Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Sorun kimliklerin yok sayılması değil onların bastırılmasıdır

Bir ülke istediği kadar müreffeh olsun, güçlü bir orduya, yerleşik bir demokrasiye sahip bulunsun, o ülkenin tüm sınırları tartışmalıysa, o ülkenin kalıcı bir istikrara sahip olması pek mümkün değildir.
Bu duruma günümüzdeki örnek İsrail değil mi?
Batı Şeria, Golan Tepeleri, Gazze ve Kudüs...
Tüm bu alanlar uluslararası alanda tartışma konusu.
Sade Ortadoğu'nun değil, tüm dünya siyasetinin kriz konusunu oluşturuyor İsrail'in sınırlarının tartışmalı durumu...
Şükredelim ki bizim Türkiye olarak böyle bir sorunumuz yok.
Ama bizi oluşturan ve bazılarının "Mozaik" diye nitelediği çeşitliliğimizi ve zenginliğimizi, bir türlü kalıcı bir istikrarın öğeleri haline getiremiyoruz.
Günümüzde çeşitli "Açılım"lara konu edilen bu zenginliklerimizin neden istikrarın ve gelişmenin de itici güçleri olamadıklarını, neden sorun ve kriz konularını oluşturduklarını mutlaka anlamaya çalışmalıyız.
Bu zenginliğimizin bir bölüm kaynaklarını uzak ve yakın geçmişte bazen bilerek, bazen de toplumsal genlerimizdeki reflekslere dayalı olarak yok da ettik.
"İstanbul Rumları" artık yok denecek kadar sayıca azaldılar.
Ermeni ve Yahudi azınlıklarımızın sayıları da ortada.

Farklı kimliklerin varlığı

Aslında "Biz" dediğimiz zaman akla gelmesi gereken "Millet"in öğeleri, onları birleştiren değil farklı kılan kimlikler üzerinden kendilerini ifade etmeye çalışıyor.
Kürt-Türk veya Sünni-Alevi ayrımlarının şimdi "Açılım"lara konu olmaları bu durumun somut örnekleri değil mi?
Hepimizin kabul etmesi gereken bir gerçek var.
Farklı kimliklerin bu kadar yüksek sesle ve hatta Kürt realitesinde görüldüğü gibi bölücü terörle de kendilerini ifade etmeleri, yeni sayılacak bir durum.
Ama bu kimliklerin nispeten sessiz geçen dönemlerde de var oldukları inkâr edilmez bir gerçek.
Bu gerçeğin çok önemli bir yanı da, bu kimliklerin bastırılmış olmaları ve herkesin birbirine benzediği bir toplum hayalinin, yasaklarla ve baskıyla gerçek olması için çalışıldığıdır.
Değerli dostum Herkül Millas, Zaman'daki yorumunda bu durumu teşhis ederken "Kimliğin böylesine aralıksız tartışıldığı başka bir ülke bulmak kolay olmasa gerek" gözlemiyle konuya girerken, şu noktaları vurguluyordu:

İdeolojik bir proje
- Çağdaş Cumhuriyet'in temel ideolojik projesi -kurucularına göre- bir kimlik sorunuydu. Bu uluslaşma sürecinde arzulanan ulusal kimliğin en başta "ortak" olması, sonra birleştirici, farklılık içermeyen ve herkesi kapsayan bir özelliği olsun istendi. Projeyi yürüten kadronun hasım, tehlike, sorun ve hatta düşman olarak gördükleri, farklı "kimliklerdi": Farklı etnik, farklı din, farklı mezhep, farklı ideoloji grupları.
Ve bu grupların eylemleri, hakları ve temel özgürlükleri kısıtlandı.
- ... Kürt sorunu denen olaya bakalım örneğin. Bu olayda bir etnik kimliğin görmezlikten gelindiği çok söylendi. Oysa olan şudur: Tam tersine, bu kimlik görülmüş, ona gereğinden fazla önem ve sonra tepki verilmiş ve etnik kimlik korkusuyla insan hakları bastırılmış. Sorun kimliğin kabul edilmemiş olması değildir; ondan korkulmuş ve o korkulanın "kimlik" adına bastırılmış olmasıdır. Bütün yasaklar, sınırlamalar, haksızlıklar ve baskılar bu tür gerçek veya hayali kimliklerin abartılması sonucunda uygulandı.

Güncel projeler çelişiyor

Herkül Millas içinde bulunduğumuz durumu da şöyle değerlendiriyor:
- Günümüzde iki toplumsal proje bir gerilim içinde bulunuyor: A) Bir yanda tek sesliliği (tek kimlikliliği) amaçlayan ulus-devlet oluşturma süreci, öte yanda farklılığı ve çok kültürlülüğü vurgulayan Avrupa Birliği referanslı süreç. B) Bir yanda yasal düzenlemelerin gerçekliği öte yanda toplumsal (ve tarihsel) gerçeklik.
- Bu projeler uyum içinde bulunmuyor. Bu sorunlar açıklık kazanınca kullanılan "dil" de değişecektir; kimin ne dediği taraflar tarafından anlaşılır olacaktır. Ama en başta anlaşılması gereken, kimlik endeksli devlet baskısının, kimlik endeksli talepleri yarattığıdır.
Millas'ın yorumunun "Açılım"la ilgili tüm kesimlere ışık tutacağını düşünüyorum

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA