Ümmü Külsûm Kimdir, Tarihte Önemi Nedir? Ümmü Külsûm Hayatı!

605 ile 610 yılları arasında Mekke’de doğdu

Zeyneb ve Rukıyye'den sonra Resûl-i Ekrem'in üçüncü kızı olup annesi Hz. Hatice'dir. Asıl isminin Ümeyye (Hâkim, IV, 48) veya Âmine (M. Hüseyn el-Hâirî, I, 298) olduğu belirtilmiştir. Çocuğu bulunmadığı halde niçin Ümmü Külsûm şeklinde anıldığı bilinmemektedir. Hz. Peygamber'in hicretinden sonra aynı yıl Hz. Ali ile annesi Fâtıma bint Esed, Sevde, Fâtıma, Esmâ ve Âişe ile birlikte Medine'ye hicret etti. Ümmü Külsûm nübüvvetten önce Ebû Leheb'in oğlu Uteybe, ablası Rukıyye de Uteybe'nin ağabeyi Utbe ile nikâhlı idi. Ancak Tebbet sûresi nâzil olunca taraflar bu nikâhtan vazgeçti. Ardından Rukıyye Hz. Osman ile evlendi ve 2 yılında (624) vefat etti. Hz. Osman eşinin vefatına ve Hz. Peygamber'le akrabalık bağının kesilmesine çok üzülmüştü. Resûl-i Ekrem 3. yılda (624) Ümmü Külsûm'ü onunla evlendirdi ve bu evliliği aldığı vahiy üzerine gerçekleştirdiğini belirtti (Belâzürî, I, 401-402; Hâkim, IV, 49).

Ümmü Külsûm 9. yılın Şâban ayında (Kasım-Aralık 630) vefat etti. Onun vefatı ölünün yıkanması, kefenlenmesi ve defniyle ilgili birçok sünnetin nakline vesile olmuştur. Yıkanmasında Resûlullah'ın halası Safiyye bint Abdülmuttalib, Esmâ bint Umeys, Ümmü Atıyye, Leylâ bint Kānif es-Sekafiyye ve ensardan bazı kadınlar bulunmuştur (Hâkim, IV, 48). Hz. Peygamber kadınlara cenazeyi nasıl yıkayacaklarını tarif etmiş, kendisi dışarıda bekleyerek kefenlik kumaşları vermiş, izârının ona iç gömleği yapılmasını söylemiştir (Müsned, VI, 380; Buhârî, "Cenâʾiz", 9; Müslim, "Cenâʾiz", 36-39, 41-43). Bu konuyla ilgili rivayetlerde genellikle "Peygamber'in kızı" ifadesi kullanılmakta, ancak hangi kızı olduğu belirtilmemektedir. Gasil ve tekfin sırasında oradakilerden Ümmü Atıyye, Resûl-i Ekrem'in diğer kızı Zeyneb'in adını vermiştir (Müslim, "Cenâʾiz", 40). Bundan dolayı gasille ilgili hadislerde Resûlullah'ın hangi kızının kastedildiği hususu tartışılmıştır. Ancak Ümmü Atıyye, Medine'de cenaze teçhiz ve tekfin işinde önde gelen bir kadındı, hem Zeyneb'in hem Ümmü Külsûm'ün gasil ve tekfininde bulunmuştu, dolayısıyla hadiste geçenin Ümmü Külsûm olması kuvvetle muhtemeldir.

Defin sırasında Hz. Peygamber kabrin bir tarafına oturarak, "Bu gece hanımıyla birlikte olanlar kabre inmesin" demiş, bunun üzerine Ümmü Külsûm'ü Hz. Ali, Fazl b. Abbas ve Üsâme b. Zeyd kabre indirmiş; Ebû Talha el-Ensârî kendisinin de bu şartı taşıdığını söyleyince Resûl-i Ekrem onun da kabre inmesine izin vermiştir (Müsned, III, 270; Buhârî, "Cenâʾiz", 32, 72; Hâkim, IV, 47; İbn Hacer, VIII, 289). Bu rivayette de Resûlullah'ın hangi kızının konu edildiği hususunda farklı bilgiler aktarılmış, sonuçta bunun da Ümmü Külsûm olduğu belirtilmiştir (İbn Beşküvâl, I, 150-153; ayrıca bk. DİA, XXXV, 219). Cennetü'l-bakī'a defnedilen Ümmü Külsûm kabre konduktan sonra Hz. Peygamber insanın topraktan yaratıldığını, oraya döneceğini ve oradan çıkarılacağını belirtmiştir. Kabir kapatılırken kerpiçlerin düzgün konmasını emretmiş, bunun ölüye bir faydası yoksa da yaşayanlar açısından daha uygun düşeceğini söylemiştir (Müsned, V, 254). Rukıyye'nin vefatında olduğu gibi Ümmü Külsûm'ün vefatına da üzülen Hz. Osman'ı Resûl-i Ekrem sıhriyetin ölümle değil boşama ile ortadan kalktığını söyleyerek teselli etmiştir (Belâzürî, I, 401). Annesi ve kız kardeşleriyle birlikte ilk müslümanlar arasında yer alan Ümmü Külsûm, Mekke'de ve Medine'de sade bir hayat yaşamıştır. Gasli, kefenlenmesi ve defniyle ilgili hadisler dışında onun ipek çizgili kumaştan yapılmış bir elbise giydiğine dair rivayet (Buhârî, "Libâs", 30; Ebû Dâvûd, "Libâs", 11; Nesâî, "Zînet", 84) kadınların ipek giyebileceği konusunda delil kabul edilmiştir.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA