Geçtiğimiz hafta Soçi'de Suriye için yana yana gelen Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin verdiği poz tarihi bir andı.
Resmi bu denli önemli kılansa kuşkusuz, ABD'nin bölgenin geleceğiyle ilgili çok şeyler söyleyen bu kareye girememesiydi.
ABD Başkanı Donald Trump bu üçlü görüşmenin hemen ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı arayacağını Twitter hesabından duyurdu ve aradı da.
Görüşmeden sonra her iki taraftan da olumlu açıklamalar geldi. Trump'ın, Erdoğan'a, ABD'nin Suriye'deki PKK-YPG'li teröristlere artık silah vermeyeceğini söylediği açıklandı.
Ne var ki Trump bölgede ABD'nin muhatap kabul edeceği tek güvenilir aktör olan Türkiye'nin kaygılarını gidermeye çalışırken devreye Pentagon girdi.
ABD Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada şöyle denildi:
"İçinde YPG'nin olduğu Suriye Demokratik Güçleri'yle işbirliğini sürdüreceğiz!"
Dünyada küresel terörle mücadelenin bayraktarlığını yaptığını söyleyen bir ülkenin, Orta Doğu'daki teröristlerle işbirliğini itiraf etmesine mi yanarsınız… Yoksa Savunma Bakanlığının Başkanı yalanlayarak ABD'nin ciddiyetini ve güvenilirliğini ciddi şekilde zedelememesine mi?
Başkan Trump bu çift başlılığa dair Pentagon'a bir tepki gösterebilmiş midir bilmiyoruz? Pentagon'un hafif manevrası dışında henüz basına yansıyan bir şey yok.
Ne var ki daha sağduyulu açılmalarıyla tanıdığımız ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın Salı günü Washington'da bir toplantıda söyledikleri, Trump yönetiminin durumun ciddiyetini hala kavrayamadığını gösteriyor.
Çünkü Tillerson, sanki bugüne değin müttefikleri Türkiye'ye savaş açmış teröristleri desteklediğini, onlara silah verdiğini açıklayan Pentagon değilmiş gibi konuşuyordu:
"NATO müttefiki olarak Türkiye'den, NATO müttefiklerinin ortak savunmasına öncelik vermesini istiyoruz. İran ve Rusya, Türk halkına, Batı ülkeleri camiasına üye olmanın sağladığı ekonomik ve siyasi faydaları sunamaz."
Sayın Tillerson bilmeli ki, Rusya'nın ve İran'ın Türkiye'ye sağlayacağı faydalardan ziyade şu an bizler için önemli olan, bu bloğun müttefik dediğimiz ABD ya da NATO kadar Türkiye'ye zarar verip vermeyeceği!
Ve ne yazık ki, Türk yönetiminin Washington'un skandal açıklamalarına rağmen diyalog kanallarını açık tutmak için çabalaması da tek başına işe yaramayacak gibi görünüyor.
ABD yönetimi gerçekten Türkiye'nin "duygusal kopuşundan" kaygılanıyorsa bir adım daha atmalı…
ABD Başkanının Türkiye Cumhurbaşkanına verdiği "teröristlere silah göndermeyeceğiz" sözünü Pentagon'a da tekrar ettirmeli. Ama lafı dolandırmalarına izin vermeden net ve güçlü bir tonda!
Ardından da Pentagon'un teröristlere verilen ağır silahların uzun vadede geri toplama "perspektifini" kesin bir takvime bağlamalı. Vadeyi de uzatmamalı. Öyle ya bu silahları verirken DAEŞ'in varlığını bahane olarak gösteriyorlardı.
Rakka'da olduğu gibi DAEŞ'li teröristler ABD ve PKK-YPG kontrolünde Suriye kentlerini terk ettiğine göre tehlike geçti. Ya da en azından ABD'li seçmenin parasını, seküler teröristlere harcayacak kadar risk almalarını gerektirecek bir durum yok artık.
Tabii ki amaçları Rusya ve İran'ın söylediği gibi gerçekten Türkiye'yi vekâleten kuşatmak değilse!