Hayatınızda çıkacağınız, mesafe olarak da, süre olarak da en uzun yurtdışı seyahatine adım atmaya karar verdiğinizde; içinizi 'dakika bir gol bir' kabilinden tatlı bir heyecanla karışık tuhaf, çok bizden, tanıdık bir gurbet duygusu sarıyor... Abartma hakkımı kullanarak söyleyecek olursam; dünya topraklarının ve nüfusunun önemli bir büyüklüğüne sahip Çin'de iki hafta geçirmek üzere yola çıkıyoruz... Uzakdoğu'nun en uzaklarına doğru... Uzak... İşte bahsettiğim duygu bu. Evden çok uzaklaşma hissi ilk etapta narkozsuz ameliyata girmek gibi, insan sonra sonra; rahmetli Barış Manço'nun söylediği gibi "Bu dünya benim memleket" havasına giriyor... Alıştıkça... İnsanın her yerde insan, gökyüzünün, toprağın, havanın, suyun, güneşin her yerde aynı tabiattan nasiplenmiş, tanıdık yoldaşlar olduğunu gördükçe... Ufak bir rötarla, İstanbul'dan 11 saatlik bir uçuşla Pekin'e adım atıyoruz ilk olarak... Yalnız değiliz elbette. Çin'in beş yıldır üzerine eğildiği İpek Yolu-Kuşak ve Yol projesi kapsamında davetliyiz... Ekibimizde bir Afgan, bir Mısırlı gazeteci bir de Filistinli hakim var... Türkiye medya ayağını ise biz temsil ediyoruz... İpek Yolu ülkeleri arasındaki ekonomik, ticari ve kültürel ilişkileri güçlendirmek için geliştirilen proje kapsamında, İpek Yolu güzergahında geçecek seyahatimiz... Yani Kazakistan sınırına kadar yolumuz var Çin'de. İki günde bir başka yerlere, başka şehirlere uçacağız.
YASAK ŞEHİR'DEYİZ
Pekin'de ilk gördüğümüz yer, Türkiye'yi de çok iyi bilen rehberimizin tabiriyle Çin'in Topkapı Sarayı sayılan Yasak Şehir. Pekin'de 720 bin metrekarelik bir alanı kaplayan yaklaşık altı asırlık Yasak Şehir, günümüze ulaşan en geniş ahşap yapılar arasında. İmparatorluk döneminden kalan en görkemli yapılardan biri kabul edilen epeyce büyük bir saray aslında burası. Ülkedeki saraylar arasında en bilineni ve dünyaca üne kavuşmuş nadide eserlerden biri olarak kabul ediliyor. Çin tarihi ve kültürüne ait bir milyonu aşkın esere ev sahipliği yapıyor. Yapımına 1406 yılında başlanan saray yüz binlerce işçi tarafından 14 yılda tamamlanmış. 720 bin metrekarelik bir alanı kaplayan devasa saray, 1925'ten bu yana müze. Sarayın yasak olarak tanımlanması, dönemin hükümdarlarını korumak için alınan üst düzey güvenlik önlemlerinden kaynaklanıyor. Güvenlik önlemleri, dünyanın en büyük altı sarayından biri olan Yasak Şehir'in etrafındaki su kanallarıyla başlıyor. Hükümdarın güvenliğini sağlamak için inşa edilen bu kanallar, Yasak Şehir'in etrafını kuşatıyor. Su kanallarının genişliği 30 metre ile 50 metre arasında değişiyor. Yasak Şehir'in giriş ve çıkış kapıları dışında kara ile bağlantısı da bu şekilde kesilmiş durumda. Yasak Şehir'de hakim figürlerin başında Çin'in simgelerinden olan efsanevi ejderha figürü geliyor. Güç ve statünün simgesi olan ejderha figürünün dev saraydaki sayısı, net olarak ifade edilemiyor: Zira sarayda su kanallarından, saçaklara, mermer süslerden çatılara kadar her ayrıntıda ejderha figürü işlemeleri ziyaretçilerin dikkatini çekiyor. Saraya yılda 20 milyona yakın ziyaretçi geldiğini öğreniyoruz. Burada Çin tarihi ve kültürüne ait bir milyonu aşkın tarihi eser bulunuyor. Bu eserler, Çin'deki tüm tarihi eserlerin altıda birini oluşturuyor. Tarihleri boyunca görkemli yapılar inşa eden Çinlilerin kültürel miraslarının başında gelen Yasak Şehir'e yılda 15 milyondan fazla ziyaretçi geldiğini öğreniyoruz.
DÖRT ŞERİTLİ CADDELER
Gelelim şehirdeki gündelik hayata... Kalabalık nüfusuna rağmen Çin'de müthiş bir şehir düzeni var. Pekin bu düzenin en güzel örneklerinden. Geniş caddeler, en az dört şeritli yollar... Gözünüze, ilginçtir; kalabalık bir şehirden öte tenha bir ortam çarpıyor. Doğru yapılanma, meşhur Çin disipliniyle birleşince ortaya bu sakinlik ve düzen çıkıyor. Fakat trafik için aynı şey söz konusu değil. Günün her saatinde trafik yoğunluğu karşınıza çıkabiliyor.
MEŞHUR TANG OPERASI
İkinci durağımız Xi'an şehri bizi meşhur Tang Operası'yla karşılıyor.
Müthiş bir dans, tiyatro ve ışık gösterisi...
Geleneksel Çin Operası, eski Yunan Tiyatrosu ve eski Hindistan'daki Sanskrit Operası ile birlikte, dünyanın üç eski tiyatro türü olarak kabul ediliyor.
Geleneksel Çin Operası bugün hâlâ eskinin sanat geleneklerini aktarıyor.
Geleneksel Çin Operası için el ve parmak hareketleri, göz ifadesi, vücut hareketleri, saçlar ve yürüyüş tarzı çok önemli. Sevinç, kızgınlık, endişe, özlem, acı, korku ve şok gibi duygular da kalıplaşmış biçimlerde ifade ediliyor.