el-Kāmûsü’l-Muhît kimin eseridir ?

Tam adı el-Ḳāmûsü'l-muḥîṭ ve'l-ḳabesü'l-vasîṭu el-câmiʿ limâ ẕehebe min luġati'l-ʿArab şemâṭîṭ'tir. Fîrûzâbâdî, altmış cilt tutacağını tahmin ettiği el-Lâmiʿu'l-muʿlemü'l-ʿucâbu el-câmiʿ beyne'l-Muḥkem ve'l-ʿUbâb adıyla bir sözlük yazmaya başlamış ve yaklaşık beş cildini kaleme almıştı. Daha sonra bunun pek kullanışlı olmayacağını dikkate alarak düşüncesinden vazgeçmiş ve iki ciltlik muhtasar bir sözlük hazırlamıştır. Kāmûs (okyanus) kelimesi eserin şöhret bulmasından sonra "sözlük" anlamında da kullanılır olmuştur. Fîrûzâbâdî eserine bu adı vermekle Arap dilinin bütün kelimelerini kapsadığını iddia etmişse de Cevherî'nin eṣ-Ṣıḥâḥ'ında yer alan 40.000 kelimeye 20.000 daha ekleyerek kelime sayısını 60.000'e çıkarmakla birlikte daha önce yazılan 80.000 kelimelik Lisânü'l-ʿArab'ın gerisinde kalmıştır. Fîrûzâbâdî eserin önsözünde Cevherî'nin Arapça kelimelerin en azından yarısını ihmal ettiğini, bunları kendisinin tamamladığını söyler. Halbuki Cevherî mukaddimesinde, Buhârî'nin hadis ilminde yaptığı gibi sadece kendisine göre sahih olan, yani yaygın biçimde kullanılan kelimelere yer verdiğini açıkça ifade etmiştir.

813 (1410) yılında tamamlanan el-Ḳāmûsü'l-muḥîṭ'te kelimeler Cevherî ekolüne göre dizilmiştir. Şairlere kafiye, nâsirlere seci bulma kolaylığı sağlayan bu sistemde son harfi aynı olan kelimeler bir araya toplanır. Kelime köklerinin esas alındığı dizimde kökün son harfi "bab", ilk harfi ise "fasıl" adıyla ve alfabetik sıraya göre dizilir. Ortada kalan harfler de alfabetik sırayı takip eder. Türemiş kelimeler ilgili köklerin altında açıklanır. Fîrûzâbâdî Arap sözlükçülüğünde ilk defa bazı kısaltmalar kullanmıştır: "ج" çoğul, "ع" yer adı, "د" şehir adı, "ة" köy adı, "م" mâruf gibi. el-Ḳāmûsü'l-muḥîṭ, çok beğenilip kullanılmış olmakla birlikte mukaddimede açıklanan ilkelere tam uyulmaması, iç düzeninde belli bir sistemin bulunmaması, bazan tanımların anlaşılamayacak derecede kısa ve muğlak olması, birçok durumda kelimenin eş anlamlısının veya karşıtının zikredilmesiyle yetinilmesi, sözlükle doğrudan ilgili olmayan tıbbî bilgilere ve özel isim açıklamalarına yer verilmesi, eṣ-Ṣıḥâḥ üzerine yapılan ilâvelerde garîb, müvelled ve zayıf kelimelerin sıhhat derecelerine işaret edilmemesi ve eṣ-Ṣıḥâḥ'a yönelttiği eleştirilerde Fîrûzâbâdî'nin de hataya düşmesi gibi sebeplerden dolayı eleştirilmiştir.

Kalküta (I-IV, 1230-1232), Bombay (1272/1884), Tahran (kenarında Farsça tercümesiyle birlikte 1277), Bulak (1289), Leknev (1885) ve İstanbul'da (I-IV, 1304) defalarca basılan el-Ḳāmûsü'l-muḥîṭ üzerine şerh, hâşiye, ihtisar, ikmal (müstedrek), tenkit ve tercüme türü birçok çalışma yapılmıştır (bu çalışmalar için bk. Hüseyin Nassâr, II, 599-638; Ahmed eş-Şerkāvî İkbâl, s. 222-225, 234-241; Ahmed Abdülgafûr Attâr, s. 207-215, 220-232).

Eserin şerh ve hâşiyeleri arasında en önemlisi Murtazâ ez-Zebîdî'nin Tâcü'l-ʿarûs (min cevâhiri'l-Ḳāmûs) adlı eseridir. Zebîdî bu çalışmasını 100'den fazla eserden yararlanarak hazırlamıştır. Bu bakımdan Tâcü'l-ʿarûs hem şerh, ikmal, tashih ve tenkit özelliği taşımakta hem de eṣ-Ṣıḥâḥ'ı savunmaktadır. On dört yılda tamamlanan ve 120.000 kelime ihtiva eden eser, 1306-1308 (1888-1890) yıllarında Kahire'de on cilt halinde harekesiz olarak basılmıştır. Eserin ilmî neşri, Abdüssettâr Ahmed Ferrâc başkanlığında bir heyet tarafından yapılmakta olup baskısı devam etmektedir (I-XXVI, Küveyt 1385/1965).

el-Ḳāmûsü'l-muḥîṭ'in birçok muhtasarı vardır. Tâhir Ahmed ez-Zâvî, önce eseri köklerin birinci harflerine göre alfabetik olarak dizmek suretiyle Tertîbü'l-Ḳāmûsi'l-muḥîṭ ʿalâ ṭarîḳati'l-Miṣbâḥi'l-münîr ve Esâsi'l-belâġa adıyla yayımlamış (I-IV, Kahire 1378/1959), daha sonra bunu Muḫtârü'l-Ḳāmûs ismiyle bir cilt halinde ihtisar etmiştir (Kahire 1964).

Sözlük Türkçe'ye iki defa tercüme edilmiştir. Bunlardan ilki olan Merkezzâde Ahmed Efendi'nin Bâbûs fî tercemeti'l-Kāmûs'u (el-Bâbûsü'l-vasît fî tercemeti'l-Kāmûsi'l-muhît) henüz basılmamıştır. Mütercim Ahmed Âsım Efendi'nin Kāmus Tercümesi diye de bilinen el-Okyânûsü'l-basît fî tercemeti'l-Kāmûsi'l-muhît adını taşıyan eseri hem tercüme, ikmal, tashih ve tenkit, hem de eṣ-Ṣıḥâḥ'ı müdafaa özellikleri taşımaktadır. Bu eserin başlıca özellikleri şunlardır: el-Ḳāmûs'ta yetersiz olan hareke zaptı tamamlanmıştır. Açıklama ve delillendirme amacıyla âyet, hadis, şiir vb.den şevâhid ve misaller eklendiği gibi el-Muḥkem, el-ʿUbâb ve et-Tâc gibi kaynaklardan yeni kelime ve anlamlar eklenmiştir. Kelimelere Türkçe karşılık bulmakta büyük titizlik gösteren Âsım Efendi, bu hususta sadece yazı diliyle yetinmeyip halk ağzından da yararlanmıştır. Bu yönleriyle müstakil bir telif sayılabilecek olan Kāmus Tercümesi, ilk defa II. Mahmud'un iradesiyle mütercimin büyük oğlu Hamid'in nezâretinde basılmıştır (I-III, İstanbul 1230-1233). Eserin daha sonra yine İstanbul'da (I-III, 1268-1272; I-IV, 1304-1305) ve Mısır'da (I-III, 1250) basımları gerçekleştirilmiştir. Ahmed Lutfi Efendi, Kāmus Tercümesi'ndeki kelimeleri alfabe sırasına göre düzenleyerek 53.000 kelimelik Lugat-ı Kāmûs'u hazırlamıştır. Aslı Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi'nde bulunan eserin elif ve bâ harflerini ihtiva eden ilk iki cüzü basılmıştır (1282, 1286). el-Ḳāmûsü'l-muḥîṭ Farsça'ya da birkaç defa çevrilmiştir. Yahyâ b. Muhammed Şefî-i Kazvînî'nin Tercümânü'l-luġa'sı bunlar arasında yer alır (el-Ḳāmûs kenarında, Tahran 1277, ayrıca Tahran 1303-1308).

Şerh, hâşiye ve tercümelerinde yer yer eleştirilen el-Ḳāmûsü'l-muḥîṭ hakkında müstakil tenkit eserleri de yazılmıştır. Muhammed Sa'dullah b. Nizâmeddin el-Hindî el-Murâdâbâdî, el-Ḳavlü'l-meʾnûs fî ṣıfâti'l-Ḳāmûs adlı eserinde (Râmpûr 1287/1870) el-Ḳāmûs'u otuz beş yönden eleştirmiştir. Ahmed Fâris eş-Şidyâk da el-Câsûs ʿale'l-Ḳāmûs'unda (İstanbul 1299) sözlüğü yirmi dört noktada tenkit etmiştir. Ahmed Teymur Paşa Taṣḥîḥu aġlâṭi'l-Ḳāmûsi'l-muḥîṭ (Kahire 1343) ve Kara Dâvud İzmitî ed-Dürrü'l-laḳīṭ fî aġlâṭi'l-Ḳāmûsi'l-muḥîṭ (nşr. Mustafa Kılıçlı, Erzurum 1990) adıyla birer eser kaleme almışlardır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA