Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Bugünkü öfkelilerin ağababaları Şair Nefi'ydi

Bizim mesleğin mensuplarının birbirleri hakkında yazdıklarını herhalde sizler de zaman zaman "Bu kadar da olmaz" diyerek okuyorsunuzdur.
Bırakın aynı toprağın insanları olmalarını, zaman zaman aynı işyerlerinde de birlikte olmuş arkadaşlarımızın bir daha hiç karşılaşmayacaklarmış gibi ipleri kopartmaları, mutlaka genlerimizdeki kavgacı bilgilerden de dürtülenmektedir.
Rakip siyasi partilerin kadrolarından daha öfkeli söylemlerle birbirlerini yerenlere bakın.
Veya kendilerini sanal bir kampın tetikçileri olarak görenlerin, karşı kampta olduğunu varsaydıkları meslektaşlarına nasıl atışlar yaptıklarını izleyin...
Evet... Bu kavgacı bilgiler genlerimizde var.
"Tuti-i mucize guyem"i Itri'nin bestesine güfte olan şair Nefi hakkında, ölümünün 350'nci yılında (1987'de) yayınlanmış bir biyografik çalışmayı okuyordum.
1600'lü yılların ilk yarısında yaşamış olan Nefi, öfkelendiklerini o kadar ağır ifadelerle hicvetmiş ki, sonunda Padişah 4'üncü Murat onu uyarıp, tövbe ettirmiş.
Ama nasıl tavuk neticesi tövbe tutmaz ise, şair de huyundan vazgeçememiş. "Siham-ı Kaza"sında sövgülü yergilerini sürdürmüş.

Babasını hedef almış
Önce Kırım Hanı'na nedim olarak kapılanan babasını hedef alıp şöyle yazmış:
"Saadet ile nedim olalı peder Han'a
Ne mercimek görür oldu gözüm ne tarhana
Peder değil bu bela-yı siyahdur başa
Sözüm yirinde nola güç gelür ise Han'a
Benim züğürtlük ile ellerüm taş altında
Muzahrafatın o dürr ü güher satar Han'a"
Şairin babası hakkında yukarıda yazdıklarının günümüz Türkçesi ile anlamı şöyle:
"Babam saadetle Kırım Hanı'na nedim olalı gözüm ne mercimek ne tarhana görür oldu. Baba değil bu başımın kara belasıdır. Sözüm Han'ı gücendirse bile yerinde sözdür. Ben yoksulluğun sıkıntısını çekerken, babam saçma sapan şiirlerini inciymiş, mücevhermiş gibi Han'a satmaktadır"

Sadrazama da kızmış
Şair Nefi kin duyduğu devlet yöneticilerinden Gürcü Mehmet Paşa için de şunları yazar:
"Zihi husran-ı din ü devlet ü neng-i müsülmani
K'ola bir div-i hünsa malik-i mülk-i Süleymani
Gürcü hınzıri a samsun-ı mu'azzam a köpek
Kanda sen kanda nigehbani-i âlem a köpek"
Günümüz Türkçesi ile bu dizelerde şunlar deniliyor:
"Erkek mi kadın mı olduğu belirsiz bir şeytan Süleyman'ın mührüne sahip olsun. Din ve Müslümanlık açısından bu ne büyük acıdır. Gürcü domuzu, a koca zağar köpek... Sen kimsin, ülkeyi yönetmek kimdir"
Dönemin Şeyhülislamı Yahya Efendi şair Nefi'yi Cahiliye'nin İmri'ül Kays'ına benzetip onun için "O kâfirdir" anlamına gelen bir şiir yazınca da şu cevabı verir:
Kâfir Şeyhülislam
"Bize kâfir dimiş Müfti Efendi
Tutalım ben diyem ona Müsülman
Varıldukta yarın ruz-ı cezaya
İkimüz de çıkarız anda yalan"
Bu dörtlüğün günümüz Türkçesi ile anlatımı da şöyle olabilir:
"Müftü Efendi bana kâfir demiş. Diyelim ki ben de ona Müslüman dedim. Kıyamet gününde ikimiz de belki yalancı çıkarız."
Diline hâkim olamayan Nefi'nin ölümüne gelince...
Bir rivayete göre Padişah onu, hicvettiği kişilerden biri olan Bayram Paşa'ya verip, sarayın odunluğunda boğdurtmuştur (27 Ocak 1635).
Bir rivayete göre de Padişah'ı da hicveden Nefi, bizzat padişah tarafından kılıçlanarak öldürülmüştür.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA