Moldova Hakkında Bilgiler

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kurulan (1991) Moldova Cumhuriyeti (Republica Moldova) kuzey, güney ve doğudan Ukrayna, batıdan Romanya ile komşu olup 33

--
-->

I. FİZİKÎ ve BEŞERÎ COĞRAFYA
Ülke toprakları kuzeybatıdan güneye doğru hafifçe alçalarak uzanan ve ortalama yükseltisi 147 m. olan bir plato görünümündedir; en yüksek noktası Kodren dağıdır (429 m.). Göl bulunmayan arazi toplam 16.000 km. uzunluğundaki küçük akarsular ve derin vadilerle yarılmış durumdadır. Akarsuların çoğu Dinyester, Prut ve Tuna nehirlerine karışır, çok azı ise doğrudan Karadeniz'e ulaşır. İklim, kısa sert kışları ve uzun sıcak yazları ile karasal orta kuşak iklim özellikleri gösterir; ocak ayında sıfırın altında 3-5 °C olan sıcaklık ortalaması temmuzda 19-22 °C'dir. Ülke genelinin % 9,8'ini oluşturan ormanların çoğunun yakın bir geçmişten beri kesilerek yerlerinin iskâna açılması sonucu büyük oranda erozyon ve toprak kayması sorunları baş göstermiştir. Yer altı servetleri bakımından fakir bir ülke olan Moldova'nın başlıca kaynakları linyit ve alçı taşıdır. Enerji ihtiyacının çok büyük bir bölümü ithalât yoluyla karşılanmakta, önemli bir kısmı Rusya ve Ukrayna'dan olmak üzere kömür, petrol ve doğalgaz ithal edilmektedir.

Moldova kilometrekareye düşen 124 kişiyle birçok Avrupa ülkesinden daha kalabalıktır. Bunun sebebi, XIX. yüzyıl boyunca özellikle güney kesimlere Rusya'nın diğer bölgelerinden yapılan göçlerdir. Bu dönemde Ukraynalı, Rus ve Sırp gruplar Besarabya bölgesine göç ederken 160.000 dolayında Bulgar ve Gagauz Türkü de buraya gelmiştir. Son on yıl içinde sosyal ve ekonomik krizlerden dolayı azalma eğilimine giren nüfusun % 46,6'sı şehirlerde, % 53,4'ü köylerde oturmaktadır. Etnik yapının dağılımı ise % 64,5 Moldovan, % 13,8 Ukraynalı, % 13 Rus, % 3,5 Gagauz, % 2 Bulgar, % 1,5 yahudi ve % 1,7 oranında Alman, Polonyalı, Çingene şeklindedir. Resmî dil Latin harfleriyle yazılan Romence olmakla birlikte özellikle şehirlerde yaşayan halk günlük hayatında hâlâ Rusça kullanmaktadır; Bulgarca ve Gagauz Türkçesi konuşulan diğer dillerdir. Halkın % 98'den biraz fazlası Ortodoks hıristiyan, % 0,5'i Baptist hıristiyan ve gerisi Mûsevî'dir.

Tarımsal faaliyetler ülke ekonomisinde ön sırada olduğundan sanayi de tarıma dayalı biçimde gelişmiştir. Ülke topraklarının % 86'sı işlenmektedir; elde edilen başlıca ürünler tahıl, meyve ve sebzedir. Eski Sovyetler Birliği bağlarının üçte biri bu ülke sınırları içinde kaldığından ihracatın ilk sıralarını üzüm ve şarap oluşturur. Yaş sebze ve konserve ihracatı alanında 112 firma faaliyet göstermektedir. Ekilebilir arazilerin 80.000 hektarında şeker pancarı üretimi yapılır; ancak 3 milyon ton pancar işleyebilecek yedi fabrika bulunmasına karşılık pazarlama problemi yaşanması sebebiyle tesisler düşük kapasitede çalışmaktadır. Öte yandan hayvancılık potansiyelinin yüksekliğine karşılık bu sektör için yeterli endüstri tesisi kurulamadığından hayvansal ürünler ham olarak ihraç edilmektedir. Son yıllarda toprak reformuna yönelik çalışmalar başlatılmış ve eski devlet çiftliklerine ait toprakların halka dağıtılması konusunda önemli adımlar atılmıştır.

Moldova'nın ihracatında en büyük pay % 45 ile Rusya'nındır. 1998 yılından itibaren İtalya ve Almanya da öne çıkmaya başlamıştır. Yine aynı ülkelerle gerçekleştirilen ithalât ise enerji, tekstil ve bitkisel ürünlerde yoğunlaşmıştır. Moldova 1318 km. demiryoluna ve 12.657 km. karayoluna sahip olup bunun 11.012 kilometresi asfalt kaplamadır. Devlete ve özel sektöre ait havayolu şirketleri Chisinau Havaalanı'ndan uluslararası uçuşlar yapmaktadır. Ülkeye en çok turist Rusya, Romanya, Ukrayna ve Türkiye'den gelmekte, Moldovalılar ise turistik seyahatlerinde Romanya, Almanya ve Ukrayna'yı tercih etmektedir.

II. TARİH
Ülkenin Türk kaynaklarındaki ismi Boğdan'dır (Karaboğdan). Bu ad devlete bağımsızlığını kazandıran I. Boğdan'a (1359-yaklaşık 1365) dayanır. Taş devrinde burada Avrupa'nın en parlak kültürlerinden biri olan Cucuteni gibi Neolitik ve Eneolitik kültürler vardı. Eskiçağ'da bu topraklar, merkezi Transilvanya'da (Erdel) olan ve 106 yılında Romalılar tarafından ele geçirilen Daçya Krallığı'na aitti. Bölge kısmen Roma İmparatorluğu sınırları içine girince güneyde Barboşi ve kuzeyde Batca Doamnei gibi yerler imparatorluğun askerî kontrolü altında kaldı. Zamanla bütün bu kesim Roma kültürünün etkisine girdi. Roma yönetimi ve askerlerinin 271-275 yıllarında Tuna'nın güneyine çekilmesinin ardından Moldova toprakları 1000 yıl içerisinde Latinler, Gotlar, Hunlar, Avarlar ve Peçenekler gibi birçok göçmen kavme ev sahipliği yaptı. 602 yılından sonra gelen Slavlar, Romenler'in dili ve sosyoekonomik hayatı üzerinde etkili oldu. Diğer kavimler gibi onlar da yavaş yavaş yerli nüfus içinde eridi.

Türk kavimlerinden Hunlar ve Avarlar yerleşik gruplar üzerinde çok az etkili oldu. XI. yüzyılda gelen Peçenekler, Uzlar (Oğuzlar) ve Kumanlar'dan oluşan yeni Türk dalgası ise oldukça derin ve kalıcı izler bıraktı. Romen tarihçisi Nicolae Iorga bu devirde bir Romen-Türk sentezi ve iş birliğinin olduğunu ifade eder. Böylece Macar Krallığı'nın Karpatlar'ın doğusunda bulunan topraklara karşı olan istilâcı politikası durdurulmuştur. Peçenek Uz Kumanlar'dan Romen dilinde oda, çoban, çardak gibi kelimeler, "ui" ve "uz" ekleriyle sona eren Vaslui, Covurlui, Bahlui, Oituz vb. toponimler, bu kavimlerin ismini taşıyan Peceneaga, Comana, Uzul gibi yer adları ve Coman vb. şahıs isimleri kalmıştır.

Osmanlılar'dan önce son Türk dalgası 1241-1242 yıllarındaki Moğol istilâsı sırasında bu topraklara ulaştı. Bunun ardından Altın Orda Hanlığı XIV. yüzyıl ortalarına kadar hem Boğdan topraklarına hem Deştikıpçak'a sahip oldu. Büyük İpek ve Baharat yollarının kontrolü için İlhanlılar'la rekabet eden Altın Orda hanları ülkeye nizam ve asayiş getirdiler. Cenevizliler'le iş birliği yaparak Orta Asya-Karadeniz-Boğazlar yolunu yeniden canlandırdılar. Böylece Karadeniz havzası Boğdan ve Eflak toprakları dahil olmak üzere milletlerarası ticaret yollarına bağlandı ve ülkede refah sağlandı. Boğdan'da bu siyasî oluşumun şekillenmesi Baltık denizinden İstanbul'a uzanan (Varegler'den Rumlar'a) büyük ticaret yolunun açılması sayesinde olmuştur. Hem Eflak hem Boğdan'ın devlet yapısı Kuman ve Tatar devlet teşkilâtına dayanır. XIV. yüzyılda bunlar topraklarından çekilince onlardan kalan idarî yapılar yerli aristokratlarca sürdürülmüştür.

Tatar yönetimi, Macar Katolik Krallığı'nın siyasî-dinî yayılımcı politikasına karşı koruyucu bir kalkandı. Son Macar orduları, 1364-1365 yılı kışında I. Boğdan idaresindeki Ortodoks Boğdanlılar tarafından yenilgiye uğratıldı. Böylece Macar Kralı I. Louis (d'Anjou) yeni devletin bağımsızlığını kabul etmeye mecbur kaldı. Macaristan'ın baskılarına karşı I. Petru Muşat'tan (1387) itibaren Moldova voyvodaları Polonya ile ittifak yaptılar. Bu denge politikası sayesinde Boğdan'ın bağımsızlığı sağlanabildi.

1455 yılından itibaren Boğdan Prensliği ilk defa olarak Osmanlı Devleti'ne yılda 2000 altın tutarında haraç ödemişti. Boğdan Voyvodalığı'nın en parlak devri Stefan cel Mare zamanına (1457-1504) rastlar. Bu voyvodanın idaresi altında Boğdanlılar, Macar Kralı Matya Korvinus'un 1467'de, Osmanlı Padişahı II. Mehmed'in 1475 ve 1476'da, Polonya Kralı Johann Albrecht'in 1497'deki saldırılarını püskürttüler. Ancak Moldova'nın kaderini değiştiren olay II. Bayezid'in 889'daki (1484) Boğdan seferi oldu. Bu sefer neticesinde Boğdan'ın büyük ticaret merkezleri ve kuvvetli stratejik istihkâmları olan Chilia (Kili) ve Cetatea Alba (Akkirman) fethedildi. Bundan sonra artık Boğdan'ın dış siyaseti kesin ve uzun vadeli olarak Osmanlı yanlısı oldu. Söz konusu fetihlerden önce Stefan cel Mare'ye 1479-1481 yılları arasında Fâtih Sultan Mehmed tarafından ahidnâme verilmiş ve onun ülkesine dokunulmaması, buna karşılık Boğdan'ın haraçgüzâr statüsü belirlenmişti. Kili ve Akkirman'ın alınışının ardından bu hukukî statü iyice yerleşmiş oldu.

XVI. yüzyılda Osmanlılar, Habsburglar'la mücadele edebilmek ve İstanbul'a iâşe akışını sürdürmek için Aşağı Tuna'yı kontrol altına almaya çalıştılar. Kanûnî Sultan Süleyman 1538'de Boğdan seferine çıktı ve hem Eflak Prensliği'nin en önemli limanı, ticaret merkezi olan Braila'yı (İbrâil), hem de güçlü Bender (Tigina) Kalesi dahil olmak üzere Bucak denilen Güneydoğu Boğdan'ı Osmanlı topraklarına kattı. Böylece Tatar süvarisine Bahçesaray ile Budin arasında sağlam bir koridor oluşturulduğu gibi Tuna yalıları Budin'den itibaren Karadeniz'e kadar kontrol altına alındı.

1531'den itibaren Kanûnî Sultan Süleyman, Boğdan-Eflak voyvodalarının doğrudan dış ilişkilere girmesini yasaklamıştı. XVI. yüzyılın ortalarına doğru Boğdan ve Eflak voyvodalıkları bağımsızlıklarını kaybetti. Yalnızca hukuken iç muhtariyetlerini sürdürdüler. 1538'de ilk defa Stefan Lácusttá (Çekirge İstefan) adlı voyvoda doğrudan İstanbul'dan getirtildi. Bu uygulamaya bundan sonra artık sık sık rastlandı. Büyük boyarlar tarafından desteklenen kimse voyvoda seçilir, ardından padişah tarafından tasdik edilirdi.

Boğdan/Moldova Prensliği'nin Osmanlılar'a ödediği haraç 1456 yılında 2000 altın iken 1527'de 10.000 altına çıkarıldı. 1 Mayıs 1541 - 1 Mayıs 1542 malî yılında 15.000, 1564-1565'te 30.000, 1568-1569 yılında 40.000 altın olan bu vergi 1592-1593 malî yılında yaklaşık 60.000 altına yükseldi. 1600'de Eflak, Erdel ve Boğdan prensliklerini bir süre birleştiren Eflak Voyvodası Mihai Viteazul'un (Cesur Mihal) isyanından sonra Boğdan haracı anılan rakamlara bir daha ulaşamadı. Boğdan haracı Osmanlı devlet bütçesinin binde dört veya beşini oluştururdu. Bunun dışında Boğdan Prensliği, Osmanlı padişahına resmî hediye olarak XVI. asırda her yıl yetmiş şahin (doğan), yirmi at, samur, tilki, sincap, vaşak kürkü, balık dişleri, kumaş ve elbiselerle nakit para gönderirdi. Ayrıca yüksek rütbeli paşalara da hediyeler (pîşkeş) verilirdi.

Osmanlı Devleti için Boğdan'ın önemi her şeyden önce iâşe bakımındandı. Boğdan'dan Lehistan'a ve diğer ülkelere koyun ve sığır ihracatı ilk defa Alexandru Lapuşneanu'nun (1552-1561, 1564-1568) ve oğlu Boğdan'ın (1568-1572) voyvodalıkları zamanında yasaklandı (BA, MD, nr. 7, s. 469). 992 (1584) tarihli bir belge, Boğdan'dan her yıl 300.000 adet koyun satın alınıp İstanbul'a yollandığını gösterir (BA, MD, nr. 53, s. 106). Aynı zamanda İstanbul'a ve Osmanlı ordularına arpa, tuz, buğday, darı, yulaf, bal, iç yağı, kendir, peynir vb. sevkedilirdi. Bunların bedelleri haraç miktarından düşülürdü. Bazı tahminlere göre XVI. yüzyılda (1594 yılından önce) Moldova'nın Osmanlı Devleti'ne yaptığı ihracat 200.000, ithalât ise 40.000 altın civarındaydı. Fakat bu aktif ticaret bilançosu voyvodalık tayini, muhafazası veya tekrar alınması için yapılan siyasî girişim harcamalarına giderdi. Buna rağmen prensler ve boyarlar ticaret yoluyla kendileri için büyük kazançlar elde edebilirlerdi. XVII ve bilhassa XVIII. yüzyıllarda Boğdan'ın İstanbul'un yiyecek ambarı olma özelliği daha da kuvvetlendi.

1711-1822 yılları arasında Boğdan eski özerk statüsünü genel çizgileriyle korumakla beraber bu süre içinde voyvodaların tamamı İstanbul'dan Dîvân-ı Hümâyun eski baştercümanları olan Fenerli Rumlar'dan gönderilmiştir. 1821 ihtilâlinden sonra voyvodalık kademe kademe eski özerk statüsüne dönmüştür.

1775'te Moldova'nın eski başşehri Suceava dahil kuzey kısmı ile Bukovina, 1768-1774 Osmanlı-Rus savaşında tarafsız kalan Avusturya'ya mükâfat olarak verildi. 1812'deki Bükreş Antlaşması'yla Prut ile Nistru (Dinyester) arasında bulunan ve Moldova topraklarının yarısını kapsayan Besarabya Rusya tarafından alındı. Yeni Rus vilâyetine Balkanlar'dan göç eden Bulgarlar ve 1263-1264 yıllarında Dobruca'ya yerleştirilip ardından hıristiyanlaşmış olan Gagauzlar büyük muafiyet ve imtiyazlarla getirildiler. 1856-1878 yılları arasında Besarabya'nın güneyinde bulunan üç idarî birim (Cahul [Kahul], Bolgrad ve İsmail) Paris Antlaşması ile Moldova'ya iade edildi. 1859-1862 arasında Boğdan ve Eflak prenslikleri birleşip modern (küçük) Romanya'yı oluşturdu. Bu yeni devlet 1877-1878 yıllarında tam bağımsızlığını kazandı.

1917 Bolşevik İhtilâli'nin ardından 2-15 Aralık 1917'de ülkenin meclisi olan Sfatul Tarii, Rusya Federasyonu çerçevesinde Özerk Boğdan Demokratik Cumhuriyeti'ni ilân etti. Bu cumhuriyet 24 Ocak - 6 Şubat 1918'de bağımsızlığını, 27 Mart - 9 Nisan 1918'de de Romanya Krallığı ile birleştiğini duyurdu. I. Dünya Savaşı sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılınca 14-27 Ekim 1918'de Bukovina'nın Millî Meclisi de Romanya ile birleşmeyi onayladı. Bu birleşme 10 Aralık 1919 Saint-Germainen-Laye Muahedesi'yle Avusturya tarafından kabul edildi.

Sovyet Rusya, Besarabya'nın Romanya ile birleşmesini tanımadı. 23 Ağustos 1939'da Alman-Soyvet saldırmazlık paktının akdedilmesi ve Fransa'nın yenilmesinden sonra Stalin, Hitler'in rızasıyla Besarabya'yı 26 Haziran 1940'ta Romen hükümetine verdiği ültimatomla idaresi altına aldı. Hiçbir zaman Rusya'ya ait olmayan Kuzey Bukovina'yı ve Herta kazasını da zaptetti. Sovyetler tarafından alınan idarî tedbirlerle Besarabya'nın toprak bütünlüğü parçalandı; kuzey kısmı (Kuzey Bukovina ve Herta kazası) ve güney toprakları (eski Bucak) Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne verildi. Geri kalan Besarabya toprakları ise 2 Ağustos 1940'ta Nistru nehrinin sol tarafında bulunan Moldova Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti'yle birleştirilip Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti teşkil edildi. 1950'den itibaren Moldova'ya Rusya tarafından çok miktarda Rus asıllı öğretmen, doktor ve mühendis kadroları getirildi ve hemen ardından Moldova'nın Latin alfabesi Kiril alfabesine dönüştürüldü.

31 Ağustos 1989'da Moldova Sosyalist Cumhuriyeti Parlamentosu, Romence'yi resmî dil ilân etti ve Latin harflerine geçilmesini kararlaştırdı. 1990 ilkbaharında yapılan seçimlerde Moldova Halk Cephesi çoğunluğu sağlayarak anayasada bir dizi değişiklik yaptı, 23 Haziran 1990'da bağımsızlığını ilân etti. Daha sonra Ruslar'la ve Gagauzlar'la çıkan anlaşmazlık nisbeten bir uzlaşmaya dönüştü. Sovyetler Birliği'nin dağılması neticesinde de 27 Ağustos 1991'de Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti tam hükümranlık ve bağımsızlığını ilân ederek Moldova Cumhuriyeti adını aldı. 8 Aralık 1991'de yapılan seçimlerde Mircea Snegur halkın % 85'lik oyu ile yeniden cumhurbaşkanı seçildi, cumhuriyet 21 Aralık'ta Almatı'da yapılan toplantıda eş ve kurucu üye olarak Bağımsız Devletler Topluluğu'na katıldı. Moldova'nın bağımsızlığının ardından ülkede en büyük sorun Dinyester nehrinin doğusunda ve çoğu Tiraspol etrafında yaşayan Rus asıllıların bu bağımsızlığa karşı çıkması ve 1992'de ülkede bir iç çatışmanın meydana gelmesidir. Bugün nüfusu 760.000'i aşkın olan bu bölgede başşehri Tiraspol olmak üzere Trans-Dinyester Cumhuriyeti adı altında bir özerk devlet ilân edildi. Ancak bu devlet hiçbir dünya ülkesi tarafından resmen tanınmadı. 2 Mart 1992'de Birleşmiş Milletler'e üye olan Moldova Cumhuriyeti, Rusya ile Trans-Dinyester bölgesine özel statü verilmesini öngören, Moldova'nın Romanya ile birleşmesi durumunda ise kendi kaderini tayin etme hakkı veren bir anlaşma imzaladı (Temmuz 1992). Ayrıca 5 Mart 1995'te yapılan bir referandumla Özerk Gagauz Cumhuriyeti'nin sınırları belirlendi. 25 Şubat 2001'de yapılan seçimleri Komünist Partisi kazandı; parti başkanı Vladimir Voronin cumhurbaşkanı, Vasile Tarlev de başbakan oldu. Ülkedeki başlıca tarihî eserler arasında Soroka Kalesi ve Bender Kalesi'nden (Osmanlı yapısı) başka harabe halindeki Orheyul Veki (XV. yüzyıl), Şehrü'l-cedîd (Altın Orda dönemi, XIII. yüzyıl) ve Palanka Türk Kalesi (XVII. yüzyıl) sayılabilir.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA