Irak'ın kuzeyindeki Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (KRG) 25 Eylül'deki bağımsızlık referandumunun üzerinden üç hafta geçmişti ki bir anda dengeler değişti.
Hafta başında, yanlarına İran kontrolündeki paramiliter grupları da alan Bağdat merkezi hükümetine bağlı askerler, KRG Başkanı Mesut Barzani'nin kontrolündeki Kerkük'e yürüdüler.
Sonuç Barzani için tek kelimeyle felaket oldu.
Kerkük'te nerdeyse hiçbir direniş olmadı. Merkezi hükümet birkaç saat içerisinde kentteki kontrolü sağladı. Petrol tesislerine, askeri üslere, havalimanına el konuldu. KRG büroları kapatıldı. Resmi binalara asılan "Bağımsız Kürdistan bayrakları" indirildi…
Evet, iç siyasetteki sıkışmayı, "çocukluk hayalimdi" dediği bağımsızlık referandumuyla aşacağını sanan Barzani elindekilerden de oldu.
Gizli anlaşmalara güvenip, ailesinin ve kendisinin tüm sermayesini yedi.
1990'lardan beri ABD desteğiyle yayıldığı alandan geri püskürtüldü. Federal ordu Kerkük'ten sonra Sincar, Mahmur, Türkiye'nin askeri üssünün bulunduğu Başika ve Hanakin'i de kontrol altına aldı. Yani Bölgesel Yönetim 2003 yılındaki sınırlarına geri döndü.
Daha da kötüsü Irak ordusunun Barzani'nin bulunduğu Erbil'e doğru ilerlediği haberler geliyor!
Seçmen nezdinden prestij ve moral kaybına neden olan Barzani'nin iktidarda daha fazla kalması pek mümkün görünmüyor.
Operasyonun ardından konuşan Merkezi Hükümet Başbakanı haydar El İbadi'nin de söylediği gibi, Erbil'in petrol gelirlerinin azalması da Barzani'nin gidişini hızlandıracak gibi.
Ancak tek kaybeden Barzani değil…
Saddam'ın ardından büyük oranda özgürlüğe ve demokrasiye kavuşan koskoca bir halk, Kürtler de umudunu kaybetti…
Peki, kazanan kim?
Cevap, istedikleri olduğu için referanduma karşı olan Irak Merkezi Hükümeti ve bazı bölge ülkeleri değil.
"Görünen kazanan" operasyona, Haşdi Şabi birlikleriyle katılan İran.
Şu an Kerkük'ün ve Barzani'nin DAEŞ'ten aldığı bölgelerde sokağın hakimi Tahran.
Bölgesel Yönetim'in İran'a açılan üç sınır kapısı da Haşdi Şabi'nin elinde.
Öyle ki Kürt basınında, Barzanilerin rakibi olan Talabani Ailesinin İran'a bağla güçlerle bölgenin yönetimine dair gizli anlaşmalar imzaladığı iddia ediliyor.
Şimdi insanın aklına ister istemez şu soru geliyor. Tüm dünyanın karşı olduğu bağımsızlık referandumunu destekleyen tek ülke İsrail'di.
Acaba Tel Aviv yönetimi, Barzani'yi itekleyerek neden oldukları oyunda İran'ın "büyük kazanmasını" nasıl yorumluyor?
Yoksa amaçları, İran'ın bölgedeki etkinliğin görünür hale gelmesi ve ABD'nin bölgeye daha etkin bir şekilde yerleşmesinin önünü açmak mı?
Zira kurtların dans ettiği bu coğrafyada, altın tepsi içinde İran'a bu denli büyük bir pastanın sunulmasını başka hiçbir strateji izah etmiyor.