Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Sonunda DTP de MHP ve CHP ile aynı çizgiye girdi

Bernard Lewis'in söylediği var sayılan o sözü yine hatırladım...
- Türkler genellikle yanlış kararlar alırlar. Ama son anda mutlaka doğru kararı verirler.
Acaba Lewis'in bu gözlemi "Kürt Açılımı" konusunda da doğru çıkacak mı?
Çünkü bu açılımda birbiri ardına yanlış adımlar atıldığı kesin bir gerçek.
Bu süreçte CHP'nin MHP'lileştiğini bile görmedik mi?
Ya da DTP'nin varlığı demokratik ve barışçı çözümün güvencesi olarak kabul edilirken, bu parti yöneticilerinin kendilerini PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan'la özdeşleştirmeleri "Açılım" a yönelen en büyük sabotaj eylemini oluşturmadı mı?
Son olarak Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in 98 DTP'li belediye başkanı ile yaptığı toplantı ertesinde söylediği sözleri nasıl değerlendirmeliyiz?
Baydemir, Öcalan'ın İmralı'daki koğuşunun 12 metrekareden 6 metrekareye düşürüldüğünü ileri sürerken, Öcalan'ın koşullarının standartlara uygun olduğunun söylenmesine tepki gösterdi ve şöyle dedi:
- Bu koşullar iyi ise Başbakan Erdoğan, Bahçeli ve Baykal 11 yılı değil 11 günü orada geçirsinler. Bakalım standartlara uygun mu, bakalım insanlığa uygun mu?
Sanki Türkiye'nin bir siyasetçisi değil Baydemir.
Sanki bir ecnebi...

Büyük koğuş

Türkiye'de siyasete girenlerin ömür boyu uçsuz bucaksız bir koğuşta yaşadıklarını ve bir kısır döngü içinde volta attıklarını bilmiyor.
"Dersim"in bile 2009'da da 1930'ların koşulları içinde değerlendirilebileceğini görmüyor sanki.
Herhangi bir konuda "Çözüm" üretmeye çalışanların başlarına neler geldiğini hatırlamıyor.
Evet... Böylece sonunda DTP de, MHP ve CHP ile aynı çizgiye girdi ve "Kürt Açılımı"nı başarısızlığa uğratmak isteyenlerin safında yer aldı.
Ama bunun "Son an" olmasını nasıl kabullenebiliriz.
"Doğru karar"
ın verilmesini, Güneydoğu'da kanların dökülmesinin, canların söndürülmesinin sorumlularına mı bırakacağız?
Yahut "Açılım" da Öcalan'la birlikte İmralı'daki bilmemkaç metrekare koğuşa mı hapsedilecek?
"Kürt Realitesi" bundan sonra da öncelikle bir "Güvenlik Sorunu" olarak mı ele alınacak?
Olayı bir "Demokrasi projesi" veya "Birlikte barış içinde yaşama özlemi" olarak görmek yerine "Kürtlük-Türklük" zeminine çektiğiniz zaman, 11 ili kapsayan "Olağanüstü Hal Koğuşu"nun koşulları gündeme gelmez mi?
Burada tek başına iktidar olmuş bir partiyi kapatmayı göze alan hukuk kadrolarının varlığını yok sayıp, DTP'yi kapattırmak için gerekenleri yapmak kime ne kazandırır ki?

Kayıp yıllarımız

Erdal İnönü'yü kullanıp TBMM'ye girenlerin daha sonra cezaevinde geçirdikleri zamanlar hem hepimiz hem de demokrasi için, kayıp yıllar olmadı mı?
Baydemir Diyarbakır'daki açıklamasında "Kürt Sorunu'nun çözümü samimiyetten geçer" dedikten sonra şöyle konuştu dün:
- Anlamakta güçlük çekiyoruz. Gerçekten demokratik açılım süreci açıldı mı? Kürtlerin taleplerine, ısrarına, çabasına rağmen, hakikaten açıldı mı? Açıldı da biz mi görmedik. Açılım bu mu? Samimi, kararlı dürüst olmak zorundayız. Bu sorun çözülmek isteniyorsa Kürtler buna hazır. DTP buna hazır. Görebildiğimiz kadar PKK buna hazırdır. Öcalan buna hazır. Eğer devlet hazırsa bütün Kürtler hazırdır.
Evet... Sanki Türkiye'de yaşamıyor, Türkiye'de siyaset yapmıyor Baydemir.
Öcalan'ın hazır olduğu bir çözüme, Öcalan'ı "Çocuk katili" olarak gören çoğunluklar da acaba hazır mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA