Babasının kökenleri Bahama, annesinin kökenleri ise İrlanda'ya dayanıyor. New Yorklu öğretmen anne ile basketbol antrenörü babanın üç çocuğunun en büyüğü. Baba antrenör olunca üç yaşında basketbolla tanışmış. Beyzbol, Amerikan futbolu oynasa da basketbol tutkusunun peşinden gitmiş. Üç yıl önce Philadelphia 76ers'ın kampındayken Avustralya, Fransa, Almanya ve Türkiye'den teklif aldı. Darüşşafaka'yı tercih edince Wilbekin'in Türkiye serüveni de başlamış oldu. 24 yaşındaki oyuncu Türkiye ligini seçmekle en doğru kararı verdiğini söylüyor. Maç sırasında sempatik tavırlarıyla dikkat çeken yıldız oyuncuyla hedeflerini konuştuk...
-
Yüksek performansınızla dikkat çekiyorsunuz. Motivasyon kaynağınız nedir?
- Hep kazanmak ve her defasında daha yukarıya, en tepeye çıkmak istiyorum. Her zaman doğal olarak motive bir insan olduğum için ekstra bir şeye ihtiyacım kalmıyor. Sadece maçlardan önce müzik dinlerim.
-
Birçok maçta yüksek sayıyla oynuyorsunuz. Siz kendi performansınızı nasıl görüyorsunuz?
- Geçen yıldan sadece biraz daha iyiyim. Amacım her yıl bir önceki yıldan daha iyisini yapabilmek. 30 yaşına geldiğimde belki mükemmel bir oyuncu olabilirim. Çalışmaya devam edeceğim. Performansım umarım bu şekilde gelişmeye devam edecek.
-
Türk basketbol liginin seviyesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çok rekabetçi bir lig. Bütün takımların çok iyi oyuncuları var. İster ilk, ister son sıradaki takım olsun hangi takımla oynarsanız oynayın hepsi sizi zorlar. Bu söylediklerim ligin ne kadar iyi bir lig olduğunu anlatıyor.
ARTIK NAVİGASYON KULLANMIYORUM
-
Türkiye'de üçüncü yılınız. Üç yılın ardından neler söylersiniz?
- Burada olmaktan, bu ligin parçası olmaktan çok mutluyum. Burada çok rahat bir yaşamım var. Artık navigasyonu bile kullanmadan istediğim her tarafa gidebiliyorum. Yeni arkadaşlarım oldu. Burayı gerçekten çok seviyorum. Burada yaşıyor olmak benim için normalleşti. Artık buralıyım.
-
En fazla konsantre olarak çıktığınız maç ya da en zorlu deplasmanınız hangisi?
- Euroleague en iyi lig. O ligi de Fenerbahçe kazandı. O nedenle Avrupa Şampiyonu Fenerbahçe'nin maçları en zorlandığım karşılaşmalar.
-
Fenerbahçe Doğuş'la oynadığınız maçlar daha bir çekişmeli geçiyor. Mesela Bobby Dixon'la geçen yıl aranızda tatsız bir olay (kafa atma) bile yaşanmıştı...
- Yaşanan olay bir kazaydı. Aramız gayet iyi, problem yok.
-
Türkiye liginden performansını beğendiğiniz oyuncu kim?
- Brad Wanamaker Türkiye'nin en iyi oyuncusu.
MİLLİ TAKIM'DA OYNAYABİLİRİM
-
Türk Milli Takımı için adınız geçiyor... Oynamak ister misiniz?
- Yıllardır Türkiye'de oynamaktan ve yaşamaktan çok mutluyum. Türk Milli Takımı'nda oynamaya sıcak bakabilirim. Ancak ortada net bir durum yok. Önümüzdeki günlerde netleşir.
-
'Burada mutluyum' diyorsunuz. O zaman 'Türkiye'yi seçerek doğru mu karar vermişsiniz?
- Doğru karar vermişim, hiç pişmanlık duymuyorum.
-
Spor yaşamındaki hedefiniz nedir?
- Kariyerim için sabit bir hedef koyma taraftarı olmadığım için kafamda çok hedef belirlemiyorum. Her zaman için dünden daha iyi olacak şekilde çalışıyorum. Hedefim her zaman olduğum noktadan daha iyi bir yere gelmek. Sadece saha içinde değil saha dışında, bireysel olarak ağırlık antrenmanları ve şut çalışmaları yaparım.
-
İdolünüz var mı?
- İdolüm babam ve daha sonra Kobe Bryant. Bugün Stephen Curry, Real Madrid'in gardı Sergio Llull'u beğeniyorum.
-
Stephen Curry demişken biraz benziyorsunuz da?
- Bu benzerliği daha önce de duymuştum ama bu tür benzetmeler bana biraz komik geliyor. Sadece ten rengimiz benziyor.
-
Kendinizi hangi kelimelerle anlatırsınız?
- Rekabetçi ve her zaman daha iyi olmak isteyen biriyim.
YEDİ YAŞIMDAN BERİ PİYANO ÇALIYORUM
- Piyano çalıyorsunuz? Piyanoyla tanışmanız nasıl oldu?
- Ailede bütün kardeşlerimiz bir enstrüman eğitimi aldık. Kardeşim bateri, davul çalarken ben de yedi sekiz yaşımda piyanoyla tanıştım.
- Maça çıkarken yaptığınız bir ritüel var mı?
- Maç öncesi sadece sakin şekilde müziğimi dinlerim. Rahatlatır ve motive eder.
TÜRKİYE HARİTASINI DÖVME YAPTIRDI
- Görüyorum ki çay içiyorsunuz üstelik üç dört şekerli. Türkiye'de mi alıştınız?
- Haklısınız... Amerikalılar genelde çay içmez. İki yıl boyunca ben de hiç içmemiştim ama bu yıl çay içmeye başladım.
- Türkiye'ye geldiğinizde ilk izleniminiz nasıl olmuştu?
- Trafiği, çok güzel ve farklı restoranların olması şaşırtmıştı. Yemeyi içmeyi çok seviyorum. Şu an kafamda gidilmesi gereken on restoran var.
- Türk yemeklerini seviyorsunuz o zaman?
- Kebapların hepsini çok seviyorum. Türk usulü pilavı, baklavayı çok seviyorum. Hatta pilavın üzerine kuru fasulyenin suyunu döküp yiyorum.
- Bir gününüz nasıl geçiyor?
- Çok basit bir yaşantım var; köpeğimi dışarı çıkartırım, film seyrederim... Antrenmanım varsa antrenmana giderim, takım arkadaşlarımla yemeğe giderim.
- Basketbolcular dışında beğendiğiniz sporcu var mı?
- Neymar.
- İki küpeniz ve sayısız dövmeniz var...
- Saatlerle, dövmelerle aram çok iyi; seviyorum. Dövmelerimin bazılarının özel anlamları var; mesela Avrupa haritası var. Koluma havalı bir şey yaptırmak istiyordum. Avrupa'da oynuyorum. Oynadığım yeri, İstanbul'u temsilen bir şey yaptırmak hoşuma gitti.