İşeri, anne-babanın mümkün olduğunca her iki çocuğunu da çok sevdiği ve önemsediğini vurgulayan mesajlar vermesi gerektiğini dile getirerek, "bebeğin doğumuyla birlikte, ilk çocuk kendini 'pabucu dama atılmış' gibi hissetmemeli" dedi.
İlk çocuğa, eskisi gibi mutlaka "özel zaman ayırılması" gerektiğinin altını çizen İşeri, mutlaka birlikte vakit geçirilmesi, ihtiyaçlarının göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti. İşeri, "Çocuk bugüne kadar tek olmaya alışkın olduğundan, mutlaka belli zamanlarda onunla birebir vakit geçirilmeli. Bu, ya bebeğe aile bireylerinden bir başkası bakarken ya da bebek uyurken olabilir" diye konuştu. İkinci kardeşin kabul edilmesinin kolay olmadığını vurgulayan İşeri, şöyle devam etti:
"İlk çocuk, kardeş geldiğinde hayatta en sevdiği iki insanı paylaşmak durumunda kalır. Bu duruma hemen uyum sağlamasını beklemek yanlış olur. Rekabet yaratmamak önemlidir. Ancak bu nedenle bebek için 'O, çok çirkin, sen çok güzelsin', 'O, hiçbir şey bilmiyor', 'O değil, sen bizim biriciğimizsin' gibi karşılaştırmacı cümlelerden sakınılmalı. Çünkü, bu durumda çocuğu mutlu etmenin yolu, diğeri küçümsemekten geçer.
Birinci çocuğun sık sık 'kardeşimi mi beni mi daha çok seviyorsun?' sorusuna "ikinizi de çok seviyorum. annenin kaç çocuğu olursa olsun hepsine yetecek kadar sevgisi olur' gibi cevaplar verilmeli, kesinlikle 'elbette seni" ya da 'o daha küçük, onu' denilmemeli."
İşeri, bebekle ilgili yapılacak eylemlerde ortak bazı şeylerin gerçekleştirilebileceğini belirterek, bunda zorlayıcı olunmaması, çocuğun isteği dahilinde yapılması gerektiğini söyledi.
Bu şekilde, anne ile birinci çocuğun birlikte vakit geçirebildiğini ifade eden İşeri, "Böylece anne ile ortak bir amaca yönelik birlikte hareket ederler. Kardeşi için birşeyler yapabiliyor olma mutluluğunu yaşayabilir. Ancak, kesinlikle 'küçük anne, küçük baba' rolü verilmemeli. Bakım sorumluluğu verilmemeli, sorumluluk anne ve babaya ait olmalıdır" dedi.