Gayri Müslim Ne Demektir?

Kur'ân-ı Kerîm, yaratılışın gayesini Allah'a iman ve O'nun iradesine uygun yaşama şeklinde belirler (el-Bakara 2/21; ez-Zâriyât 51/56; el-Mülk 67/2) ve "emânet" şeklinde nitelediği (el-Ahzâb 33/72) bu beşerî sorumluluğu kabul veya redde bağlı olarak insanları inananlar ve inanmayanlar diye iki gruba ayırır (el-A'râf 7/87; el-Kehf 18/29; et-Tegābün 64/2). Bu temel ayırım dışında İslâmiyet insanlar arasında ırk, renk, dil ve ülke esasına dayalı başka herhangi bir fark gözetmez. Kur'an'ın getirdiği mesajı kabul edenleri ifade etmek üzere mü'min ve müslim kelimeleriyle îmân ve islâm köklerinin çeşitli fiil kalıpları Kur'an'da ve hadislerde sıkça geçer. İslâm dinine inanmayan bütün grupları kapsayan "gayri müslim" (gayrü'l-müslim) karşılığında ise Kur'an'da ve hadislerde kâfir (çoğulu kâfirûn, küffâr, kefere) kelimesiyle küfr kökünün çeşitli türevleri kullanılmış, kâfirler içinde de bazı gruplar kendi özel adlarıyla anılmıştır. Bunlardan yahudiler hevd kökünden çeşitli fiil kalıpları (meselâ bk. el-Bakara 2/62, 111; en-Nisâ 4/46, 160; el-Mâide 5/41, 44) ve yehûd (bk. el-Bakara 2/113, 120; el-Mâide 5/18, 51) kelimesiyle; hıristiyanlar nasrânî (Âl-i İmrân 3/67) ve nasârâ (bk. el-Bakara 2/62, 111, 113; el-Mâide 5/14, 18) şeklinde; bu iki dinin mensupları ehl-i kitâb (bk. el-Bakara 2/101, 121, 144-146; Âl-i İmrân 3/19-20) tamlamasıyla; putperestler şirk kökünün çeşitli türevleriyle ve ayrıca müşrik olarak (bk. el-Bakara 2/221; et-Tevbe 9/1, 3-7; en-Nûr 24/3); ateşe tapanlar mecûs (el-Hac 22/17) yıldızlara tapanlar da sâbiûn (el-Bakara 2/62; el-Mâide 5/69; el-Hac 22/17) diye anılmışlardır. Kur'ân-ı Kerîm'deki bu adlandırmalar hadislerde de yer alır (bk. Wensinck, el-Muʿcem, "şrk", "sbe", "ktb", "nṣr", "hvd", "müşrik", "naṣrânî", "yahûdî", "mecûsî" md.leri).

Klasik İslâm hukuk doktrininde gayri müslim fertler, kendilerine uygulanacak hükümlere esas olmak üzere inanç farklılıkları ve İslâm devletiyle olan siyasî ve hukukî bağları açısından çeşitli gruplara ayrılmışlardır. İnançları bakımından gayri müslimler semavî kitap sahibi olanlar (Ehl-i kitap), kitap sahibi olup olmadıklarında şüphe bulunanlar ve diğer inanç sahipleri olmak üzere üçe ayrılmıştır. Müslüman iken dinlerini değiştiren kimseler bu konu ve değerlendirmenin dışında tutulmuştur (bk. RİDDE).

Müslüman hukukçular, bazı âyetlerdeki açık ifadelerden (Âl-i İmrân 3/65-67; el-Mâide 5/68) hareketle yahudi ve hıristiyanların Ehl-i kitap olduğu konusunda görüş birliğine varmışlardır. Hanefî fakihleri, kendilerine birer ilâhî mesaj olarak Zebûr ve suhuf gönderilenleri de Ehl-i kitap sayarken, "Kitap yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi" (el-En'âm 6/156) meâlindeki âyeti delil gösteren ve bazı peygamberlere vahyedilen kitap ve sayfaların hüküm değil öğüt ve hikmetler ihtiva ettiğini ileri süren çoğunluk bunları Ehl-i kitap kapsamında kabul etmez. Esasen ne Hz. Peygamber zamanında ne de daha sonra bu kitap ve sayfalara inanan bir inanç grubunun varlığı da bilinmemektedir. Kur'ân-ı Kerîm'de adı geçen Sâbiîlik'le (el-Bakara 2/62; el-Mâide 5/69; el-Hac 22/17) ilgili olarak âyet ve hadislerde bilgi yoktur. Ebû Hanîfe ve Ahmed b. Hanbel Sâbiîler'i Ehl-i kitap sayarken Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed bunları Ehl-i kitap'tan kabul etmez. Ancak bu iki âlimin Ehl-i kitap'tan saymadığı Sâbiîler yıldızlara tapan putperestler olup Ebû Hanîfe ve Ahmed b. Hanbel'in Ehl-i kitap kabul ettiği Sâbiîler ise ilk dönem İslâm kaynaklarında Yahudilik veya Hıristiyanlığın bir mezhebi kabul edilen gerçek Sâbiîliğe mensup olanlardır. Hukukçuların, kendi muhitlerinde karşılaştıkları Sâbiî grupları farklı inançlara sahip görmeleri sebebiyle onlarla ilgili değişik görüşler ileri sürdükleri anlaşılmaktadır (bk. SÂBİÎLİK).

Zerdüşt'ün peygamber olduğuna inanan ve ateşe tapan Mecûsîler'in Ehl-i kitap kapsamına girip girmediği fakihler arasında tartışmalıdır. Kur'ân-ı Kerîm'de adları geçmekle birlikte (el-Hac 22/17) bunlar hakkında da bilgi verilmemektedir. İmam Şâfiî ve İbn Hazm, bir kitapları bulunmakta iken işledikleri fiiller yüzünden semaya kaldırıldığına dair Hz. Ali'den nakledilen bir görüşe (Şevkânî, VIII, 64-65) dayanarak Mecûsîler'i Ehl-i kitap sayarlar. Ancak bunlara göre de Mecûsîler'in kestiği hayvanların yenilmesi ve kadınlarıyla evlenilmesi câiz değildir. Fukahanın çoğunluğu ise cizye ile ilgili, "Onlara Ehl-i kitap muamelesi yapın" (el-Muvaṭṭaʾ, "Zekât", 42) meâlindeki hadisi esas alarak Mecûsîler'i Ehl-i kitap kabul etmemiştir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA