Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Sapla samanı ayıramayanlar

Basit ama önemli kimi ayrımları, bazılarına anlatmak mümkün olmuyor. Bunca tartışmadan sonra, dün Hasan Cemal hâlâ şu cümleyi kurabiliyordu:
"Yargı eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Paşa'yı hapse atınca iyi de, Başbakan Erdoğan'a yakın MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı soruşturunca kötü mü?"
Buradaki basit ama önemli ayrım şu: "Görevini yapmak" ile "görevini kötüye kullanmak"... "Mesleğini ifa etmek" ile "mesleğini suç işlemek üzere kullanmak"...
İlker Başbuğ askerlikle, yani mesleğiyle, göreviyle ilgili bir kararından ya da eyleminden dolayı hapse atılmadı.
İddia şu: "İnternette, Hükümete karşı kara propaganda yapan siteler kurdu..." Böyle bir emir vermek görev tanımında var mı? Hayır! Bunu yapan bürokrat, görevinin dışına çıkarak, suç işlemiş olur mu? Olur.

***

MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın şüpheli olarak ifadeye çağrılması ise... "Başbakan'a yakın bir bürokrat olduğu için" infial uyandırmadı.
Kimlerin ifadeye çağrıldığına bakıyoruz: Hakan Fidan, Emre Taner ve Afet Güneş... Kim bunlar? "Oslo Görüşmeleri" adı verilen, PKK yöneticileriyle yapılan toplantıları yürüten ekip... Kendi inisiyatifleriyle mi yapmışlar? Hayır. Başbakan Erdoğan, Kürt-PKK Sorunu'nu çözme planı dahilinde emir vermiş... Üstelik konu Milli Güvenlik Kurulu'nda da konuşulmuş.
Bu ekibe... "Gelin şüpheli olarak ifadenizi alacağım" demek, "yargılama" değil, "siyasete müdahaledir". (Not: Birçok MİT'çi, görevi kötüye kullanmaktan yargılanıyor. Onlara itiraz eden var mı? Yok.)
***

İşin komik yanı ne biliyor musunuz? Hasan Cemal, PKK ile barış görüşmeleri yapılmasını en çok savunan kişilerden...
Ama tam da onun istediği görüşmeleri yürütenler, bugün yargılanmaya kalkışılıyor.
Bitmedi: Hasan Cemal, İlker Başbuğ'un durumu gibi yanlış bir örnekten hareketle, kendi önerisinin yargılanması gerektiğini söylüyor ki artık buna gülmek bile mümkün değil.
***

Bugün medya, böyle tutarsız ve basit ayrımları dahi göremeyen akıl yürütmelerle dolu.
İşte biri: "Ajan" ile "muhbir" farkı... "Ajan" genellikle kurumun elemanıdır.
Yaptığı görev nedeniyle maaş alır. (Tabii farklı ajanlık statüleri de bulunuyor.)
"Muhbir" ise hedefteki grubun içinden gelir... Mesela KCK'lıdır... Bu kişi "para karşılığı", "şantajla", "fikirlerinin değişmesinden" yararlanılarak, bilgi alınan bir kişi haline getirilir.
***

"MİT elemanı" deyip geçiyoruz. Tamam da, ne tür eleman? Örneğin şu haber: "Diyarbakır'da sırtında bomba yüklü olarak Emniyet'e girmeye çalışırken yakalanan PKK'lı, MİT elemanı çıktı..."
Akıl var, izan var... Bu kişi nasıl MİT'in (kadrolu) "ajanı" olabilir? Belli ki bir ara "muhbirlik" yapmış, sonra şartlar değişmiş, adam canlı bomba olmuş.
Ama siz kalkıp, ayrım gözetmeden, topuna birden "MİT elemanı" dediğinizde... Görevi yapanla, kötüye kullananı; suçlu gibi yapanla, suç işleyeni birbirine karıştırıyorsunuz.
Sapla samanı ayırmayanlar, tartışmalı yasalara mahkûmdur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA