Gümülcine neresidir ?

Bugün Komotini adıyla anılmakta olup Türkiye-Yunanistan sınırının 98 km. batısında, Yunanistan-Bulgaristan sınırının 23 km. güneyinde, güneydeki Ege denizine 40 km. uzaklıkta, Selânik-İstanbul demiryolunun geçtiği geniş ovada kurulmuş yaklaşık 40.000 nüfuslu bir yerleşim merkezidir. Birçok camii, kalabalık Türk nüfusu ve Pomak azınlığı ile Gümülcine, Batı Trakya müslümanlarının dinî ve kültürel merkezidir. Müftülük merkezi olmasının yanı sıra burada birçok Türk okulu da bulunmaktadır. 1371'den 1912'ye kadar kesintisiz olarak Osmanlı idaresi altında kalmıştır.

1207'de meydana gelen Bulgar istilâsı sırasında bugünkü şehrin 5 km. batısındaki Mosinopolis şehrinin yıkılmasından sonra küçük bir kasaba olarak kurulan Gümülcine'nin ilk çekirdeğini, 380-385 yılları arasında Roma İmparatoru Theodosios tarafından yaptırılan ve 1331'den beri Koumoutsina adıyla bilinen kale teşkil eder. Buranın ilk sivil sakinlerini de Mosinopolis'ten kaçanlar oluşturmuştur. Günümüzde şehrin merkezinde bulunan ve büyük bir bölümü ayakta kalan bu kale dikdörtgen şeklinde olup (125 × 140 m.) Bizans dönemi sonlarında 350-450 kişiyi barındırabilecek büyüklükteydi. 1344'te Aydınoğlu Umur Bey tarafından zaptedilen şehir bu tarihten itibaren Gümülcine adıyla anıldı. Nitekim bu olayı anlatan Enverî, Düstûrnâme'sinde burayı "Gümülcüne" şeklinde kaydeder. Bugünkü Yunanca adı ise Koumoutsina'dan gelmekte olup ilk defa 1344'te Gregoras tarafından Umur Bey'in şehre yönelik saldırıları anlatılırken kullanılmıştır.

İlk Osmanlı kroniklerinde, Gümülcine'nin Osmanlı hâkimiyetine girişiyle ilgili olarak Gazi Evrenos Bey'in 762 (1361) yılı civarındaki akın faaliyetleri gösterilir; bazı kaynaklarda ise 1363 tarihi verilir. Yunan ilim adamları 1361 tarihini kabul etmektedirler. Ancak son zamanlarda yapılan araştırmalarda buranın zaptının, Osmanlıların Trakya'yı kontrol altına aldıkları 1371 Maritsa (Meriç, Çirmen) savaşından biraz önce gerçekleştirildiği üzerinde durulmaktadır. Evrenos Bey, 1371'den 1383'e kadar burayı uç merkezi üssü olarak kullandı. 1383'te uç merkezini yeni fethedilen Siroz'a (Serres) nakletti. Gümülcine'de kaldığı dönemde İslâmî hayatın başlangıcını simgeleyen birçok bina yaptırdı. Bunlar arasında imaret, kubbeli bir cami ve çifte hamam vardı. Günümüzde Evrenos Bey İmareti ve Eskicami hâlâ ayaktadır. Her ikisi de Balkanlar'daki en eski Türk yapılarındandır.

Gümülcine ve çevresinin Osmanlı fethi öncesindeki durumu hakkında bilgi yoktur. Bununla birlikte Bizans hâkimiyetinin sonlarında birbiri ardınca meydana gelen iç savaşlar, veba salgınları ve ilk Osmanlı akınlarının Batı Trakya'yı oldukça etkilediği ve XIV. yüzyılda bu bölgenin çok az nüfusa sahip olduğu bilinmektedir. Bu karışık devirde birçok küçük yerleşim birimi ortadan kalkmış, halkın büyük kısmı açık araziden ziyade büyük ve müstahkem yerlere çekilmişti. Dolayısıyla Osmanlı fethinden sonra boş durumda bulunan arazilere Anadolu'dan getirilen Türk kolonileri yerleştirildi. Nitekim XIX. yüzyılın sonlarına ait salnâmelerdeki listelere bakıldığında, Gümülcine kazasının birçok köyünün Türkçe ad taşıdığı ve bundan da Türk kolonilerinin yerleştirildiği sırada müstahkem yerler dışındaki kır kesiminin boş olduğu anlaşılmaktadır. Sadece Megri, Maroniye (Marolye), İskeçe, Buru, Ferecik gibi müstahkem yerlerin eski adlarını Türkçeleşmiş haliyle de olsa sürdürmesi bu hususu doğrulamaktadır. 1456-1457 tarihli, bölgenin bugün mevcut en eski Osmanlı tahrir defterine göre Gümülcine'de 424 müslüman ve doksan altı hıristiyan hâne vardı (yaklaşık 2500 kişi). Hıristiyanlar Romalılar'dan kalma kalede, bugün hâlâ ayakta olan kilisenin etrafında oturmaktaydılar (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. O. 89, s. 35-36). XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde şehirde on altı müslüman mahallesi mevcut olup bunların tamamı kale dışında yer almaktaydı (BA, TD, nr. 167, s. 7). Bizans'ın son döneminde nüfusunun 350-450 civarında olduğu tahmin edilen şehirde 1454'te doksan altı hıristiyan hânenin (yaklaşık 450 kişi) kaydedilmiş olması, buranın anlaşma şartlarıyla teslim alındığını ve sakinlerinin büyük çoğunluğunun yerlerinde kaldığını akla getirmektedir.

1454 tarihli Tahrir Defteri'nde Gümülcine'de sekiz imam, iki müezzin, beş tekkenişin ve ahî teşkilâtında görevli bir kişinin adlarının bulunması, fetihten hemen sonra İslâmî hayatın kurulduğunu göstermektedir. XVI. yüzyılın ilk yarısında Gümülcine'nin müslüman ve hıristiyan nüfusunda azalma oldu. 1519'da burada 303 müslüman ve kırk üç hıristiyan hânede yaklaşık 1400-1500 kişi bulunmakta (BA, TD, nr. 70), ayrıca bu tarihte şehirde on dokuz hâne yahudi yaşamaktaydı. Evliya Çelebi'nin verdiği bilgiye göre bunların hepsi kalede oturmaktaydı.

1433'te seyyah Bertrandon de la Broquière'in etrafı duvarlarla çevrili, küçük bir nehrin kıyısında güzel bir kasaba olarak tarif ettiği, 1555'te de Pierre Belon'un, içinde bir Rum kilisesinin bulunduğu küçük ve yıkık bir kalesiyle az sayıda nüfusu barındırdığından söz ettiği Gümülcine'nin fizikî durumu hakkında tahrir defterleri oldukça önemli bilgiler verir. 1568-1569 tarihli deftere göre Gazi Evrenos Bey İmareti Vakfı genişlemiş ve bu da şehrin fizikî bakımdan gelişmesine yol açmıştı. Nitekim 1456 tarihli defterde toplam gelir 23.176 akçe olarak verilirken 1568 tarihli defterde 35.571 akçe gelir zikredilmektedir. Vakfın başlıca gelir kaynakları arasında çifte hamam, elli beş dükkân, on üç değirmen ve Helvacı (yeni ismi Helodon) köyünün geliri yer almaktaydı. Bu köyün 1456'daki nüfusu otuz yedi hıristiyan hâne iken 1568'de yetmiş beş hıristiyan ve seksen iki müslüman hâneye çıkmıştı. 1456'da vakıfta on sekiz hizmetkâr "ehl-i tekke" varken bu sayı 1568'de kırk bire yükselmişti. Eskicami Vakfı'na ait ayrıca elli sekiz dükkân ve bir miktar nakit kaydedilmişti. XVI. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına ait tahrir defterine göre bu sıralarda Gümülcine'de on altı mescid, beş zâviye ve dört muallimhâne bulunmaktaydı. Kaledeki kilisenin değirmenlerden, bahçelerden ve evlerden müteşekkil kendi vakfı vardı (BA, TD, nr. 167 s. 16-17).

XVII. yüzyıl Gümülcine'si hakkında en ayrıntılı Osmanlı kaynağını Evliya Çelebi'nin Seyahatnâme'si oluşturur. Evliya Çelebi, 1667-1668'de taştan yapılmış 4000 kadar ev, beş cami, on bir mescid, iki imaret, iki hamam, beş medrese, yedi mektep ve on yedi han bulunduğunu belirtmektedir. Onun verdiği rakamlara göre nüfusun en iyimser tahminle 10-15.000 dolayında olduğu söylenebilir. Seyahatnâme'de Evrenos Bey ve Ahmed Paşa vakıflarından övgüyle bahsedilmektedir (VIII, 85-90). Bu sonuncusu, I. Ahmed'in 1606-1613 yılları arasında defterdarlığını yapan Ekmekçizâde Ahmed Paşa (ö. 1618) olmalıdır. Ahmed Paşa Gümülcine'de kubbeli bir cami, çifte hamam, kubbeli bir mektep, medrese ve imaret yaptırmıştır. Cami, bugün Yunanistan'da 1580-1590 yıllarından kalma İznik çinileri olan tek yapıdır. Cami ve mektep hâlâ sağlıklı bir şekilde ayaktadır; imaret ise yok olmuştur. Hamamında sadece duvar kalıntıları mevcuttur.

XVIII. yüzyılda veba salgınları Trakya'yı oldukça etkiledi ve bazı köylerin tamamen yok olmasına yol açtı. XIX. yüzyılda bölge yeni gelişmelere sahne oldu. Özellikle Akdeniz ile Bulgaristan arasında artan ticaret Trakya'yı olumlu yönde etkiledi. Bu arada Gümülcine'nin doğu kısmında yeni semtler gelişti. 1316 (1898-99) tarihli Edirne Vilâyeti Salnâmesi'ne göre Gümülcine merkez kazasında 53.393 müslüman, 8401 Rum, 7506 Bulgar, 712 yahudi ve 329 Ermeni vardı. Buna göre 1898'de kaza nüfusunun % 76'sı müslümandı. Bu oran 1529'da % 62 idi (BA, TD, nr. 167, s. 18). Gümülcine sancağı genelinde ise müslümanların daha büyük çoğunlukta olduğu görülür. 1906-1907 nüfus sayımına göre nüfusun 239.870'i müslüman, 28.614'ü Bulgar, 21.545'i Rum, 1290'ı yahudi ve 493'ü Ermeni idi. Bu rakamlardan müslümanların oranının % 82 olduğu anlaşılmaktadır (Karpat, s. 166). 1319 (1901-1902) tarihli Edirne Vilâyeti Salnâmesi, Gümülcine kaza merkezinde 2381 hâne ve 12.393 nüfus bulunduğunu zikretmektedir. 1310 (1892) tarihli Edirne Vilâyeti Salnâmesi'nde Gümülcine merkezinde on cuma camii, on beş mescid, iki Rum kilisesi, bir Ermeni kilisesi ve bir sinagogun bulunduğu kayıtlıdır. Salnâmede isimleri belirtilen camilerin çoğu hâlâ ayaktadır. Antik eserler olarak Romalılar'a ait kaleden bahsedilmekte ve Gazi Evrenos İmareti'nin üst duvarında Roma döneminden kalma bir kadın başı bulunduğu belirtilmektedir. Selçuklular zamanında antik eserlerin kalıntılarının cami ve türbe duvarlarında kullanıldığı bilinmektedir. Osmanlılar'da ise bunun en son örneklerden birine Gümülcine'de rastlanır.

I. Balkan Savaşı sırasında Gümülcine Bulgaristan tarafından işgal edildi. II. Balkan Savaşı ile I. Dünya Savaşı arasında kurulan ve kısa süren Gümülcine Müslüman Cumhuriyeti'nin başşehri olan Gümülcine, I. Dünya Savaşı'nda yeniden Bulgarlar'ın eline geçti. Bu dönemde Gazi Evrenos İmareti kilise (Sveti Kral Boris) haline getirildi. Lozan Antlaşması'ndan sonra kasaba, etnik-dinî yapısını korumak şartıyla Yunanistan'a bırakıldı. Yunan idaresi altında müslüman nüfusu giderek azalırken Yunan nüfusu artış gösterdi; hıristiyan Bulgar unsuru ise iki dünya savaşı arası yıllarda yok oldu. Yahudiler de II. Dünya Savaşı sırasında Gümülcine'yi terkettiler.

Bugün Gümülcine yarı yarıya müslüman Türk ve Ortodoks Yunan nüfustan oluşmaktadır. Osmanlı eserlerinden günümüze kadar ayakta kalabilenleri Gazi Evrenos Bey İmareti, Eskicami, Yenicami, II. Abdülhamid tarafından 1302'de (1884-85) yaptırılan saat kulesi, Rusçuklu Vezir Şerif Hasan Paşa'nın karısı Fatma Hanım Türbesi'nin (1781) yanı sıra küçük camiler ve sanat değeri yüksek olmayan çeşmelerdir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Evrenos Bey Hamamı dinamitle havaya uçurulmuş ve Postinpûş (Posti Poş) Baba Tekkesi de tahrip edilmiştir. Diğer taraftan Yunan arkeoloji hizmetleri teşkilâtının Kavala şubesi İmaret Camii'ni aslına uygun olarak restore etmiş ve XX. yüzyılda eklenen beton kısımları kaldırmıştır. Caminin, Balkanlar'daki en eski İslâmî kitâbelerden biri olan Gazi Evrenos devrinden kalma, hasar görmüş Arapça kitâbesi bu restorasyon sırasında yerine konulmuştur. 1970'lere kadar Abdülhamid döneminin Osmanlı dış görünümünü koruyan kasaba bu tarihten itibaren modernleşme sürecine girmiş ve eski yapısını büyük oranda kaybetmiştir. Eski Osmanlı görünümü sadece çarşı semtinde muhafaza edilmektedir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA