakanlığı bu alanda çalışmalar yapıyor. Bu çalışmalar daha yoğun, uzun vadeli ve kalıcı çözümler üretecek şekilde gerçekleşmeli. Özellikle büyük potansiyele sahip olduğumuz yenilenebilir enerjiye yatırım yapmalıyız.
- İklim değişikliğinin Türkiye'ye etkisi ne düzeyde olur?
- Türkiye, dünyada ve özellikle Ortadoğu'da en çok etkilenecek ülkelerden biri. Ülkemizde çok geniş alanlarda ve çeşitlilikte tarım yapılıyor. Örneğin fındıkta çok büyük sıkıntı var. Nedeni bir taraftan Orta Karadeniz'de yaşanan kuraklık, diğer taraftan da don. Kayısıda da sıkıntı yaşandı, bir anda kayısı üretimimiz sıfırlanabiliyor. Bunların hepsi iklim olayları yüzünden gerçekleşiyor. Bölge olarak; Orta Anadolu, Orta Karadeniz, Çukurova kuraklıktan en çok etkilenen bölgeler. Şehirler de ciddi bir şekilde etkileniyor.
ÖZLEM AVCIOĞLU/ TURİZM
YAZ MEVSİMİNDE SOĞUK YERLERE GİDİLECEK
Küresel ısınmayla birlikte turizm anlayışında değişiklikler olacak. Örneğin Fransa'nın yerine İngiltere hatta İskandinav ülkelerinde şarap üretilecek. Buzulların erimesiyle yükselen deniz suyu seviyesi yüzünden sahilleri sular altında kalacak. Yani plajlar, turistik tesisler, marinalar, yalılar sular altında kalacak. Güney sahillerinin aşırı ısınması ve çölleşmesi nedeniyle, Antalya ve Ege bölgeleri turizm bölgesi olma özelliğini kaybedecek. Buna karşılık gelecekte Karadeniz'in sezonu uzayacak, kıyı turizmi açısından elverişli koşullara sahip olacak. Avrupa'nın kuzeyi de ısınacağından, Atlantik ve Baltık kıyıları turizm bölgeleri özelliğine kavuşacak. Türkiye ve Akdeniz bölgesi ise turizmdeki eski önemini yitirecek. Tüm dünyada olduğu gibi kış turizmi Türkiye'de de olumsuz etkilenecek. Başta İsviçre ve Avusturya ülkelerindeki kayak sezonu şimdiden kısalmaya başladı. Bu durumda Türkiye'nin Palandöken, Sarıkamış gibi bölgeleri avantaj sağlayabilir. Diğer yandan, gerekli yatırımların gerçekleştirilmesiyle Kafkasya Dağları ve Himalayalar gibi bakir bölgelerin kış turizminde söz sahibi olmaları beklenebilir. Yaz aylarında kış mevsimi yaşayan Güney Yarımküre'ye seyahatler artacak. Güney Afrika, Avustralya, Afrika safarileri yaz aylarında daha çok tercih edilecek. yılımız kaldı zira buzullar hızla eriyor.
YALÇIN AYAYDIN/TEKSTİL
AĞUSTOSTA KIŞLIK ÜRÜN SATMAYA BAŞLADIK
Son beş yıldır tekstil sektörü küresel ısınmayla ilgili etkileri hissediyor. Biz bir aydır mağazalarımızda kışlık ürünler satmaya başladık. Mevsimler öne çekildiği için üreticiler de planlamalarını buna göre yapıyorlar. Ağustos ayındayız ama mağazalara girdiğinizde yüzde 50 kışlık, yüzde 50 yazlık ürünler var. Şu an bir mağazaya gidip trençkot bulabilirsiniz. Mevsimler karıştığı için kumaş anlayışımız da değişiyor. Artık insanları terletmeyen, vücut ısısını korumaya yönelik kumaşlara yöneliyoruz.
ÜMİT ÜNAL/MODA
Yağmur itici ceketler tasarlanıyor
İklim değişikliği nedeniyle koleksiyonlar yeniden tanımlanıyor. Yaz, kış, bahar ayrımları bitti. Kumaş yapıları ve renk seçimleri tamamen mevsimsiz. Önceki dönemlerde kış renkleri, yaz renkleri ve geçiş dönemleri vardı. Şimdi geçiş dönemleri yok. Bu çok önemli ve somut bir degişim. Rahat, hafif gramajlı ve fonksiyonel tasarımlar ön planda. Sezon sayısı arttı. Yılda dört koleksiyon ve özel tasarımlar hazırlanıyor. Önümüzdeki sezon için astarları bağımsız çıkarılabilen kabanlar, ceketler tasarladım. Dünyanın dört bir yanından çok sipariş aldık. Uzun unisex trikolar, daha çok pamuk, yün ve akrilik kumaşları tercih ediyorum. Çok amaçlı ince atkılar ve farklı kumaşlarla sezonsuz koleksiyonlar oluşturdum. Uzun süreçli giyim özellikli. Kumaşlarda hafif elyaflar ve dokumalar, ısı odaklı karışımlı nitelikli iplikler ve karışımlar tercih ediyorum. Isıyı koruyan, neme duyarlı yeni teknolojiyle üretilen elyaf gibi yeni ürünleri tercih ediyorum. Kumaşlarda kimyasal dokunuşlar var. Sıcak ve soğuk renklerden çok ılımlı orta deger tonlarla geniş bir yelpaze hakim. Tasarımlar yalın ve abartısız olacak. Çok kapalı formlar yok. Bu yüzden trençkotlar, pardesü ve kabanlarda yine oldukça ince ama bir o kadar koruyucu kumaşlardan üretilmiş tasarımlar öne çıkacak. Bu yüzden hiç olmadığı kadar trençkot, yağmur itici ceketler ve sezonsuz ayakkabılar tasarlanıyor. Tüm sezonlarda giyilebilecek sportif ve yenilikçi botlar var.
UFUK TARHAN/FUTURİST
SAĞLIK SEKTÖRÜNE YATIRIM YAPANLARIN SIRTI YERE GELMEYECEK
- İklim değişikliği sağlığımızı nasıl etkiler?
- İklim değişikliği nedeniyle bulaşıcı ve alerjik hastalıkların yapısında değişimler olacak. Hastalıklar mutasyon geçirecek ve etkileri yükselecek, yaygınlaşacak. Diyare, kolera, humma, beyin yangısı, cilt deri problemleri, kalp-solunum, kas, sinir sistemi problemleri artacak. İklimlerin ve dolayısıyla yaşam koşullarının değişimi bedensel olduğu kadar ruh sağlığını da çok etkileyecek. Depresyon, endişe hali, aşırı duygusal hassasiyet, sinirlilik, ilgi azalması, duyarsızlık, yorgunluk, halsizlik, uyku düzensizlikleri, iştah değişimleri (aşırı yeme, iştahsızlık veya belirli gıdalara aşırı istek ya da tiksinti duyma) hallerinde deyim yerinde ise patlamalar yaşanacak. Kötü beslenme, sağlık ve hijyen problemleri nedeniyle gelişim bozuklukları olacak. Bu da uzun vadede insan neslinin bedensel ve mental kalitesinde düşmelere, olumsuz değişimlere neden olacak. Doğum oranı azalacak. Teknolojik önlemlerle, suni iteklemelerle yaşam süresi uzayacak. Sağlık sektörüne yatırım yapanların sırtı yere gelmeyecek. 'Beyin uzmanları' Yeniçağ'ın parlayacak yeni mesleklerinin yolunu açacak.
- Yediğimiz içtiğimiz değişir mi?
- Tarımsal üretim, beslenme giderek pahalılaşacağı, ihtiyaçlara yetmeyeceği için laboratuvarlarda üretilen ürünler kullanılacak. Et, balık ve sebze içeriğinden oluşan kutulanmış, preslenmiş, şişelenmiş haldeki toz ya da sıvı beslenme maddeleriyle besleneceğiz. Doğal yollardan üretilen gıda ürünlerine erişmek 'lüks' tüketim kategorisine girecek. Gerçek bir inekten sağılmış süt içmek, sahici bir meyve, sebze yemek, rakı-balık sefası yapmak, ormanda piknik yapıp karpuz kesmek; ultra lüks, ütopik sayılacak faaliyetler olacak. Yalnızca zenginler bugün elimizin tersiyle ittiğimiz, sıradan saydığımız şeylerle ve şekillerde beslenebilecek.
- Peki ya moda, giyim, kuşam...
- Aşırı sıcak, terleten ya da soğuk, ıslak veya dondurucu sıcaklıklara aniden geçişler yapmak zorunda kalacağımız için kıyafetlerimizde kışlık yazlık ayrımı olmayacak. Tüm bu koşullara hemen adapte olabilen, hafif, kirlenmeyen, buruşmayan, ıslanmayan, terletmeyen, ısıya dayanıklı, bizi soğuk ya da sıcak ısıdan koruyan 'akıllı-nano teknolojik' kumaşlar ve materyaller tercih edilecek. Son derece sade, pratik ve giderek tek tipleşen, kadın-erkek ayırımının pek kalmadığı stillerde giyineceğiz. Şıklık anlayışımız epeyce değişecek. Rahat, sağlıklı, ortama, iklime uyum sağlayabilen ve ekonomik harcamalarla giyinmek çok daha önemli olacak. İklim değiştikçe, dolaplar dolusu kıyafete, düzinelerce ayakkabı ve çantaya elveda diyeceğiz. Modayı süs püs olarak değil; hayatta ve sağlıklı kalmamıza yarayan, bizi koruyan donanım trendleri olarak göreceğiz. Çünkü giydiğimiz, taktığımız, sürdüğümüz her şeyin bize yararlı, akıllı ve teknolojik bir özellik içermesini gözeteceğiz. Örneğin, bilezik, düğme, küpe takıyorsak bunun sadece süs değil aynı zamanda kalp atışımızı ölçen, kan değerlerimizi bilen, bize bazı şeyleri hatırlatan, söyleyen akıllı aparatlar olmasını, çantamızın aynı zamanda üzerimizdeki cihazları şarj etmesini bekleyeceğiz. Akıllı kumaşlarla, materyallerle, akıllıca giydirmeye çalışanlar kazanacak. Moda ile teknoloji tam olarak iç içe geçecek.
- Ulaşım, binalar, yerleşkelerin hali nasıl olacak?
- Açık havaya çıkmak tehlikeli ya da olanaksız olacağından şehirler, binalar yerin altından, üstünden tüplerle birbirine bağlanacak. Otomobiller azalacak. Kitlesel devasa taşıyıcılar, sadece kamu görevlilerinin, özel uzmanların kullandığı çok hızlı ya da uçan küçük araçlara dönüşecek. Hortumlar nedeniyle gemi seyahatleri, uçakla oradan oraya yolculuk, neredeyse tuvalete dahi arabayla gitmek gibi şeyler nostaljik hatıralara dönüşecek. Tüm bunlar da tekrar aşırı lüks kategorisinde olacak ve daha çok hayallerimizi süsleyecek. Binalar bizimle konuşabilecek kadar akıllanacak. Her türlü halimizi, ihtiyacımızı bilen, hisseden, bizi koruyan, birbirine bağlı komplekslere, sitelere dönecekler. Suların yükseldiği yerlerde devasa yüzen yerleşim merkezleri, suyun altında şehirler ya da uzay istasyonlarında yaşayan binlerce insan oluşacak.
- Dünyanın etrafında döndüğü ekonomi ve para durumları da değişecek mi?
- Bu konularda; enerji devriminin etkilerini net ve kitlesel olarak yaşamaya, yani 'yenilenebilir enerjileri' yaygın olarak kullanmaya başladığımızda paradigmalar yerle yeksan olacak. 1930 buhranını solda sıfır bırakacak, büyük ekonomik buhranlar, çöküş ve sıçramalar yaşanacak. Çünkü sistemi oluşturan temel yapılar çökecek. Ama yepyeni çözümler ortaya çıkacak. Para kazanmak diye bir durum ortadan kalkacak. Para giderek dijital bir parametreye dönüşecek. Fiyat, bedel vb. denen şeylerin daha doğrusu tüm 'değer sistemlerinin' değiştiğini göreceğiz. Tüm bu evrim süresince de başta siber terör olmak üzere, kargaşa, kavga ve yozlaşmanın tavan yaptığı dönemler, bölgeler yaşayacağız.
ALİ ÜNAL/EĞLENCE
EĞLENCE DURMAZ, ÇÖZÜM ARIYORUZ
Hava şartları hizmet sektörünü çok etkiliyor. Özellikle bu yaz ani hava değişiklikleri sektöre ciddi oranda zarar verdi. Bir gece için full rezervasyon olsa bile gece bunun ancak yüzde 20'sini ağırlayabiliyoruz. Aldığımız ürün, yaptığımız hazırlıklar bir anda boşa gidiyor. İnanılmaz yağmur yağacak denen günlerde hiç yağmur olmadığı da oldu. Sanırım bundan böyle hava şartları ülkemizde etkili olacak. Açılır kapanır tente ile normal yağmurlar geçiştirilebiliyordu ancak bu yaz yaşadığımız yağmurlarda bu tenteler etkili olamadı. Buna göre çözümler üretmeye başlayacağız. Alışkanlıklar değişecek. New York'ta eksi 15 derecede restoran ve kulüplerin önünde uzun kuyruklar görüyorsunuz. İstanbul'da kar yağdığında sokağa kimse çıkmıyor. Dubai'de 45 derecelerde inanılmaz nem varken, insanlar kapalı ferah mekanlarla sorunu çözmüşler. Biz de hava şartlarına uygun çözümleri üreteceğiz. Eğlence durmaz!
BÜNYAMİN DERMAN/ MİMARİ
DOĞAYLA SULH ETMEK ZORUNDAYIZ
Gelecekte bizi bugün Dubai'deki yaşantının bir benzeri bekliyor: Çevreyi daha da ısıtan klimatize edilmiş kapalı mekanlarda sürdürülen yaşantılar... O nedenle bugün biraz pazarlama trendi olarak dillendirilen ekotasarımın, daha çok bir ihtiyaç olarak talep edilmesi gerekiyor. Ekotasarım bugünün popüler konusu gibi görünse de aslında çok eski bir kavram. Dünyanın eski ve yerel kültürlerindeki yapı yapma gelenekleri incelendiğinde, örneğin Yemen mimarisine baktığınızda, coğrafyanın ve iklimin şekillendirdiği, doğayla sulh içinde bir mimari ile karşılaşırsınız. Birbirine yakın yapıların oluşturduğu gölgeli dar sokaklar, rüzgarın yapı içinde dolaştırılarak serinlik verdiği rüzgar kapanları, avlularda su havuzları, ara mekanlar, galeri boşlukları... Rüzgarı, yeşili (bitkisel peyzaj), suyu kullanarak ya da çift cidarlar, ara mekanlar, cam yüzeylerle güneşi kontrol ederek, doğal iklimlendirmeyi mimari tasarımın bir parçası olarak kullanmak çok eski bir bilgi. Ayrıca yerel ve doğal malzemelerle yapı inşası da öyle. Bununla ihtiyaç duyulan sürdürülebilir ve ekolojik tasarımın yüzde 40'lık kısmını karşılıyorsunuz. Kalan kısım için de teknoloji katkı koyuyor diyebiliriz. Urban Landinstitute çevreye eklenen her yapının, teslim aldığı arsayı eski durumundan daha iyi durumda devretmesini öngörür. Bu, aslında bir neslin kendi zamanıyla sınırlı olmayan ve gelecek nesillere dek uzanan toplumsal sorumluluğudur. Bu her mimarın, mühendisin, siyasal erkin, pazarlamacının, işletmecinin, kullanıcının, ortak sorumluluğudur. Sürdürülebilir bir dünya için doğayla sulh etmekten başka çare yok.
MURAT TABANLIOĞLU/ MİMARİ
KÜRESEL ISINMANIN SORUMLUSU MİMARLARDIR
Küresel ısınmanın sorumlusu tüm dünyada politikalar, ekonomi, konjonktür ve tabii ki gidişatın belirleyicisi ve müdahil olma yetkisi olan tüm yöneticilerdir. Ancak bana kalırsa asıl suçlu mimarlar. Kendini yaptığı işten sorumlu hisseden dünyaya, çevresine, mesleğe ve kendine saygı duyanlardan bahsetmiyorum, kastım kolayca 'imza' atan mimarlar. Tarih boyunca, farklı iklimlerde, her yapının bulunduğu coğrafyaya uygun mimari gelenekler, yaşam biçimleri gelişmiş. Fakat bugünün teknolojisi, malzeme olanakları ve yapım teknikleri, ve her kentin, köyün birbirine benzer hale geldiği küreselleşme ile günümüzde örneğin çok soğuk bir coğrafyada yapıları ısıtmak ya da soğutmak mümkün. İşte bu 'yerine uygun' olmayan yapıların ürettiği negatif etkiden uzak durmanın en önemli yöntemlerinden biri "yerel yaklaşımların bugünün aklı ile" harmanlanması, ekonomik olduğu kadar çevresel değer açısında da en etkin biçimde kullanılması. Aslında bunu basitçe tarif etmek için "smart local" diye bir terim kullanılıyor dünyada.
SONAT BAHAR
ÇINAR ÜNAL